Deniz Yücel: “CHP iktidarında Silivri’nin de iklimi değişecek, memleketin dört bir köşesi aydınlık günlere kavuşacak”

Deniz Yücel: “CHP iktidarında Silivri’nin de iklimi değişecek, memleketin dört bir köşesi aydınlık günlere kavuşacak”

(ANKARA) - CHP Sözcüsü Deniz Yücel, partisinin çarşamba günü saat 20.30’da İstanbul’un Silivri ilçesinde gerçekleştirilecek mitingi hatırlatarak “Silivri bizim için soğuk falan değildir. FETÖ ağzı olan ve Silivri’yi yaftalayan bu söylemlerin ve tavrın tam olarak karşısındayız. AKP, her ne kadar Silivri’yi haksızlıklar ve hukuksuzluklar üssü yapma çabasında olsa da CHP iktidarında Silivri, kötü bir sembolizme kurban edilmekten kurtarılacak, eğitim veya üretim üssü olacaktır. CHP iktidarında Silivri’nin de iklimi değişecek, memleketin dört bir köşesi aydınlık günlere kavuşacak” dedi.

CHP MYK, bugün Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında çevrim içi toplandı. CHP Parti Szöcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, toplantı sürerken basın toplantısı düzenledi. Yücel’in açıklamaları şöyle:

“Millet iradesi 54 gündür Silivri zindanında tutsak: İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı. 31 Mart 2019’da 13 bin oy farkla seçimi kazandı iptal ettiler. Bu kez 23 Haziran’da 800 bin oyla kazandı. 31 Mart 2024’te 1 milyon oy farkla seçimi kazandı ve bu sefer de hazmedemediler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki (İBB) rant musluklarını kapattı. İktidara yakın dernek ve vakıflara tahsis edilen gayrimenkulleri geri aldı, İstanbullulara kazandırdı. Kent lokantaları açarak dar gelirli vatandaşlarımıza uygun fiyatla sağlıklı ve lezzetli yemek imkanı sundu. Anne Kart uygulamasıyla annelerin maddi yükünü bir nebze olsun hafifletti. Belediye kreşleriyle çocuklarımızın ve ebeveynlerin yüzünlerini güldürdü. Askıda fatura desteğiyle dar gelirliye destek oldu. Sosyal belediyecilik hizmetleri çoğaldıkça rahatsız oldular. Çünkü 23 yıllık iktidarları sallanmaya başlamıştı.

“Asılsız iddialar, uyduruk deliller ve ısmarlama gizli tanık beyanlarıyla Silivri zindanına gönderildiler”

Bir şey yapmak ve bu tehlikeyi bertaraf etmek gerekiyordu. İstanbul’a bir başsavcı atadılar. Geçmişte siyasetçilerin, gazetecilerin, muhaliflerin yargılandığı davalarda görev yapmış; kendine verilen görevi yerine getirmiş, kendini ispatlamış ve bu nedenle ödüllendirilerek bakan yardımcısı yapılmış bir kişiyi İstanbul’a başsavcı olarak atadılar. Ardından Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Özer’in asılsız iddialarla, hiçbir somut kanıtla desteklenmeyen gizli tanık beyanlarıyla tutuklanması ve Esenyurt’a kayyum atanmasıyla başlayan süreç, aynı şekilde asılsız iddialarla Beşiktaş Belediye Başkanımızın ve Beykoz Belediye Başkanımızın tutuklanmasıyla devam etti. Ve son olarak 15 buçuk milyon kişinin oy verdiği, cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık ve çalışma arkadaşları asılsız iddialar, uyduruk deliller ve ısmarlama gizli tanık beyanlarıyla tutuklanarak Silivri zindanına gönderildiler.

