Yalçın Karatepe'den Mehmet Şimşek'e: ''Sayın Bakanım piyasaların sağlıklı işlemesini engelleyen gelişmeler hakkında da birkaç laf eder misiniz''

Haber: Erva GÜN - Kamera: Recep Tunahan GÜLER
(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından piyasalardaki düşüş ve ekonomi yönetiminin politikalarına ilişkin, ''Ben buradan Bakan'a soruyorum. Sayın Bakanım piyasaların sağlıklı işlemesini engelleyen gelişmeler hakkında da birkaç laf eder misiniz? Ne oluyor da Türkiye’de ne yaşanıyor da piyasalar sağlıklı çalışmıyor? Tüm toplumun yüksek sesle bir sonraki cumhurbaşkanı olmasını işaret ettiği kişiyi siz tutukluyorsunuz sonra onu hiç atıfta bulunmadan 'biz gerekli tedbirleri alıyoruz' diyorsunuz. Asıl alınması gereken tedbir hukuk sisteminin inşa edilmesine yönelik olmalıdır. Siz onları yapmadan sadece faizleri değiştirerek, Merkez Bankası’ndan döviz satarak ya da sermaye piyasasının açığa satışları sınırlandırmasıyla bu sorunu çözemezsiniz'' dedi.
CHP Hazine ve Maliye Bakanlığından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta gözaltına alınması ve tutuklanmasının ardından piyasalarda gelişmeleri, Merkez Bankası ile ekonomi yönetimi tarafından alınan kararları ANKA Haber Ajanıs'na değerlendirdi.
Yalçın, Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasını iptal edilmesi ve hafta sonu tutuklanmasının hukuk açısından ''garabet'' olarak nitelendirerek, ''Sadece hukuk anlamında bir cinayet işlenmiyor aynı zamanda bu yaşanılanların ekonomik etkilerinin de çok belirgin bir biçimde ağır olduğunu görüyoruz'' dedi. Yalçın, şu değerlendirmeyi yaptı:
''Geçen hafta yaşanan bu gelişmelerle birlikte Türkiye’de dövize ilginin çok hızlı arttığını, vatandaşların Türk lirası tasarruflarından dövize yöneldiğini, yabancı yatırımcının Türkiye’yi hızla terk ettiğini, borsanın hızla geri çekildiğini gördük, piyasa faiz oranlarında ciddi şekilde yukarı yönlü bir hareket oldu, enflasyon beklentisi yukarı yönlü revize edilmeye başlandı. Bugün yabancı kuruluşların raporlarına baktığımızda 2025 sonu için enflasyon tahminlerini yukarı yönlü revize ettiklerini görüyoruz. Bu gelişmelerin büyümeye olumsuz etkisi ve dolayısıyla işsizliği etkisi olacağını görüyoruz. Yaşanan sadece hukuk garabeti veya cinayeti ortada durmuyor aynı zamanda Türkiye’de vatandaşa ağır ekonomik maliyetler ortaya çıkarıyor. Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomi politikasının iki ana ekseni vardı. Bunlardan bir tanesi yurtiçi talebi yönlendirmek için gelirleri baskılamak. Asgari ücret artışın enflasyonun üçte ikisi kadar bir oranda yaptı, emekli aylıklarını beklenen iyileştirme yapılmadı, memur aylıklarındaki artış sınırlı tutuldu. Gelirler tarafında vatandaşları yoksullaştırmak uygulanan programın ayaklarından bir tanesiydi. Diğer önemli ayağı döviz kurunu kontrol ederek, dövizdeki artışın enflasyonun altında kalmasını sağlayarak vatandaşın ve piyasaların enflasyon beklentisinde yönetmeyi amaçlıyorlardı. Bu ayak tamamen çökmüş durumda.
