İzmir’de Çernobil’in yıl dönümünde 'nükleer santral' protestosu

İzmir’de Çernobil’in yıl dönümünde 'nükleer santral' protestosu

(İZMİR)- Çernobil faciasının 39. yılında Kültürpark’ta bir araya gelen Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ve İzmir Tabip Odası üyeleri, “Nükleere Hayır, Yaşasın Hayat” sloganıyla nükleer santral projelerinin durdurulması için açıklama yaptı. Açıklamada, "Çernobil’in yıldönümünde yetkililere sesleniyoruz: Bir depremle veya insan hatasından kaynaklanabilecek bir kaza ile çok büyük felaketlere yol açabilecek, milyonlarca insanın yaşamını etkileyebilecek olan nükleer santral projelerini derhal durdurun. Hayatımızı riske atmayın. Dünyayı nükleer çöplük haline getirmekten vazgeçin. Ne ülkemizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde nükleer santral istiyoruz" denildi.

EGEÇEP ile İzmir Tabip Odası üyeleri, Çernobil faciasının 39. yıl dönümünde İzmir’in Konak ilçesindeki Kültürpark’ta basın açıklaması yaptı.

EGEÇEP Eş Sözcüsü Arif Ali Cangı ve İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Yüce Ayhan tarafından okunan açıklamada, Çernobil faciasının yıl dönümünde yetkililere seslenilerek “Halkımıza çok büyük risk oluşturan nükleer maceradan vazgeçin” çağrısında bulunuldu.

26 Nisan 1986’da Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde bulunan Çernobil Nükleer Santrali’nin 4 numaralı reaktöründe meydana gelen patlamanın etkilerinin yıllar boyunca sürdüğü hatırlatılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Patlamalardan sonra oluşan radyoaktif maddelerle yüklü bulutlar rüzgarın götürdüğü yerleri kirletti. Bu kirlenmeden, başta Trakya Bölgesi ve Karadeniz kıyıları olmak üzere ülkemiz de etkilendi. Kaza, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeği'ne göre bugüne kadar meydana gelmiş en büyük nükleer kazalardan biriydi. Diğeri de Fukuşima Nükleer felaketiydi. Türkiye’nin o günkü yöneticileri, televizyon ekranından çay içerek, çayda radyasyon olmadığını göstermeye çalıştılar. Elbirliği içinde, yaşamımızı tehdit eden tehlikeyi bizden gizlediler. Şimdiki yöneticiler de Akkuyu’dan sonra Sinop’a da nükleer santral kurma ısrarındalar. Bu sayede Sinop’u marka yapacaklarını söylüyorlar. Asıl marka, Çernobil ve Fukuşima’dır; yıllar içinde binlerce kişinin ölümüne, sağlıksızlaşmasına yol açacak faciaların markasıdır."

"Aktif deprem kuşağında olan ülkemizde Nükleer Santraller kurulması, bile bile facialara davetiye çıkarmaktır"

Türkiye’de faaliyette olan bir nükleer santral olmamasına rağmen geçmişte ciddi radyasyon kazaları yaşandığının da ifade edildiği açıklamada, "Çernobil ve Fukuşima’dan başka dünya genelinde 1944’den bu yana yüzlerce radyasyon kazası meydana geldi. İşin ilginç yanı henüz faaliyette olan bir nükleer santrali olmamasına rağmen Türkiye’de de radyasyon kazaları ve kirlenmeleri yaşanmış ve yaşanmaktadır. İstanbul’da Aralık 1998 ve Ocak 1999’da Kobalt 60 teleterapi kaynaklarının taşınmasında kullanılan iki kabın hurda metal olarak satılması sonucunda ciddi bir radyolojik kaza meydana gelmişti. Hurdacılıkla uğraşan Ilgaz ailesinin tüm üyelerinde çok ciddi sağlık sorunları görüldü, bazıları yaşamını kaybetti. Gaziemir’de bulunan bir kurşun fabrikası sahasında Eu 152 izotobu içeren nükleer yakıt çubuğu atıkları ortaya çıktı. 2007 yılında fark edilen atıkların bulunduğu saha, aradan geçen 18 yıllık sürede halen temizlenemedi. Son aşamada yapılan çalışmalarla atıkların kontrolsüz şekilde nereye döküldüğü bilinmiyor. Aktif deprem kuşağında olan ülkemizde Nükleer Santraller kurulması, bile bile facialara davetiye çıkarmaktır" denildi.

"Yeterli ve etkili denetim yapmayan yöneticiler yüzünden kaotik bir ortam yaşanıyor"

Akkuyu Nükleer Santrali’ne yönelik endişelere de değinilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Ülkemizde, yeterli önlem almayan, yeterli ve etkili denetim yapmayan yöneticiler yüzünden kaotik bir ortam yaşanıyor. Bu yüzden de halkımız, Türkiye’nin ilk nükleer santralinin inşa edildiği Akkuyu için derin bir endişe taşıyor. Çünkü, Kahramanmaraş depremleri, 200-300 km uzaklıkta bile büyük yıkımlar yaratmışken, Akkuyu yakınlarında oluşabilecek deprem veya depremler Akkuyu Nükleer Santrali’ni de etkileyebilecektir. Diğer yandan, ikinci nükleer santralin yapılması için çalışmalar yürütülen Sinop’ta da durum çok farklı değil. Sinop, her ne kadar deprem tehlikesi düşük bir bölge olarak sunuluyorsa da bilim insanları bunun aksini söylüyor. ÇED raporunda, Karadeniz sınırları içerisinde varlığı belirlenen fayların ve Kırım Fayı’nın oluşturacağı büyük depremlerin, Sinop Nükleer Santral alanındaki etkileri yeterince irdelenmemiştir."

"Dünyayı nükleer çöplük haline getirmekten vaz geçin"

Nükleer santrallerin güvenliğine dair kimsenin garanti veremeyeceğinin savunulduğu açıklama, şu ifadelerle sonlandırıldı:

"Nükleer enerji temiz bir enerji değil. İklim krizine karşı alternatif olamaz. Fosil yakıt enerjisi mi, nükleer enerji mi sorusuna verilecek en kestirme yanıt; 'ölümlerden hangisini seçersin' sorusudur. Çernobil’in yıldönümünde yetkililere sesleniyoruz: Bir depremle veya insan hatasından kaynaklanabilecek bir kaza ile çok büyük felaketlere yol açabilecek, milyonlarca insanın yaşamını etkileyebilecek olan nükleer santral projelerini derhal durdurun. Hayatımızı riske atmayın. Dünyayı nükleer çöplük haline getirmekten vazgeçin. Ne ülkemizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde nükleer santral istiyoruz. Nükleere hayır, yaşasın hayat."