Gökhan Günaydın'dan "kurultay soruşturması"na tepki: "Hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değil, CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çaba"

Gökhan Günaydın'dan "kurultay soruşturması"na tepki: "Hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değil, CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çaba"

(TBMM) - CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "15 ay evvel bir meczup, ‘Bu kurultayda birinin birine para verdiğine ilişkin elimde video kaydı var’ dedi. Bu çerçevede bir soruşturma başlatıldı. Sonra Sayın Kılıçdaroğlu ve Hamzaçebi’yi tanık olarak davet edeceksin ve onlardan bir şey umacaksın. Alman gereken cevabı en net biçimde alacaksın ve sonra her gün ‘gizli tanık bulduk’ diye bunu kaşımaya gayret edeceksin... Bunun hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değildir. CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çabadır" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Günaydın, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Günaydın; Hüda-Par'ın tartışmalı kurultayı, iktidarın ekonomi yönetimi, hukuksuz yargı kararları, tartışmalı kurultay iddiaları, TÜSİAD ve iktidar tartışması ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı yoklaması için yapılacak ön seçime ile ilgili değerlendirmeler yaptı.

HÜDA-PAR'ın Diyarbakır'da düzenlediği çalıştayın ardından yayımladığı ve eleştirilere yol açan bildirisiyle ilgili olarak Günaydın, şunları söyledi:

"HÜDA-PAR'ın Kürt meselesiyle ilgili yaptığı bir kurultayı izledik. TBMM'de milletvekili olup, Anayasa'ya bağlılık yemini edenlerin Anayasa'yı nasıl açık açık çiğnediklerini bir kere daha gördük. HÜDA-PAR için fazla bir şey söylemeye gerek yok, domuz bağı ile anılan siyasi parti. Önemli olan ortaklarından bir değerlendirme duyamadık. Örneğin AKP ne diyor HÜDA-PAR’ın yaptığı meseleye ilişkin? Oraya eski, yeni milletvekillerinin katılması konusunda bir tavrı var mı? Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP, HÜDA-PAR’la ortaklık etmekten memnuniyet duyuyor mu? Ecevit’in partisi DSP’den bugün milletvekili olarak Meclis’te bulunan ve bizce kemiklerini sızlatan kişi bu konuda herhangi bir açıklama yapma isteği içerisinde mi? Meclis’te temsil edilmemekle beraber BBP’nin bu konuda bir sözü var mı? Biz Anayasa’ya cumhuriyetin ilke ve devrimlerin bağlılık yemini etmiş 101 yıllık bir siyasi parti olarak gelişmeleri nefretle kınıyoruz. Bu çerçeve içerisinde sadece onları değil, onların ortaklarını Türkiye’nin karşısına getirmeye çalıştıkları büyük kumpas konusunda bir kez daha uyarıyoruz.

"Devletin uçaklarıyla Japonya’da gezerseniz halktan kopuyorsunuz"

Ekonomide yaşanan sorunlara işaret eden Günaydın, şöyle konuştu:

"İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde Türkiye’de çok ciddi bir iktisadi sorun vardır. Bu aslında kaotik bir durumdur çünkü Türkiye, dünyanın 2 ila 21. büyük ekonomisi arasındadır. Yani Gayrisafi Milli Hasıla üretimi açısından baktığımızda dünyanın ilk 20’sinde olan bu önemli memleket sefalet endeksi hesaplamalarında yine dünyada ilk 5’tedir. Çünkü gelir dağılımının inanılmaz ölçüde bozulduğu bir dönemi tanıklık ediyoruz. Türkiye’nin en zengin yüzde 20’sinin kaynakların yüzde 48’ini kontrol ettiği, en yoksul yüzde 20’nin ise ancak yüzde 6’yı aldığı bir dönemdeyiz. Asgari ücretliler, emekliler, işsizler yarını nasıl geçireceklerini düşünüyorlar. Türkiye’de geniş tanımlı işsizlik rakamları 11 milyonu aştı. Dolayısıyla bu tablo, Türkiye’nin maalesef 20 küsur yıl sonra geldiği durumu göstermektedir. Bunun ne dünyadaki büyük iktisadi krizle, ne Türkiye’deki büyük iktisadi krizle alakası yoktur. Konjonktürün getirdiği bir krizden değil, adeta AKP kadrolarının elleriyle ürettikleri bir krizden söz ediyoruz ve bugün bunun toparlanabilmesi için enflasyonun tek haneli rakamlara inebilmesi için 2027’nin ilk çeyreğini işaret edebiliyorlar. Güya bu senenin sonunda enflasyon yüzde 24’e düşecek. 8 üründen oluşan basit bir Ramazan paketinin geçen yılki fiyatı ile bu yılki fiyatı arasında yüzde 70 oranında zamlandığını hesaplar ile birlikte ortaya koyduk. O halde reel enflasyon, hayat pahalılığı ortadadır. Buna karşılık asgari ücretliye yüzde 30, en düşük emekli aylığı alana yüzde 15 zam yapabilen bir vicdansızlık ile memleket karşı karşıyadır. Buyurmuş Meclis Başkanı; ‘Türkiye’nin erken seçime ihtiyacı yoktur’ diye. Meclis Başkanı halktan bu kadar kopar mı? Türkiye’de yapılan güncel araştırmalar vatandaşın yüzde 68’inin erken seçim istediği söylüyor. Meclis Başkanı Türkiye’nin protokolündeki iki numaralı insan olarak halkın sesini dinlemek zorundadır. Devletin uçaklarıyla Japonya’da gezerseniz halktan kopuyorsunuz. Biz size yurt dışı gezisi yapmayın demiyoruz, gerekli olanları yapın ama ara sıra da vatandaşın arasına çıkın. İnsanların pazar filesini dolduramadığını görün ve erken seçim isterken mevcut hükümetten ne denli umudunu kestiğini de fark edin.

"24 dosyanın Satılmış Büyükcanayakın’a verilmesi istatistik bilimiyle uyarlı bir tesadüf müdür"

Soruşturmalara ve tutuklamalara değinen Günaydın, şunları söyledi:

"Memleketin yönetimi için doğru ve rasyonel kararlar üretmek yerine Türkiye giderek demokrasi dışı süreçlere muhatap oluyor. Yalnızca yargının araçsallaştırılmasından bahsetmiyorum, artık yargı skandalları gizlenemez bir hal aldı. 12 yıl evvel olmuş Gezi olaylarından dolayı bugün tutuklama yapmayı marifet sayanlar, Ayşe Barım üzerinden bir kültürel manipülasyon geliştirmeye çalışanlar, Ayşe Barım’ı neredeyse Gezi’nin organizatörü olarak göstermeye çalışanlar yeni bir hukuki skandala imza attılar. Çünkü yapılan itirazlar üzerine itirazı değerlendiren mahkeme, şüpheliye yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, lehine olan tanık beyanları, aleyhine olar telefon konuşma kayıtları ve tüm deliller kapsamında suçun değişme ihtimali bulunduğu ve bu durumda tutukluluk kararının ölçülü olmayacağı gerekçesiyle tahliye kararı veriyor. Tahliye edilemesin diye savcılık, bir taraftan itiraz yaparken bir taraftan bir yakalama kararı daha çıkartıyor, Ayşe Barım tahliye edilmiyor ve şimdi HSK Barım hakkında tahliye kararı veren hakime jet hızıyla soruşturma yapıyor.

HSK burada jet hızıyla soruşturma yaparken nerelerde jet hızıyla soruşturma taleplerini reddediyor onu da söyleyeyim. ‘Dokunan yanar’ bir başsavcı ve ‘Dokunan yanar’ başsavcının korumaya gayret ettiği bir bilirkişi var, adı Satılmış Büyükcanayakın. Artık kimse adını ağzına alamıyor. Ekrem İmamoğlu hakkında bir iddianame düzenlendi. Dedi ki basın toplantısında Ekrem İmamoğlu, ‘8 bin 800 bilirkişi var İstanbul’da. Ne zaman İBB ya da CHP’li belediyelerle ilgili bir soruşturma olsa bu bilirkişi devreye giriyor, 2019 öncesindeyse suçsuzluk, 2019 sonrasındaysa suçluluğa yönelik rapor veriyor’ diyor. Bu iddianamede ifadesi alınmış Satılmış Büyükcanayakın’ın. Diyor ki, ‘CHP’li belediyelere ilişkin bugüne kadar 24 dosyanın soruşturma veya kovuşturma aşamalarında bilirkişi olarak görev üstlendim. Bunların 22 tanesine ait raporları dosyaya sundum’ diyor. Bu 24 dosyanın Satılmış Büyükcanayakın’a verilmesi istatistik bilimiyle uyarlı bir tesadüf müdür, yoksa bunu dile getiren insan mı suçlu oluyor? Bu konuda bir soruşturma açılması gerekirken bunu dile getirenler hakkında mı bir soruşturma açılması gerekiyor? Ahmet Özer dosyasında bu bilirkişi 3 kişiyle birlikte görevlendirildi. Bu kişi bir rapor yazdı, diğer iki bilirkişinin de imzasına açtı. Diğer bilirkişiler bu raporu imzalamadı, ‘Biz senin bulgularına katılmıyoruz’ dediler. Onlar da iki imzalı başka bir bilirkişi raporu hazırladılar ve savcı tek imzalı bu bilirkişinin raporuna dayandı. ‘Neden diğer iki imzalı bilirkişi raporuna bir dayanma yapmıyorsun da tek imzaya dayanıyorsun’ diye HSK’nın bir soruşturma yapması gerekmez mi?

"Mesele artık yargının araçsallaştırılması boyutundan çıkmış, maalesef hukuki skandal boyutuna dönüşmüştür"

Günaydın, Beykoz Belediyesi'nde yaşananlarla ilgili de şöyle konuştu:

"17 Şubat tarihinde Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Kovuşturma Bürosu’ndan görevli arkadaşlar saat 17.55’te Beykoz Belediyesi’ne gelip, ‘Sizden bu 6 ihalenin dosyasının eş fotokopisini istiyoruz saat 24.00’e kadar.’ Türkiye’de böyle bir düzen mi var? Gelenler devletin görevlileri, elbette bu dosyaları teslim edecekler. Fotokopileri çekmeye başlayalım, saat 24.00’e doğru yerleştiriyorlar. Sonra bu belgenin QR kodu üzerinden UYAP sitesine gidip belgede imzası bulunan Cumhuriyet Başsavcı vekilinin imzasının UYAP’ta tanımlanmadığını görüyorlar. Dolayısıyla belge, imzalı bir belge değil. Bunun üzerine beklemekte olan görevlilere, ‘Bunun sebebi ne olabilir, biz bir yanlış yorumlama mı yapıyoruz’ diyorlar. Onun üzerine görevliler, ‘Biz adliyeye geri dönelim ve bu hatayı giderelim. Galiba onayda bir sorun var.’ Beykoz Belediye Başkanı televizyonlara bağlanarak durumu anlatıyor ve adliyeden bir telefon geliyor, ‘Bu gece dosyaları almayacağız, yarın size başka bir yazı getireceğiz.’ Ertesi sabah başka bir Cumhuriyet Başsavcısı imzasıyla bir belge geliyor. 17.55’te, ‘24.00’e kadar 6 dosyayı hazırlayın’ diye gönderdiğiniz imzalı yazıda QR kodu ve UYAP niye eşleşmedi? Bu hukuki skandallarla nereye geleceğiz? Mesele artık yargının araçsallaştırılması boyutundan çıkmış, maalesef hukuki skandal boyutuna dönüşmüştür. Bütün bunların vatandaşın yüzde 68’inin erken seçim istemesi, Türkiye’nin yönetilememesi, olağan koşullarda bu seçimi kazanamayacağını gören iktidarın manipülasyonları ile olduğunu biliyoruz."

"Aday olmak için gereken sayı 20'nin katbekat üzerinde imza süreci gelmiştir"

Günaydın, açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı yoklaması için yapılacak ön seçim kapsamında CHP Grubu'nda başlatılan imza süreci ile ilgili soruya Günaydın, "17 ile 21 Şubat tarihleri arasında imza sürecini başlatacağımızı hazırladığımız yönerge ile duyurmuştuk. Kural, 20’nin üzerinde imza toplayan aday olabiliyor. An itibarıyla bu sayının katbekat üzerinde bir imza süreci gelmiştir. Bir başka arkadaşımıza ilişkin imza an itibarıyla tarafımıza ulaşmış değildir. Sayı, cuma saat 17.00 itibarıyla duyurulacaktır" şeklinde cevap verdi.

"TÜSİAD bugüne kadar susmasıyla eleştirilebilir, konuşmasıyla değil"

Günaydın, TÜSİAD ve iktidar arasındaki "siyaseti dizayn etme" tartışmasına ilişkin soruya da şöyle yanıt verdi:

"TÜSİAD bugüne kadar susmasıyla eleştirilebilir, konuşmasıyla değil. Sadece TÜSİAD değil, Türkiye’deki bütün sivil toplum kuruluşları. TOBB’u, TESK’i, Ziraat Odası’nı, bunların hepsini konuşmaya devam ediyoruz. Neyi konuşacaksınız? Ziraat Odası CHP’nin yararını savunsun demiyoruz, çıksın tarımın ve çiftçinin hakkını savunsun. TESK, esnafın hakkını savunsun. TOBB, işadamının çıkarını savunsun. Gaziantep’ten gelen işçiler var. Cumartesi, pazar dahil çalıştırıldıklarını söylüyorlar. Sendikalar çıksın, bunları konuşsun. ‘TÜSİAD’a konuşma’, BİRTEK-SEN Genel Başkanı’nı tutukla, böylece bir baskı rejimi oluştur, senden başka kimse konuşmasın. Yalnızca sen konuştuğun için bu memleket 22 yılda bu hale geldi. TÜSİAD da dahil olmak üzere tüm kurumların kendi sınıflarının yararlarını savunma konusunda demokratik zemin içerisinde açıklama yapmalarını sakıncalı gören anlayışı asla demokrasiyle bağdaştıramam."

"Yılmaz Tunç nereden gitmek istiyorsa oradan gitsin, CHP’yi kimse karıştıramaz"

CHP'nin 2023'teki kurultayına ilişkin yürütülen soruşturmanın seyrine ve hukuki karara dair beklentiler ile ilgili soru üzerine Günaydın, şöyle konuştu:

"Hangi hukuki karar? 15 ay evvel bir meczup, ‘Bu kurultayda birinin birine para verdiğine ilişkin elimde video kaydı var’ dedi. Bu çerçevede bir soruşturma başlatıldı. Meczup çağrıldı, ‘Bu video kaydını göster’ denildi. Doğal olarak elinde yok. Birinin birine para verdiğini gösteren bir video varsa ve bunu ortaya koyarlarsa herkesten evvel ben bu kurultayın sakatlığı konusunun sözcülüğünü yaparım. O meczubun yaptığı başvuru üzerine 15 evvel soruşturma başlatacaklar. O soruşturma çerçevesinde itham edilen İl Başkanımız meczup hakkında suç duyurusunda bulunacak. O dosyayı 15 ay boyunca açık tutacaksın. Sonra Sayın Kılıçdaroğlu ve Hamzaçebi’yi tanık olarak davet edeceksin ve onlardan bir şey umacaksın. Alman gereken cevabı en net biçimde alacaksın ve sonra her gün ‘gizli tanık bulduk’ diye bunu kaşımaya gayret edeceksin... Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı bunun peşine düşecek... Bunun hukuki bir süreçle bağlantılandırılması mümkün değildir. CHP’yi karıştırmaya yönelik siyasi bir çabadır.

15 ay evvel CHP’nin yaptığı kurultayda 81 İl Başkanımız seçilmiş delegeleri temsilen o kurultaydaydılar. İl Başkanlarımızın yarısı bir tarafı, yarısı bir başka tarafı destekledi. Dün itibarıyla 81 İl Başkanımız, ‘Biz tek vücut olarak CHP’nin içinin karıştırılmasına hayır diyoruz’ diye çok sert bir açıklama yaptılar. Yılmaz Tunç nereden gitmek istiyorsa oradan gitsin, CHP’yi kimse karıştıramaz."