''27-28 milyar dolar civarında bir dolar rezervinin satıldığını tahmin ediyoruz''
Biz gördük ki döviz iktidar ne kadar müdahale ederse etsin çok hızlıca hareket edebiliyor. Dövizin hareketini kontrol edebilmek için geçen haftadan beri Merkez Bankası’nın hızla rezerv sattığını biliyoruz. Muhtemelen bu hafta dünkü işlemleri dikkate aldığımızda kabaca 27-28 milyar dolar civarında bir dolar rezervinin satıldığını tahmin ediyoruz. Perşembe günü rapor açıklandığında net rakamı göreceğiz ama çok hızlı bir biçimde döviz satarak döviz kurlarını kontrol etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Nereden biliyoruz? Döviz rezerv dediğin şey sınırlı bir şeydir. Nereye kadar satarsanız siz kuru kontrol edeceksiniz. Kontrol edilmesi gereken vatandaşların Türk lirasından kaçı dövize yönelmesine sebep olan unsurları ortadan kaldırmaktır. Fakat özellikle ekonomi yönetiminden gelen açıklamalara, onların aldığı tedbirlere baktığımız zaman Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklara hiç atıfta bulunmadan, siyasi gelişmelere hiç atıfta bulunmadan yaşanan bu gelişmeleri sadece birtakım mali araçlarla kontrol edebilecekleri anlayışına sahip olmalarının doğru olmadığını düşünüyorum.
''Hukuk sistemi bir aparat, aracı haline gelmiş''
Geçtiğimiz hafta sonu Merkez Bankası yöneticileri Türkiye’de banka yöneticileriyle bir araya geldi. Bu haftaya yönelik ne tür tedbirler alınacağının tartışıldığını biliyoruz. Sermaye Piyasası Kurulu bir yığın kararlar açıkladı. Açığa satış işlemleri, yasaklanan şirketlerin kendi hisselerine geri almasını izin veren düzenlemeler yapıldı. Bunlar kamuoyuyla paylaşıldı. Bütün bunları biliyoruz ama sorun ortada dururken siz bunu palyatif idari tedbirlerle çalışırsınız beklenen sonuç ortaya çıkmaz. Dolayısıyla aslında yapılması gereken şey Türkiye’de bu hukuksuzluğun ortadan kaldırılmasıdır. Hukuksuzluk dediğimiz zaman da eksik ifade ediyorum. Türkiye’de mevcut yönetim modelinin yaratmış olduğu duruma atıfta bulunarak ben bunu söylüyorum. Türkiye’de bugün sadece hukuksuzluk yaşanmıyor ki akademik dünyanın ne hale geldiğini en somut örneğini geçtiğimiz hafta Salı günü İstanbul Üniversitesi’nin hiçbir dayanağı olmadığı halde Ekrem İmamoğlu'nun diplomasını iptal etmesin de gördük. Türkiye’de sadece hukuk sistemi çökmemiş, hukuk sistemi bir aparat, aracı haline gelmiş, akademi de benzer bir şekilde. Türkiye’deki bütün kurumsal yapı iktidarın iktidarda kalmasını sağlayabilmek için hiç kimsenin kabullenemeyeceği kararların altında imza atar hale gelmiş. ‘Peki biz bütün bunları neden yaşıyoruz?’ sorusunu da sormak lazım. Erdoğan iktidarda kalış süresini uzatmak istiyor. Sadece bir kişinin iktidar da kalış süresini uzatmak için 86 milyon vatandaşa bu kadar ağır ekonomik sonuçlar çıkarma hakkı olabilir mi? Bizim buna da itiraz etmemiz gerekiyor.
''Bu durumun ortaya çıkmasının tek sebebi de Erdoğan’ın iktidarını uzatmak''
Kurların seviyesi nerede kalacak onu göreceğiz. Yabancılar bir daha Türkiye’ye gelir mi? Ben bunu çok düşük olasılık olduğunu düşünüyorum. Bugün öğleden sonra Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yabancı yatırımcılarla bir telekonferans yapacağı kamuoyuna yapılan bir basın açıklamasıyla duyuruldu. Ne diyecekler o toplantıda yabancılara? 'Gelin bakın bizim varlıklarımız daha ucuz oldu. Kurlar da biraz yükseldi kelepir fiyattan bizim hisse senetlerimiz ya da şirketlerimiz diğer varlıklarımızı alabilir misiniz’ diyecekler. Bunu bir buçuk senedir söylüyor hatta neredeyse mayıs ayında iki sene olacak. O kadar uzun süre uğraşmalarına rağmen sınırlı miktarda yabancı girişi oldu bizim finansal enstrümanlara ama girdiğinde çok daha hızla bunların çıkabildiğini gördük. Bugün öğleden sonra toplandıklarında ne diyeceklerini merak ediyorum. Şu teminatını mı verecekler? 'Siz endişe etmeyin biz tekrar Türkiye’de hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz, yargı siyasetten bağımsız olarak karar verecek, haksız tutuklamalara imza atmayacak' mı diyecek. Ne diyecek? 'Biz akademik dünyaya baskı yapmayacağız, ifade özgürlüklerini kullanacaklar, karar süreçlerini objektif bir biçimde işletecekler, endişeniz olmasın' mı diyecekler? Bunları diyemeyeceklerini biz de biliyoruz. Diyebilecekleri tek bir argüman var. Türkiye’yi biz sizin için ucuzlaştırdık gelin bundan yararlanın. Yabancının ağzı çok yandı. Dolayısıyla artık yogurdu üfleyerek bile yemiyor yoğurttan uzak duruyorlar. Bu durumun ortaya çıkmasının tek sebebi de Erdoğan’ın iktidarını uzatmak.''
