CHP'li Taşcıer'den Amasra kararına tepki: "Amasra’da toprağın altı kömür karasıysa, bugün verilen karar da düzenin yüz karasıdır"

 CHP'li Taşcıer'den Amasra kararına tepki: "Amasra’da toprağın altı kömür karasıysa, bugün verilen karar da düzenin yüz karasıdır"

(ANKARA) - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Amasra maden faciası davasında çıkan karara tepki göstererek, "Görevden alınması gerekenlerin terfi ettirildiği, hesap vermesi gerekenlerin korunup kollandığı bir düzende adaletin tesisi mümkün değildir. Bugün artık biliyoruz ki bu ülkede yalnızca madenler değil, adalet de çökmüş durumda. İktidarın yarattığı cezasızlık iklimi, her yeni iş cinayetinin önünü açıyor. Çünkü işveren de, bürokrat da, siyasi sorumlu da biliyor ki hiçbir ciddi yaptırımla karşılaşmayacak. Bu sebeple diyoruz ki, toprağın altı maden karasıysa, verilen bu karar da düzenin yüz karasıdır" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Amasra maden faciası davasında çıkan karara ilişkin yazılı açıklama yaptı. Taşcıer, şunları kaydetti:

"Madencilik gibi yüksek riskli bir alanda, liyakatsiz yöneticiler eliyle sürdürülen faaliyetler hep ölümlerle ve cezasızlıkla sonuçlanıyor. Görevden alınması gerekenlerin terfi ettirildiği, hesap vermesi gerekenlerin korunup kollandığı bir düzende adaletin tesisi mümkün değildir. Bugün artık biliyoruz ki bu ülkede yalnızca madenler değil, adalet de çökmüş durumda. İktidarın yarattığı cezasızlık iklimi, her yeni iş cinayetinin önünü açıyor. Çünkü işveren de, bürokrat da, siyasi sorumlu da biliyor ki hiçbir ciddi yaptırımla karşılaşmayacak. Bu sebeple diyoruz ki, toprağın altı maden karasıysa, verilen bu karar da düzenin yüz karasıdır. Çünkü bu sadece bir iş cinayeti değil; liyakatsizliğin, denetimsizliğin, siyasi sorumsuzluğun ve en önemlisi adaletsizliğin sonucudur. Ceza alanlar, koşullu salıverilmeden yararlanmadan cezasının her bir gününü cezaevinde geçirse ölümünden sorumlu oldukları her bir işçi için sadece 4 ay 22 gün cezaevinde kalacak. Cezasızlık düzeni artık kurumsallaşmıştır. Bundan sonra yaşanacak olası tüm ölümlerin sorumlusu da AKP iktidarı olacaktır."

"Mahkemenin verdiği karar, Türkiye’de liyakatsizliğin sistematik hale geldiği bir düzenin fotoğrafıdır"

Taşcıer, Amasra’da yaşananın, ‘kaza’ değil, iş cinayeti olduğunu vurgulayarak, "Alınmayan önlemlerle adım adım gelen bir katliamdır. Fakat ne yazık ki yargı süreci, bu cinayetin asıl sorumlularını değil, yalnızca birkaç kişiyi hedef alarak, sistemin kendisini koruma altına almıştır. Bu karar ne adalet duygusunu tatmin etmiştir ne toplum vicdanında karşılık bulmuştur. 43 canın ardından verilen en yüksek ceza 16 yıl 12 ay. Ancak hepimiz biliyoruz ki, mevcut infaz düzeniyle bu cezalar fiilen çok daha düşük sürelerle infaz edilecek. Bu, adeta ‘cezasızlık’ rejimidir. Mahkemenin verdiği karar, Türkiye’de iş cinayetlerinin sıradanlaştırıldığı, ihmallerin görmezden gelindiği, liyakatsizliğin sistematik hale geldiği bir düzenin fotoğrafıdır" dedi.

Adaletin, duruşma salonunda aranan ya da açıklanan kararlardan ibaret olmadığını, yaşam hakkını koruyan bir toplumsal sözleşme olduğunu belirten Taşcıer, "Toplumun bir arada yaşama iradesi, adalet duygusuna olan inançla ayakta kalır. Adalet özgürlüklerin ve sorumlulukların adilce dağıtıldığı bir ortak zemin sayesinde mümkündür. Adalet yalnızca mahkeme salonlarında değil; sofradaki ekmekte, eğitimdeki fırsatta, işe alınmada, vergide, toplumsal saygınlıkta kendini gösterir. Bir ülkede insanlar ‘ben bu düzende hakkımı alabiliyorum’ diyorsa, işte orada adalet vardır. Aksi durumda, o toplumsal sözleşme bozulur. Güven yerini öfkeye, umut yerini umutsuzluğa bırakır. Bu yüzden adalet, sadece bir hukuk meselesi değil; bir vicdan meselesidir. Bir iktidarın meşruiyeti, yurttaşlarının adalete duyduğu güven kadar güçlüdür. O güven sarsıldığında, sadece hukuk değil, demokrasinin temeli de çatırdar" ifadesini kullandı.

"Bu düzen değişmeden, bu zihniyet hesap vermeden bu acılar bitmez"

Ülkede liyakatin değil sadakatin ödüllendirildiğini belirten Taşcıer, "Görevini yapanlar tasfiye edilirken, yapmayanlar terfi ettiriliyor, ihmali olanlar korunuyor. Acı olan şu ki; ölen işçinin ardından kalan aileye, kamuoyuna ve toplumsal hafızaya reva görülen şey yalnızca unutulmak ve üstü örtülen adaletsizlik oluyor. Bu düzen değişmeden, bu zihniyet hesap vermeden bu acılar bitmez. Bugün bize düşen görev, adaleti kuşku bırakmayacak şekilde tesis edecek bir toplumsal sözleşmeyi yeniden gündeme getirmek ve adaleti herkes için erişilebilir, güvenilir ve sürdürülebilir kılmaktır. Çünkü adalet, bir gün herkese lazım olur" diye konuştu.