ANKA Ekonomi Editörü Zülfikar Doğan'dan haftanın analizi: "Vergi, ihracat, OSB’lere yönelik son adımlar üzerine 2 yıldır Şimşek’e ve programa destek veren TOBB, TİM, ASO ses yükseltti"

ANKA Ekonomi Editörü Zülfikar Doğan'dan haftanın analizi: "Vergi, ihracat, OSB’lere yönelik son adımlar üzerine 2 yıldır Şimşek’e ve programa destek veren TOBB, TİM, ASO ses yükseltti"

Haber-Analiz: Zülfikar Doğan

(ANKARA) - TÜİK’in yüzde 3 açıkladığı nisan enflasyonu Merkez Bankası (MB) beklentilerini aştı. Yıllık yüzde 37,8’e gerileyen tüketici enflasyonuna (TÜFE) ne sanayici ne ihracatçı ne üretici ne çalışanlar ve emekliler inanıyor.

TÜİK’in tarihi Osmanlı döneminde 1891'de kurulan Merkezi İstatistik Encümeni’ne dayanıyor. Mazisi 134 yıla uzanan kurum 23 yıla varan AKP iktidarı sürecinde en itibarsız dönemini yaşıyor. Bugüne kadar TÜİK dışında enflasyon verisi açıklayan en köklü kurumlardan birisi İstanbul Ticaret Odası (İTO) iken şimdi bağımsız akademisyen ve iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (TOBB-ETÜ) bünyesindeki Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM), Koç Üniversitesi vb. pek çok kurum enflasyon, işsizlik, sosyoekonomik verileri hesaplamaya, yayınlamaya başladı. Neredeyse iktidar dışında kimse TÜİK verilerini ciddiye almıyor, inanmıyor.

Nitekim nisan enflasyon verileri de tartışma yarattı. Yıllık yüzde 37,8 olarak açıklanan TÜFE’nin yıl sonunda orta noktası yüzde 24 olmak üzere yüzde 19-29 olan MB hedefleri aralığında kalacağını dile getiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e karşılık farklı kurumların rakamları, beklenti anketleri bu hedefin çok üzerinde, yüzde 30-40 arasında enflasyon beklentilerini içeriyor.

Resmi enflasyon faiz makası açılıyor, faiz yükseliyor, enflasyon düşmüyor

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu odaklı 19 Mart operasyonlarının ardından tüm göstergelerdeki hızlı bozulma ekonomiye güveni daha da derinden sarsınca MB tarafından bir dizi yeni karar alındı. Döviz mevduatlarına uygulanan zorunlu karşılık oranı 200 baz puan artırıldı. Martta yüzde 25’e düşürülen ihracatçıların döviz gelirlerini MB’ye satma zorunluluğu yüzde 35’e yükseltildi. MB’nin TL zorunlu karşılıklar için bankalara ödediği faiz yükseltildi.

Buna rağmen MB döviz rezervlerindeki azalma, dövize talep durdurulamıyor. 2 Mayıs haftasında da MB net döviz rezervleri 2,2 milyar dolar, altın rezervleri yaklaşık 1 milyar dolar daha azaldı. 19 Mart’tan bu yana MB rezervlerindeki azalma 60 milyar dolara yaklaştı.

Şimdi eski Bakan Nureddin Nebati dönemini anımsatan yeni kararlarla dövize talep yavaşlatılmaya, kurlardaki yükseliş durdurulmaya çalışılsa da başarılı olunamıyor. Dolar tüm dünyada değer kaybederken, TL karşısında değer kazanmaya devam ediyor.

Son kararlarla yürürlüğe giren tüzel kişi mevduatlarının yüzde 60’ının TL olması, her ay yüzde 0,3 artırılması zorunluluğu, bankaları TL mevduat faizlerini artırmaya yöneltti. MB politika faizi nisanda yüzde 46’ya, gecelik repo faizi yüzde 49’a yükseltilmesine karşılık, bankaların TL mevduat faizi yüzde 50-55 düzeyine çıktı. Bireysel ihtiyaç ve ticari kredi faizi yüzde 70’e dayandı.

TÜİK’in yüzde 37,8 olarak açıkladığı yıllık enflasyona karşılık, MB faizi yüzde 49, kredi faizi yüzde 70 düzeyinde. Enflasyonla MB faizi arasındaki makas 11 puana, enflasyonla ticari kredi faizi arasındaki makas iki misline yükseldi. Faiz yükseldiği halde enflasyonda beklenen ve umulan düşüş sağlanamıyor. Üstelik şimdi resmi enflasyon, kredi faizi farkı iki katına ulaştı.

Programa desteği azalan iş dünyası, sesini yükseltmeye başladı

Yabancı bankalar, reyting kuruluşları ve finansal kurumlar Türkiye ile ilgili son değerlendirmelerinde yıl sonu enflasyon tahminlerini yüzde 30’un üzerine çekerken, faiz indirimlerinin en erken yaz ortası ya da sonbaharda gündeme gelebileceğini öngörüyor. Bank of America (BofA) ekonomik tablonun hızla kötüleştiğini, siyasi operasyonlar sonrası programın iki yıllık kazanımlarının yok olduğunu gündeme getirerek "sonbaharda resesyon" uyarısında bulundu.

Şimşek programına azalan dış desteğin yanı sıra içeride de iş dünyasından gelen eleştirel açıklamalar, MB ve ekonomi yönetimi tarafından atılan son adımlara ve alınan kararlara ilişkin tepkilerin dozu yükseliyor. Mehmet Şimşek göreve geldiğinde gerek kendisine gerekse açıkladığı dezenflasyon programına verilen destek azalırken, Şimşek’e açılan kredi tükeniyor.

Hazine ve Maliye Bakanının vergi gelirlerini artırmak, kayıt dışılığı azaltmak için Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) sebze-meyve halleri, şehirlerin giriş-çıkışlarına vergi memurları görevlendireceklerini ilan etmesi tepkileri daha da büyüttü. İktidarın ekonomi politikalarına 23 yıldır koşulsuz destek veren TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Bakan Şimşek’in sözlerine; "Vergi sistemi adil ve şeffaf olmalı. Girişimcinin çalışma şevkini kırmamalı. Her işletmenin, her fabrikanın kapısına vergi memuru koyarak, polisiye tedbirler alarak, vergi gelirleri arttırılamaz. Hakkaniyet de sağlanamaz" karşılığını verdi.

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç sanayicinin dayanacak gücünün kalmadığını belirterek, "Yüzde 60'ın üstünde faizle değil yatırım, üretim bile yapılamaz" dedi.

İhracatçıların döviz gelirlerinin yüzde 35’ini MB’ye satma zorunluluğu getirilmesi, faiz artışları, tutmayan enflasyon hedefleri ve sıkça değişen kararlara tepki gösteren Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe ise ihracata dönük sanayinin durma noktasına geldiğini, "ihracatçının hevesinin kaçtığını" ifade etti.

Gültepe, "Sanayi kan kaybediyor, firmalar küçülüyor. 25 yıldır bizden ürün alanlar artık almıyor. Çünkü biz yüksek enflasyon, yüksek faiz, artan maliyetlerle 3-4 kat pahalı hale geldik. Enflasyonla mücadele çok önemli ancak faiz yükseldiği halde enflasyon düşmüyor. Yalnız dikkat edelim, 1-2 sene sonra enflasyon yüzde 15’e inebilir ancak, bu dönemde sanayicinin yüzde 20’si artık olmayabilir. Eskiden herkesin ihracatçı olma düşüncesi vardı. Şimdi ise firmaların ihracat hevesi kaçtı" açıklamasını yaptı.

TÜSİAD Başkanları iktidarı eleştirdiğinde gözaltına alınıp susturuldu. İş dünyası ve kurumları TÜSİAD’a yapılan muameleye sessiz kaldı. Ancak gelinen noktada yaşanan ağır ekonomik ve sosyal yıkım, çöken program ve iki yıldaki tüm fedakârlıklar siyasi operasyon hesaplarıyla heba edildi. İş dünyasının yıllardır suskun kalan örgütleri ve başkanları, muhtemelen sustukça sıranın kendilerine geldiğini görerek sesini yükseltmeye başladı.