''Nisan ayında Merkez Bankası’nın faiz indirimi olasılığı ortadan kalkmıştır''
Merkez Bankası'nın faiz politikası ve rezerv satışlarına ilişkin konuşan Yalçın Karatepe, şunları söyledi:
''Geçen hafta yaşanan gelişmeler yaşanmadan önce beklenti şuydu nisan toplantısında Merkez Bankası faiz oranlarının indirime gitmesiydi. Çünkü faizlerin yüksekliğinden yapılan şikayetleri biliyordu. Bu gelişmeler faiz indirimi olasılığını ortadan kaldırdı. Faiz artırımına gidecek mi? Ben politika faizinde bir değişiklik yapacağını düşünmüyorum. Zaten fiili olarak piyasalarda faizin yükselmesine neden olacak kararı aldılar. Borç verme faiz oranında 2,5 puanlık bir artış yapıldı. Dün piyasalarda yüzde 46 oranına yaklaştığında Merkez Bankası üst limitine geldiğinde görüyoruz. Zaten insanların faiz getirisi varlıklardan uzaklaştığını da görüyoruz. Dün para piyasası fonlarına baktığımız zaman para piyasası fonlar, geçtiğimiz hafta verisine atıfta bulunarak söylüyorum, yaklaşık 130 milyar liranın üzerinde olduğunu gördük dolayısıyla insanlar bu enstrümanlardan kaçıyorlar çünkü faizler yükseldi. Nisan ayında Merkez Bankası’nın faiz indirimi olasılığı ortadan kalkmıştır ama politika faizinde bir değişikliğe gidilir mi tabi nisan toplantısına kadar Türkiye’de neler yaşanacak onu bilmiyoruz. Fiili olarak aldıkları ‘makro ihtiyati tedbirler’ ile değişik enstrümanlarla faizin yükselmesine yol açtılar.''
''Merkez Bankas’ndan döviz satarak bu sorunu çözemezsiniz''
Yalçın, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ''Piyasaların sağlıklı işleyişi için gereken tüm adımları atmaya devam edeceğiz'' açıklamasına atıfta bulunarak, şu ifadeleri kullandı:
''Mehmet Şimşek şöyle açıklamalar yapıyor: 'Biz piyasaların sağlıklı işlemesi için gereken tedbirleri alıyoruz'. Ben buradan bakana soruyorum. Sayın Bakanım piyasaların sağlıklı işlemesini engelleyen gelişmeler hakkında da birkaç laf eder misiniz? Ne oluyor da Türkiye’de ne yaşanıyor da piyasalar sağlıklı çalışmıyor? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklandı. Belediye başkanı değil kendisi aynı zamanda partimizin cumhurbaşkanı adayı. Tüm toplumun yüksek sesle bir sonraki cumhurbaşkanı olmasını işaret ettiği kişiyi siz tutukluyorsunuz sonra onu hiç atıfta bulunmadan biz gerekli tedbirleri alıyoruz diyorsunuz. Asıl alınması gereken tedbir hukuk sisteminin inşa edilmesine yönelik olmalıdır. Siz onları yapmadan sadece faizleri değiştirerek, Merkez Bankası’ndan döviz satarak ya da sermaye piyasasının açığa satışları sınırlandırmasıyla bu sorunu çözemezsiniz. Önce sorunun ne olduğunu kabulleneceksiniz. Bunu ifade edeceksiniz. O sorun ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler alacaksınız ki piyasalar bakanın ifade ettiği şekliyle sağlıklı bir biçimde çalışabilsin.''