“49 gencimiz Anneler Günü’nü annelerinden uzakta, dört duvar arasında geçirdiler”

Yapılan bu hukuksuzluğa milyonlarca vatandaşımız başta Saraçhane’de olmak üzere, Türkiye’nin dört bir köşesinde alanlarda, meydanlarda itiraz etti. Bundan da rahatsız oldular. 301 gencimiz, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten tutuklandı. Peki neydi suçları? Yürüyüş yapmak, demokratik tepkilerini ortaya koymak, slogan atmak. Dün Anneler Günü’ydü, halen 49 gencimiz cezaevinde. Anneler Günü’nü annelerinden uzakta, dört duvar arasında geçirdiler. Nihayetinde AKP iktidarının adaletten, demokrasiden günbegün uzaklaşan; hukuk dışı, baskıcı ve yasakçı tavrı nedeniyle ülkemiz yasaklar ülkesi haline geldi.

“Yasakları, adaletsizliği ve 86 milyona dayatılan umutsuzluğu hep birlikte söküp atacağız”

Geçtiğimiz hafta, ‘Yapmadıkları bir bu kalmıştı’ dedirtecek bir uygulamaya daha imza attılar. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya hesabı olan X hesabına, erişim engeli getirildi. Yaptığı paylaşımlarda suç unsuru yok, suça teşvik yok, hakaret yok, tehdit yok. Olamaz da. Peki ne var? Ekrem Başkan’ın 86 milyona verdiği mesajlar var. Adama sormazlar mı, bu kadar mı korkuyorsunuz Ekrem Başkan’dan? Bu kadar mı çekiniyorsunuz Ekrem İmamoğlu’ndan? AKP iktidarındaki Ekrem İmamoğlu korkusu büyüdükçe milyonların da Ekrem Başkan sevgisi dalga dalga büyüyor. Ekrem Başkan’ın 86 milyona hitaben verdiği mesajların yerine ulaşmasını engelleyebileceklerini zannettiler. ‘Ekrem Başkan’ın X hesabını kapatırsak sesini de kısmış oluruz’ diye düşündüler ama yanıldılar. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun tek bir hesabını kapattılar, binlerce hesabı oldu. Milyonlarca vatandaşımız, profil fotoğraflarını Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafı yaptı. Paylaşımları, vatandaşlarımız tarafından çok daha fazla ilgi görmeye ve yayınlanmaya başlandı. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, Sayın İmamoğlu'nun uluslararası hesabını ana hesap olarak kullanacağını duyurdu. Yaptıkları yetmemiş gibi, ona da erişim engeli getirdiler. Ardından cumhurbaşkanı adayımız için partimizce açılan kampanya hesabının kullanılacağını duyurduk ve Ekrem Başkan oradan milyonlara mesajlar vermeye devam ediyor. Ekrem Başkan’ın da dediği gibi yasakları, adaletsizliği ve 86 milyona dayatılan umutsuzluğu hep birlikte söküp atacağız.

“Ekrem Başkan’ın mücadelesi dalga dalga yayılıyor ve büyüyor”

Artık AKP iktidarı şunu kabul etmelidir: Ekrem Başkan’ın bu ülkeyi seven, vatanını seven, milletini seven, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanan milyonlarca yurttaşımızla başlattığı yol arkadaşlığı, duygudaşlığı, dayanışması ve mücadelesi dalga dalga yayılıyor ve büyüyor. Biz hep birlikte büyük bir yolculuğa çıktık. O yol çetin, o yol engebeli, o yol engellerle ve tuzaklarla dolu, bunu biliyoruz. Ancak hiçbir güç bu güzel ülkeyi, o yolun sonundaki aydınlığa kavuşturmamızı engelleyemeyecek.

“Çekince yoksa duruşmaların TRT’den canlı yayınlamasını teklifini kabul ederler”

Geçtiğimiz hafta, ‘Sayın Ekrem İmamoğlu’nun yargılaması TRT ekranlarından canlı yayınlansın’ önerimize yönelik somut bir adım attık. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun yargılanacağı davanın TRT ekranlarından canlı yayınlanması için Grup Başkanvekillerimiz Murat Emir, Ali Mahir Başarır ve Gökhan Günaydın’ın imzasıyla bir kanun teklifi hazırlandı ve TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Böylece seçimle gelinen bir kamu görevinde bulunan Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen davanın, kovuşturma evresindeki duruşmaların TRT ekranlarından canlı yayınlanması talep edildi. Söz konusu davalara ilişkin yanıltıcı bilginin önüne geçilmesi ve halkın haber alma özgürlüğünün korunması için bu şart. Anayasamızın 141’inci maddesine göre, ‘Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.’ Anayasamızda ve yasalarda duruşmaların naklen yayınına yönelik bir yasak öngörülmüyor. Bu teklif kabul edilirse vatandaşlarımız, seçimlerde oy verdikleri ve belli makamlara taşıdıkları kamu görevlileri hakkındaki iddiaları ve savunmalarını doğrudan öğrenme imkânına sahip olacaklar. Böylelikle kamuoyuna çeşitli soruşturmalar ve kovuşturmalarla ilgili yansıyan yanıltıcı bilgilerin de önüne geçilmiş olacak. Sayın İmamoğlu’nun da herhangi bir çekincesi yok. Bu teklifimiz aynı zamanda bir samimiyet testidir. Şayet Ekrem Başkan ve çalışma arkadaşlarına bu suçlamaları yöneltenlerin de geçmişte ‘Ergenekon’un savcısıyım’ diyen, bugün de bu davayı savunanların da bir çekincesi yoksa duruşmaların TRT’den canlı yayınlamasını teklifini kabul ederler. İşte biz de o zaman samimi olduklarına bir nebze olsun inanırız. Kim suçlu, kim suçsuz, kim haklı, kim haksız; işte bu şekilde halkımız da öğrenmiş olur.

“İmamoğlu’nun lisans diploması yok ama yüksek lisans diploması var”

Yine geçtiğimiz hafta yaşanan diğer bir hukuk garabetinden bahsedeceğim. İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün 18 Mart’ta almış olduğu haksız ve hukuksuz diploma iptali kararı, tarihe bir kara leke olarak geçmiştir. Toplam 28 diploma iptal edilmiş, bunlardan biri de geleceğin cumhurbaşkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun diplomasıdır. Sayın İmamoğlu’nun adaylaşmasına engel olmak için iptal edilen, hatta kurban edilen 27 diploma; kararan hayatlar, çok saygın akademi insanlarına yapılan yanlış ve dökülen gözyaşları, bu haksız ve hukuksuz kararın bir başka üzüntü veren yanıdır. Aldığı talimatla görev ve yetkisi dışında verdiği karardan bir an önce dönmesi gereken, hatasını sonlandırması gereken rektörlük ne yaptı? Koltuk ve makam uğruna el pençe bir şekilde saray talimatlarını dinlemeye ve uygulamaya devam etti. Ve Sayın İmamoğlu'nun lisans diplomasını, üniversite veri tabanından sildi. Şimdi aynı üniversitenin veri tabanında, Sayın İmamoğlu’nun lisans diploması yok. Ama aynı fakülteden almış olduğu yüksek lisans diploması var. İmamoğlu korkusunun AKP iktidarına yaptırdıklarının özeti de aslında budur.

“Vatandaşımız kıymayı gramla, patatesi taneyle almaktadır”

Demokrasinin ‘d’sini bile bilmeyenler, onu bir tramvay olarak görüp istedikleri durakta ineceklerini, demokrasinin sadece bir ‘araç’ olduğunu söyleyenler, bu ülkede çok büyük bir yıkıma neden oldu. Hukukun üstünlüğünü yok sayan, bütün dengeleri alt üst eden ekonomi politikalarıyla halkın yoksullaşmasına neden olan, itiraz eden herkesi, baskı ve sansür zihniyetiyle susturmayı hedefleyen AKP’nin, iktidarının devam ettiği her gün bu ülke için, bu halk için zarardır. Tarımda ve hayvancılıkta üretim maiyetleri altından kalkılamaz bir hale gelmiştir. Hiç şüphesiz bu durum sebze, meyve ve et fiyatlarına yansımaktadır. Sonuç ise üretici açısından da tüketici açısından da hüsrandır. Bu çarpık düzen çiftçiyi tarlasından, besiciyi hayvanından, halkı ise pazara, markete gitmekten vazgeçmek zorunda bırakmıştır. Gıda fiyatlarındaki astronomik artışlar karşısında, komik kalan zamlar toplumun dar gelirli kesimini perişan etmiştir. Ücret, maaş ve aylıklara yapılan zamlar cebe girmeden buharlaşmakta, alım gücü günden güne daha da düşmektedir. Artık dar gelirli milyonlarca vatandaşımız kilosu 800 lirayı bulan kıymayı gramla, kilosu 30 lirayı bulan patatesi ise taneyle almaktadır. Gerçek enflasyon karşısında yangın yerine dönen mutfaklarda, artık tencere kaynatmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Gelir dağılımındaki makas hızla açılmakta, adaletsizlik derinleşmektedir.

