Eğitim Sen Başkanı Irmak: "MEB, eğitim politikalarını şekillendirirken çağdaş, bilimsel ve laik eğitim ilkelerini esas almalı, öğrencileri herhangi bir dini inanışa yönlendirecek uygulamalardan kaçınmalıdır"

(ANKARA) - Laiklik Meclisi, laik ve bilimsel eğitim karşıtı uygulamalara yönelik eylem yaptı. Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, "MEB, eğitim politikalarını şekillendirirken çağdaş, bilimsel ve laik eğitim ilkelerini esas almalı, öğrencileri herhangi bir dini inanışa yönlendirecek uygulamalardan kaçınmalıdır. Türkiye’nin geleceği, demokratik ve laik bir eğitim anlayışının güçlendirilmesiyle mümkündür" dedi.
Laiklik Meclisi öncülüğünde, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) önünde laik ve bilimsel eğitime karşı yapılan uygulamalara ilişkin basın açıklaması yapıldı. Eyleme katılanlar, "Laik ve bilimsel eğitim karşıtı uygulamalara son verilsin" pankartını açarken, "Eşit, parasız ve laik eğitimden vazgeçmiyoruz", "ÇEDES protokolü iptal edilsin" dövizleri taşıdılar. Eylemde "Karanlığa teslim olmayacağız", "Bakan istifa", "Laik, bilimsel, demokratik eğitim", "Yaşasın örgütlü mücadelemiz", "Baskılar bizi yıldıramaz" sloganları atıldı. Eyleme, Eğitim Sen ve Sosyal Emekçiler Partisi (SEP) de katıldı.
Laiklik Meclisi eyleminde konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, şunları kaydetti:
"MEB'e bağlı il ve ilçe müdürlüklerinin okullarda Ramazan etkinlikleri düzenlenmesi yönündeki yazısı eğitim sisteminin temel ilkeleri açısından ciddi sakıncalar taşımaktadır. Kamusal bir alan olan okullar, farklı inanç gruplarına sahip öğrenciler ve aileleri barındıran eğitim kurumlarıdır. Bu nedenle, herhangi bir dini etkinliğin teşvik edilmesi, eğitimin bilimsel, laik ve eşitlikçi yapısına zarar veren bir durumdur.
Sosyal yardımlaşma ve dayanışma eğitimin önemli bir boyutudur, ancak bu tür etkinlikler belli bir dinin ya da mezhebin ritüelleri ile sınırlandırılamaz. Yardımlaşma ve toplumsal dayanışma, insan hakları, eşitlik ve evrensel ahlaki değerler temelinde ele alınmalıdır. Bugüne kadar böyle yapılmadığı için eğitim sistemimiz, 'tek din, tek mezhep' anlayışının propagandasını yapan tek tip bir yapıya dönüşmeye başlamıştır.
MEB, eğitim politikalarını şekillendirirken çağdaş, bilimsel ve laik eğitim ilkelerini esas almalı, öğrencileri herhangi bir dini inanışa yönlendirecek uygulamalardan kaçınmalıdır. Türkiye’nin geleceği, demokratik ve laik bir eğitim anlayışının güçlendirilmesiyle mümkündür. Eğitim kurumları, bireylerin inanç özgürlüğünü güvence altına almalı ve tüm öğrencilere eşit mesafede durmalıdır. Kamu kaynaklarıyla finanse edilen eğitim kurumlarında herhangi bir dini kimliğin ya da mezhebin ön plana çıkarılması, toplumsal kutuplaşmayı artıracak ve eğitimin evrensel değerlerle uyumuna ciddi anlamda zarar verecektir.
"MEB’in okullarda 'tek din, tek mezhep' anlayışı kabul edilemez"
Eğitim Hakkı Platformu olarak, tüm öğrencilerin eşit, özgür ve laik bir eğitim hakkına sahip olması gerektiğini savunuyoruz. MEB’in okullarda 'tek din, tek mezhep' anlayışıyla hareket ederek Ramazan etkinliklerini teşvik eden yaklaşımı kabul edilemez. Kamusal eğitimin dini ritüellere göre değil, laik ve bilimsel temeller üzerinden hareket edilerek yeniden güçlendirilmesi çağrısında bulunuyoruz.
Herkesin elbette bazı inanç değerleri vardır. Ve bunları yaşasın, yaşaması da gerekir. Ancak bu okulda bir inancın, farklı inançlara psikolojik baskıya dönüşecek uygulamalarla olmaz. Bizim okullarda öğreteceğimiz değerler; eşitlik, farklılıklara saygı, bir arada kardeşçe yaşam, hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri olmalıdır. İhtiyacımız olan şey bu değerler eşliğinde sadece insan olmak. Başka bir şey değil.
"Toplumsal cinsiyet eşitliği kadın ve erkeğin aynılaştırılması anlamına gelmez"
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın ve erkekler ile kız ve erkek çocukların haklar ve fırsatlardan tam ve eşit bir biçimde yararlanmaları ve sorumlulukları eşit olarak bölüşmeleri olarak tanımlanabilir. Toplumsal cinsiyet eşitliği kadın ve erkeğin aynılaştırılması anlamına gelmez; haklar, fırsatlar ve sorumlulukların cinsiyet temelinde farklı bir biçimde tanımlanmamasını öngörür. Toplumsal cinsiyet eşitliği, herhangi bir konuda plan, program ve politika hazırlama ve uygulama süreçlerinde kadın ve erkeklerin ihtiyaçlarının, beklentilerinin ve önceliklerinin farklı olabileceğini kabul eder. Bu ihtiyaç, beklenti ve önceliklerin dikkate alınması gerektiğine işaret eder. Bu nedenle de, toplumsal cinsiyet eşitliği hem bir insan hakları meselesidir, hem de insan merkezli kalkınmanın ön koşulu ve göstergesidir.” Bu tanımlama bize değil, 2014-2016 yılları arasında ETCEP projesini yürüten MEB’e aittir.
"Eğitim hakkı, cinsiyet eşitliği ile güçlenir"
MEB’in bu gerici ve baskıcı tutumuna karşı durmak, tüm eğitim emekçilerinin ve demokratik kitle örgütlerinin sorumluluğudur. Eğitim hakkı, cinsiyet eşitliği ile güçlenir; özgür ve adil bir toplumun temelini ancak eşitlikçi bir eğitim anlayışı oluşturur. Eğitim Sen, bütün çarpıtma, suçlama ve tehditlere karşı toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini sürdürmeye devam edecektir. Laik, bilimsel eğitimi, demokrasiyi, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan, haklarımızı yok sayan, eşitsizliği derinleştirmek isteyenlerin karşısında bulunduğumuz her alanda direnmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz"