İYİ Parti'nin "19 Mart protestolarındaki hak ihlalleri araştırılsın" önerisi reddedildi... CHP'li Tanrıkulu: Gözaltından getirilen gençleri gördüm, o tabloyu görünce ağladım

İYİ Parti'nin "19 Mart protestolarındaki hak ihlalleri araştırılsın" önerisi reddedildi... CHP'li Tanrıkulu: Gözaltından getirilen gençleri gördüm, o tabloyu görünce ağladım

(TBMM) - TBMM Genel Kurulu'nda İYİ Parti'nin 19 Mart'tan sonra ülke çapında başlayan protestolarda yaşanan insan hakları ihlallerinin araştırılmasına ilişkin verdiği grup önerisi reddedildi. CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, "Çağlayan Adliyesi'ne üç gün boyunca gittim ve gözaltından getirilen gençleri gördüm, avukatlarıyla görüştüm. O tabloyu görünce bir duvara uzaklaştım ve ağladım, bir milletvekili olarak, bir insan hakları savunucusu olarak ağladım ama hiçbirinizin umurunda değil, insanların ne yaşadığı da umurunuzda değil gerçekten. işkence yapan ya da kötü muamele yapan, bunu yapan güvenlik görevlisi arkasına Bakanı almışsa bir daha yapar mı yapmaz mı? İşkenceye izin verene de lanet olsun" dedi.

İYİ Parti'nin 19 Mart'tan sonra ülke çapında başlayan protestolarda yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin ve bu ihlallere zemin hazırlayan siyasi ve idari süreçlerin tüm yönleriyle araştırılarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, sorumluların tespit edilerek adalet önüne çıkarılması ve benzeri hak ihlallerinin tekrarının önlenmesi amacıyla TBMM Genel Kurulu'nda verdiği araştırma önergesi AK Parti ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.

Önergenin gerekçesini açıklayan İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, şöyle konuştu:

"19 Mart 2025 tarihi ve sonrasında yaşananlar artık sadece bir mahkeme meselesi değil, doğrudan doğruya bu memleketin hukukuna, adaletine, demokrasisine, insan haklarına karşı açıkça bir darbe olmuştur ve maalesef, bu darbeyi yapanlar bu ülkenin sokaklarında özgürlük isteyenlere, insan haklarıyla alakalı taleplerini dile getirenlere gazla, copla, ters kelepçeyle acımazsızca saldırılmasına izin vermiştir. Bütün bu antidemokratik müdahaleler milletimizin sabrını taşıran son damla olmuştur, yıllardır devam eden haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı meydanlarda toplu itiraza dönüşmüştür.

Çıkan olaylarda tam 1.418 yurttaş gözaltına alındı. 301 gencimizi yaka paça tutuklayarak âdeta yargısız cezalandırdınız. 139 öğrenci için iddianame hazırlandı ve bu öğrenciler hakkında hiç utanmadan siyasi yasak talep ettiniz. Bu gençlerimiz meydanlarda ay yıldızlı şanlı Türk bayrağı dalgalandırmaktan, adalet istemekten başka ne yaptılar? Aynı gün, aynı saatlerde burada bölücübaşının posterinin olduğu eylemlere hiçbir müdahalede bulunmadınız. Bir hukuk devletinde işkence yasağı tartışılmaz, bir hukuk devletinde avukatına erişemeyen gözaltılar olmaz, bir hukuk devletinde gece yarısı operasyonlarıyla halkın iradesi kelepçelenmez. Doğrudan siyasi bir talimatın ürünü olan iktidarın müdahalesidir bu. Bu, bir sindirme operasyonudur; bu, muhalefeti susturma, bir halkı korkutma operasyonudur. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik rejimine karşı aslında bir kalkışmadır. Tutuklu gençler derhâl serbest bırakılmalıdır. RTÜK bu sansürcü uygulamadan vazgeçmeli, üniversite öğrencilerine yönelik burs kesintileri, disiplin cezaları, akademik yıldırma taktikleri son bulmalıdır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının anayasal haklarını kullandıkları için cezalandırılmalarına izin verilmemelidir."

Hülakü: "Siz sandıktan çıkıyorsunuz da bizim seçilmişlerimiz şapkadan mı çıkıyor?"

DEM Parti Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü, siyasetçilerin ve belediye başkanlarının iktidarın siyasi darbe girişimiyle karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekerek şöyle konuştu:

"Türkiye'de Anayasa fiilen askıya alınmıştır. İktidar, kamunun gücünü kendi çıkarları için kullanmaktadır. Yargı, emniyet ve kolluk güçleri, RTÜK, TRT, gibi kamu hizmeti veren kurumlar AKP rozeti takmış birer parti gibi çalışmaktadırlar. 2016 yılından bu yana başta HDP ve DEM partili siyasetçiler, belediye eş başkanları ve belediyeler olmak üzere Türkiye halkları iktidarın siyasi darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. AK Parti Grup Başkanvekili bir konuşma yaptı burada 'Seçilmişlere, sandığa, sandıktan çıkan iradeye saygı duyun' dedi. Sandıktan çıkan iradeye saygı duyun. Ama siz sandıktan çıkıyorsunuz da bizim seçilmişlerimiz şapkadan mı çıkıyor? Halkın iradesine yargıyla, siyasi darbe planlarıyla, gizli tanıklarla sonsuza kadar el koyamazsınız.

19 Mart'tan bu yana tamamen demokratik haklarını kullanan binlerce yurttaş işkenceye, kötü muameleye, çıplak aramaya, tacize, orantısız güce maruz kalarak gözaltına alınmıştır. Yüzlerce öğrenci bugün cezaevindedir. Türkiye cezaevleri muhaliflerin toplama kampına dönüşmüş durumdadır. Buyurun, burada bir ifade tutanağı var, gerçekten buradaki ifadeleri okumaktan bile hayâ ediyorum. Bu ifadede çıplak arama var, sözlü taciz var, fiziki taciz var, darp var ama Adalet Bakanı ne diyor? 'İşkence yok' diyor. İçişleri Bakanı ne diyor? 'İşkence yok' diyor. Bunları görüntüleyen gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Siz hâlen 'İşkence yok' diyorsunuz. Bu utanç belgesi karşısında söyleyecek neyiniz var, bunu çok merak ediyorum. Anayasal hak ihlali, yargının siyasallaşması, kayyumun bir yönetme biçimi alması Türkiye'nin 2'nci yüzyılının utanç vesikası hâline gelmiştir. Bu sebeple, hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan tüm siyasi mahpusların, öğrencilerin, aydınların derhâl serbest bırakılması gerekmektedir.

Tanrıkulu: "İşkenceye izin verene de lanet olsun"

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da gözaltındaki gençlerle ilgili izlenimlerini aktardı ve şöyle tepki gösterdi:

"Çağlayan Adliyesi'ne üç gün boyunca gittim ve gözaltından getirilen gençleri gördüm, avukatlarıyla görüştüm; kendi gözlemlerim ve kendi duygularım var. O tabloyu görünce arkamı döndüm, bir duvara uzaklaştım ve ağladım, bir milletvekili olarak, bir insan hakları savunucusu olarak ağladım ama hiçbirinizin umurunda değil, insanların ne yaşadığı da umurunuzda değil gerçekten. Benimle beraber birçok avukat arkadaş da orada ağladı, gördüklerinden ağladılar ama İçişleri Bakanınız, Adalet Bakanınız çıkmış 'Türkiye'de işkence yoktur, bunu söyleyenler haindir, vatan hainidir...'

Size okuyorum, 'Saçımdan çekildim -bir kız, bir genç kadın- yerde sürüklendim. Kelepçe takılmaya götürülürken 'Seni dövmeyeceğim, tamam.' deyip ambulansın arkasına götürdü. Sakallı, bıyıklı, renkli gözlü ve uzun boylu, 185-190 boylarında olan erkek polis 'Senin göğüslerin mi var?' diyerek göğüslerime dokundu, ben de o esnada altıma kaçırdım.' Bu, sözün bittiği yerdir. Biraz utanma olsa, biraz vicdan olsa biraz, bu kürsüde konuştuktan sonra Adalet Bakanı 'Böyle bir şey yoktur' demez, İçişleri Bakanı 'Böyle bir şey yoktur' demez, en azından şüpheyle bakar, en azından. İşkence, kötü muamele var dediğimizde en azından Bakan şu açıklamayı yapar: 'Bizde işkence olmaması için çaba gösteriyoruz, iktidarımızdan bu yana 'sıfır tolerans' dedik ama bir milletvekili bunu söylemişse tabii ki soruşturma açacağız, bakacağız, yapan varsa gereğini yapacağız.' Ne diyor? 'İşkence yoktur, söyleyenler vatan hainidir' diyor. Peki, işkence yapan ya da kötü muamele yapan, bunu yapan güvenlik görevlisi arkasına Bakanı almışsa bir daha yapar mı yapmaz mı? İşkenceye izin verene de lanet olsun gerçekten ya!"