“Lakayıt ekonomi politikaları nedeniyle bu halka ödettiğiniz bedellerin farkında değil misiniz”

Gelir dağılımındaki adaletsizlik, vergide de mevcuttur. Vergide adaletin temel ilke olduğu hikâyesini anlatmaktan bıkmayan Sayın Mehmet Şimşek, zannediyorum ki bu iktidar döneminde devasa şirketlerin milyarlarca lirayı bulan vergi borcunun silindiğini unutmuş. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki AKP, vergi almada vatandaşa kaplan kesilirken yandaş şirketler karşısında süt dökmüş kedi gibidir. Böyle bir anlayışla yıllarca yandaşı kayıran AKP’nin Hazine Bakanı, vergi kaçakçılığıyla mücadele konusunda, ‘Bütün OSB'lerin giriş çıkışlarına, bütün hallerin giriş çıkışlarına vergi memurları koyacağız. Bütün büyükşehirlerin giriş ve çıkışlarına, ana arterlerine kalıcı maliyecileri koyacağız’ dedi. Adama sormazlar mı, yıllardır çıkardığınız vergi aflarıyla vergisini düzenli ödeyen dürüst, namuslu iş insanlarını cezalandırırken vergi ödemeyenleri, getirdiğiniz vergi aflarıyla ödüllendiren siz değil miydiniz? Vergi ödememeyi teşvik eden vergi affı yasalarını Meclis’ten kim geçirdi, diye sormazlar mı? Şimdi kalkmış, vergi kaçakçılığıyla mücadelede için büyükşehirlerin giriş çıkışlarına maliyecileri koymaktan bahsediyorlar. Bu açıklamaya, yıllardır iktidarı koşulsuz destekleyen TOBB Başkanı bile, ‘Polisiye tedbirler alarak vergi gelirleri artırılamaz’ diyerek itiraz etti. Siz bu milletle dalga mı geçiyorsunuz? Yaptığınız işin sorumluluğunun farkında değil misiniz? Böyle lakayıt ve akıl dışı ekonomi politikaları nedeniyle bu halka ödettiğiniz ağır bedellerin farkında değil misiniz?

“Bu ülkede normalleşmeye ihtiyacı olan bir parti varsa o da AKP’dir”

Hal böyleyken Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp, Genel başkanımız Sayın Özgür Özel’i boykot çağrısı nedeniyle eleştirip ihracatçılara, istihdam sağlayan sanayicilere zarar vermekle suçlamış. Yetmemiş, ‘CHP'nin süratle normalleşmesi şart, ülke gündemi’ falan filan demiş. Öncelikle şunu söyleyelim: CHP olarak AKP’nin ve Sayın Erdoğan’ın tavsiyelerine ihtiyacımız yok. Bugün o beğenmedikleri, şeytanlaştırdıkları, ülkedeki bütün kötülüklerin, olumsuzlukların sorumlusu ilan edip hedef gösterdikleri CHP, bu ülkenin birinci partisidir. Bu ülkede normalleşmeye ihtiyacı olan bir parti varsa o da AKP’dir. Antidemokratik, hukuk dışı uygulamaları bırakıp Türkiye’yi Anayasasında yazıldığı gibi demokratik bir hukuk devleti olarak yöneterek işe başlayabilirler. Kamplaştıran, kutuplaştıran, toplumu bölen ve parçalayan halktan kopuk siyaset anlayışını bırakıp sokağa, halkın arasına inmeyi deneyebilirler. Geçim sıkıntısı yaşayan milyonlarca asgari ücretli ve emekli için ara zam meselesini gündemine alabilirler. Bundan üç ay önce, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı’nın Genel Kurul konuşmasında AKP’nin hukuksuz uygulamalarını eleştirdiği için gözaltına alındığını hatırlatırız. Elleri kelepçelendi, bu görüntüler basına servis edildi, yurt dışına çıkış yasağı konuldu. AKP’nin talimatlı yargısı ekonomiye, ihracatçılara, sanayicilere zarar vermiyor da CHP öyle mi? Hadi oradan. CHP, bu ülkenin birinci partisidir. Bir asırlık tarihini bugünle birleştirerek bu memlekete, bu memleketin işçisine, memuruna, emeklisine, çiftçisine, esnafına, iş insanına, sanayicisine sahip çıkmaktadır.

