AK Parti grup toplantısı... Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''CHP yönetimi Suriye’deki ateşi ülkemize taşıma siyasetinden tövbe etmeli''

(TBMM) - Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sayın Özel'i ve CHP yönetimini bir kez daha sorumlu siyaset yapmaya davet ediyorum. Özellikle Alevi canlarımız konusunda kullandıkları çirkin, ayrımcı ve zehirli dili terk etmeye çağırıyorum. CHP yönetimi artık Suriye'deki ateşi ülkemize taşıma siyasetinden tövbe etmelidir" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Erdoğan'ın açıklamalarının satır başları şöyle:
"3 liralık kibritin reklamına 5 lira harcamayacağız. Vatandaşın sıkıntısını, derdini, ihtiyacını, mağduriyetini şov aracı, muhalefetin yaptığı gibi siyasi rant malzemesi haline kesinlikle getirmeyeceğiz. Unutmayınız değerli kardeşlerim, biz reklam ve şov yapmanın değil, gönüller yapmanın, gönüller kazanmanın, gönüllere girmenin peşindeyiz.
Tüm faaliyetlerimizi vakarla yürüteceğiz. Tevazudan, samimiyetten asla sapmayacağız. AK Partili kadrolara yakışan işte böyle bir asalettir, işte böyle bir izzetli duruştur.
Bugün son derece anlamlı bir yıl dönümü. İstiklal Marşımızın kabulünün 104’üncü seneyi devriyesini idrak ediyoruz. TBMM tarafından ülkemizin Milli Marşı olarak kabul edilen İstiklal Marşımızın yazarı merhum Mehmet Akif'i rahmetle yad ediyorum. Şurası bir gerçek ki, İstiklal Marşımız sıradan bir şiir de sıradan bir marş da değildir. Bağımsızlığımızın timsali olan İstiklal Marşımız aynı zamanda milletimizin hissiyatının, kahramanlığının ve asil karakterinin dizelere, cümlelere, kelimelere harf harf işlenmiş sembolüdür. Bu marş toprakları müstevliler tarafından işgal edilmek istenen bir milletin emperyalizme karşı direniş anıtı, varoluş beyannamesidir.
"Türkiye’de yeni bir sorun oluşturulmak isteniyor"
Yıllarca bizi Türk-Kürt, laik-antilaik, ilerici-gerici, Alevi-Sünni diye ayrıştıranlar sizin de takip ettiğiniz üzere son günlerde başka senaryolar peşinde koşuyor. Suriye’deki eski rejim artıklarının terör eylemleri öne sürülerek milletimizin kardeşliğine son derece sinsi, son derece kirli bir pusu kuruluyor. Bu pusu ile aynı zamanda İstiklal Marşımızda vücut bulan ruha ve birlikte yaşamak iradesine karşı da alçakça bir suikast düzenleniyor. Tahrik siyasetiyle, nefret söylemleriyle çoğu yalan ve çarpıtma olan provokatif açıklamalarla Türkiye’de yeni bir sorun, yeni bir kaos alanı oluşturulmak isteniyor. İşin daha vahim ve üzüntücü verici yanı ise milletimize bu kötülüğü Genel Başkanı ile, yönetimiyle, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla ülkenin ana muhalefet partisi yürütüyor.
"Sayın Özel milletin karşısında dedikodu yapmayı siyaset yapmak zannediyor"
Ancak hemen her seferinde Ramazan gelince iftira, yalan, provokasyon dozunu sürekli artıran küstah bir üslubu karşımızda buluyoruz. Bilhassa CHP, kendisine biraz çeki düzen vermek, kendini hesaba çekmek, öz eleştiri yapmak yerine giderek pervasızlaşıyor, nobranlaşıyor. Bunlarla da kalmuyor, ülkemiz ve demokrasimiz açısından oldukça tehlikeli sularda siyasete yapmaya yelteniyorlar. CHP Genel Başkanı sayın Özel, partisi içinde sıkıştıkça ne acıdır ki dışarıda daha zehirli, daha sorumsuz, son derece çirkin bir dile sarılıyor. Buradan öncelikle şu noktayı açıkça ifade etmek isterim. Grup kürsüsünden sarf ettiği sözler ertesi gün kendi belediye başkanı tarafından yalanlanan zavallı birisini muhatap almak bize zuldür. Zira bir siyasetçinin itibarının ölçütü ağzından çıkan lafın doğruluğudur, ağırlığıdır. Daha söylediği sözün dumanı tüterken kendi partisi tarafından tekzip yiyen bir şahıs, sadece siyasetin değil haysiyetin ve erdemin de ne olduğunu bilmiyor demektir. Sayın Özel, Meclis kürsüsünde, milletin karşısında dedikodu yapmayı siyaset yapmak zannediyor.
"Adı Türk siyasetinde fırıldağa çıkmış bir kifayetsize rozet taktı"
Büyük Kongremizde partimize katılan yeni arkadaşlarımızla ilgili ipe sapa gelmez bir sürü cümle kurdu, kendince üst perdeden ahkam kesti. Utanmadan, sıkılmadan bize siyasi ahlak dersi vermeye çalıştı. Arkadaşlarımızı hem de çok seviyesiz çok nezaketsiz ifadelerle hedef aldı, itham etti. Peki, sonuçta ne oldu? Aradan bir hafta bile geçmeden çark etti. Kürsüsünden savurduğu büyük lafların altında kendisi ezildi. Affınıza sığınarak söylüyorum, tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı. Günaşırı parti değiştirmekten adı Türk siyasetinde fırıldağa çıkmış bir kifayetsize rozet taktı. Bize attıkları çamur döndü, dolaştı kendilerine bulaştı. Şimdi soruyorum sizlere: Böyle tutarsız ve dirayetsiz birini biz nasıl ciddiye alırız? Kendi belediye başkanlarından ayar yiyen, çarkçılıkta selefini çırak çıkartan bir kişiyi biz niye muhatap alalım? Üzülerek ifade ediyorum, sayın Özel kendisine açılan krediyi har vurup harman savurmaktadır. Bu gidişle sıfırı tüketmesi, iflas bayrağını çekmesi tıpkı selefi bay Kemal gibi siyasetten ibretlik bir şekilde alaşağı edilmesi yakındır.
Şunu da tüm samimiyetimle zikretmek durumundayım. Biz AK Parti olarak siyasi rekabet noktasında hem kendisinden hem de ekibinden ziyadesiyle memnunuz. Ala-i vala ile açıkladığı kart oyunlarından memnunuz. Gençlerin eğlencesi olan gaflarından da memnunuz. Marjinal sol örgütlerin sloganına hapsolan söylemlerinden memnunuz. Belediye başkanları tarafından tekzip edilen iddialarından memnunuz. Üye ve delege hesaplarının maskarası olmasından da memnunuz. Yurt dışında zerre kadar itibar görmemesinden memnunuz. Yurt içinde kimse tarafında kale alınmamasından memnunuz. Ne İsa'ya ne Musa'ya bir türlü yaranamayan iki arada bir derede kalmış acizliklerinden memnunuz.
"Kimsenin siyaset kurumunu bu duruma düşürmeye hakkı yok"
Çok ama boş konuşmasından fevkalade memnunuz. Velhasıl biz karşımızda böyle bir profilin bulunmasından asla şikayetçi değiliz, böyle devam ettikleri sürece hiçbir zaman da rahatsız olmayız. Bizim üzüntümüz ana muhalefet partisi liderinin bu hallere düşmüş olmasıdır. Bizim üzüntümüz bu tablonun Türk demokrasisine yakışmamasınadır. Bizim üzüntümüz Genel Başkan değişse de CHP'nin faşist zihniyetinin olduğu yerde çakılı kalmasınadır. Sayın Özel kusura bakmasın. Şahsi siyasi ikbali uğruna bile olsa kimsenin siyaset kurumunu bu duruma düşürmeye hakkı yoktur. Sayın Özel'i ve CHP yönetimini bir kez daha sorumlu siyaset yapmaya davet ediyorum. Özellikle Alevi canlarımız konusunda kullandıkları çirkin, ayrımcı ve zehirli dili terk etmeye çağırıyorum. CHP yönetimi artık Suriye'deki ateşi ülkemize taşıma siyasetinden tövbe etmelidir.
"Kürt de Alevi de muhafazakar da demokrat da en şedit baskıyı CHP'den görmüştür"
Kullanılan dil bu ülkeye geçmişte çok acı bedeller ödetmiş, son derece sorumsuz, son derece tehlikeli bir dildir. Türkiye'nin birliğini, dirliğini, bütünlüğünü, huzur ve güvenliğini korumak hepimizin görevidir, millete karşı ortak mesuliyetidir. Muhalefette olmanız bu gerçeği değişmez, değiştirmemelidir. Bir diğer husus ise şudur değerli kardeşlerim. Bu ülkede Kürt de Alevi de muhafazakar da demokrat da en şedit baskıyı CHP'den görmüş, CHP'nin faşist zihniyeti eliyle yaşamıştır. CHP yönetimi Alevi vatandaşlarımızı istismar edeceğine, kışkırtacağına önce çıksın onlara yaptıkları zulümden dolayı nedamet getirsin.
"Kardeşliğimize halel getiremeyeceksiniz"
Terörsüz Türkiye hedefiyle yürüttüğümüz çalışmalarda ülkenin 40 yıllık bir sorununu çözerken istismara müsait yeni fay hatları oluşturmak açık ve net söylüyorum, emperyalizme uşaklık etmektir. Her kim üç beş emperyalizmin gazlamasıyla bu milletin kardeşliğine kastederse karşısında bizi bulur. Devletimizi bulur. 85 milyonu bulur. Çünkü biz bu tezgahı son 22 yıl boyunca defalarca gördük. Biz bu kirli oyunu daha öncesinde 27 Mayıs'ta, 12 Mart muhtırasında, 12 Eylül darbesinde, 28 Şubat postmodern darbesinde bunlara giden kanlı ve alçak yollarda gördük. Biz bu tarz söylemleri demokrasimize ve ekonomimize yönelik müdahale girişimlerinde Türkiye'yi istikrarsızlık bataklığına sürüklemeyi amaçlayan envai çeşit tuzakta gördük. Bu mülevves senaryoyu daha önce Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, Gazi Mahallesi'nde ve başka yerlerde gördük. Buradan aynı hevesler peşinde koşanlara şunu bir kez daha söylüyorum. Artık başaramayacaksınız. Kardeşliğimize halel getiremeyeceksiniz. Bizi Türkiye Yüzyılı hedefimizden alıkoyamayacaksınız. Ülkemizin iç dinamiklerini kaşıyarak bu milleti tekrar kendi iç gündemine hapsedemeyeceksiniz. Allah'ın izniyle bu sefer Türkiye'yi küresel demokrasi ve kalkınma yarışının dışına atamayacaksınız.
"Aile bizim her şeyimiz"
Aile değerlerini dışlayan, aileyi düşmanlaştıran, aileyi geri plana iten hiçbir bireysel gelişimin başarı şansı yoktur. İşte geçenlerde CHP'nin yandaşları Taksim Meydanı’nda çıkmışlar, orada siyah torbalara aile ismini, izini koymak suretiyle güya onu çöpe atıyorlar. Sizin hayatınız zaten böyle geldi, böyle gidiyor. Bunun için de bir işe yaramıyorsunuz ve yaramayacaksınız da. Aile bizim her şeyimiz.
2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızımız bugün 1,51'e geriledi. Yıllık nüfus artış hızımız ise benzer şekilde binde 1,1'e düştü. Çocuk ve genç nüfusumuz azalırken yaşlı nüfusumuz tarihimizde ilk defa yüzde 10'un üzerine çıktı. Ortalama yaşımız 34 sınırına dayandı. Henüz Avrupa ve diğer gelişmiş ülkeler kadar olmasa da maalesef nüfus bakımından giderek yaşlanıyoruz.
Ülkemizde ilk evlenme yaşı kadınlarda 26'ya, erkeklerde 28'e çıktı. İlk anne olma yaşı geçmişte görülmemiş biçimde 29'u ne yazık ki aştı. Bu rakamlar şu anlama geliyor: Şayet millet olarak gereken tedbirleri süratle almazsak, yarınlarımız ciddi tehlike içindedir. Bakın bu mesele sadece AK Parti'nin, sadece Cumhur İttifakı'nın meselesi değildir. Bu mesele sadece hükümetin, bizim iktidarlarımızın meselesi de değildir. Muhalefetiyle, basınıyla, iş dünyasıyla, sivil toplumuyla bu mesele tüm milletimizin meselesidir. Aileyi korumak, ailevi değerleri yaşatmak hepimiz için milli bir görevdir.
Aile ve nüfus Türkiye için varoluşsal bir soruna dönmüşken, muhalefetin özellikle de CHP'nin politikalarındaki çarpıklık sorun itibarıyla daha da büyüyor. Öyle bir gaflet ve dalalet haliyle karşı karşıyayız ki Avrupa ve Amerika'da artık kreşlere anaokullarına kadar bulaşmış LGBT musibetine karşı önlemler alınıyor. Bizdeki muhalefet ise yönettikleri belediyeler ve yandaş sendikalar aracılığıyla LGBT sapkınlığının sponsorluğunu yapıyor. Dikkat edin, sapkın akımları önce partilerine, daha sonra yönettikleri belediyelere soktular. İnsan fıtratına aykırı cinsiyetsizleştirme akımlarına destek vererek aile kurumuna ihanet ettiler.
Öyle ki LGBT belasının sebep olduğu toplumsal felaketle boğuşan ülkelerden yükselen feryatları bile görmüyorlar, duymuyorlar. Sahte bir özgürlük kavramının arkasında siper alarak milli bünyemize zaman ayarlı bir bomba yerleştiriyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Amerika'da son gelişmelere baktığımız zaman, sadece erkek ve kadından oluşuyor. Kim diyor bunu? Trump. Parti teşkilatlarında ve belediyelerinde hırsızlığı, yolsuzluğu, arsızlığı olduğu kadar cinsel tacizi de adeta kurumsallaştıran bir yapıdan başka ne beklenebilir? Onun da takdirini milletimize bırakıyoruz.
Biz sapkın akımların milli bünyemizi işgal, ifal ve istila etmesine karşı aile kurumunu güçlendirmeye yönelik kararlı adımlar atacağız. Her vesileyle bu konudaki hassas tavrımızı açıkça ortaya koyuyoruz.
"Hiçbir zaman kadın üzerinden siyasete tevessül etmedik"
Biz kadının güçlendirilmesini, ailenin zayıflaması ve zayıflatılması olarak asla görmüyoruz. Meseleye kadın ile erkek arasındaki çatıştırıcı, ayrımcı söylemlerin aksine kadının azim ve kararlılığının aileyi desteklediği perspektifinden bakıyoruz. Böyle olduğu için de hiçbir zaman kadın üzerinden siyasete tevessül etmedik. Kadınlarla birlikte, kadınlar için hep birlikte ülkemiz ve milletimiz için siyaset yapmayı tercih ettik. İnşallah bundan sonra da aynı şekilde yola devam edeceğiz. Kadın ve aile düşmanı olduğunu her fırsatta gösteren CHP'ye, CHP'nin kadına had bildiren küstah zihniyetine, kadınları sadece vitrin süsü olarak gören çarpık bakış açısına rağmen Allah'ın izniyle bunu hep birlikte biz başaracağız."