“Beyazıt Meydanı’nı karartsalar ne olur? Hiçbir karanlık, AKP karanlığından daha zifiri değildir”

Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel her hafta iki miting yapıyor. Bu mitingler büyük bir katılımla, her geçen gün daha büyük bir heyecan ve coşkuyla devam ediyor. Her hafta İstanbul’da bir ilçede ve bazen AKP’nin kalesi denilen kentlerde, 81 ilimizde meydanları doldurmaya, halkın sesi olmaya devam ediyoruz. Bu mitingler bize şunu gösterdi ki artık hiçbir kentimiz AKP’nin kalesi değildir. AKP’nin bu yasakçı yönetim şeklinden, kötü ekonomi politikasından yaka silkmiş, ‘illallah’ demiş milyonlarla her hafta bir araya geliyoruz. İstanbul Beyazıt’ta geçekleşen mitingimizde, miting alanına ışıklandırmalarımızı sokmayarak sözde bize karanlıkta miting yaptırarak bizi yıldıracaklarını zannediyorlar. Biz, ‘Ülke aydınlığa çıksın’ derdindeyiz. Biz ülkeyi AKP karanlığından kurtarmanın derdindeyiz. Beyazıt Meydanı’nı karartsalar ne olur? Hiçbir karanlık, AKP karanlığından daha zifiri değildir. Van mitingimizde kent meydanındaki kalabalık, AKP iktidarına verilmiş en net ve en güzel cevap niteliğindedir.

“CHP iktidarında Silivri’nin de iklimi değişecek, memleketin dört bir köşesi aydınlık günlere kavuşacak”

Bundan sonra yapacağımız mitinglerimizin de bu netlikte ve güzellikte olacağına gönülden inanıyoruz. Şimdi, sırada Silivri mitingimiz var. 31 Ocak’ta gerçekleşen Sayın İmamoğlu’na destek mitinginde, Çağlayan’da Sayın Mansur Yavaş çok güzel bir öneride bulunmuştu ve demişti ki ‘Madem ‘Silivri soğuktur' lafı FETÖ'den beri ağızlarda pelesenk olmuş. İktidar değiştikten sonra, biz iktidara geldikten sonra demokrasinin başlangıcı olarak Silivri'yi kapatalım.’ Sayın Ekrem İmamoğlu ise Silivri'yi eğitim üssü veya üretim üssü yapma hayalinden bahsetmişti. Silivri bizim için soğuk falan değildir. FETÖ ağzı olan ve Silivri’yi yaftalayan bu söylemlerin ve tavrın tam olarak karşısındayız. AKP, her ne kadar Silivri’yi haksızlıklar ve hukuksuzluklar üssü yapma çabasında olsa da CHP iktidarında Silivri, kötü bir sembolizme kurban edilmekten kurtarılacak, eğitim veya üretim üssü olacaktır. Öte yandan FETÖ’nün ve AKP’nin ‘soğuk’ dediği Silivri’nin insanlarının, orada yaşayan vatandaşlarımızın Ekrem Başkan’ı hiç yalnız bırakmadıklarını da biliyoruz ve görüyoruz. CHP iktidarında Silivri’nin de iklimi değişecek, memleketin dört bir köşesi aydınlık günlere kavuşacak."