İzmir’de Karabağlar Belediyesi tarafından "Üç Fidan Parkı" açıldı

(İZMİR)- Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarının yıl dönümünde Karabağlar’da Üç Fidan Parkı açıldı. Parkın açılışında konuşan CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, üç isimin idam edildiği dönem ile bugünü benzeterek "Deniz'lerin yargılandığı mahkemeler ile bugün Çağlayan'da ve Sincan'da gördüğümüz mahkemeler arasında hiçbir fark yoktur" dedi.
Türkiye'de sol hareketin en önemli isimlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişlerinin yıl dönümünde İzmir’de Karabağlar Belediyesi tarafından "Üç Fidan Parkı" açıldı.
Muammer Akar Mahallesi’ndeki parkın açılışına CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay, CHP'nin eski İzmir Milletvekilleri, belediye meclis üyeleri, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı.
Açılış töreninde konuşan CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, şunları söyledi:
"Bugün burada idam sehpasına yollanan üç gencin; Deniz Gezmiş'in, Hüseyin İnan'ın, Yusuf Aslan'ın ardından sadece bir yas, bir hüzün değil, bir kararlılık duygusuyla toplandık. Onların canına kıyanlar öldükten sonra unutulurken onların uğruna can verdiği mücadele halen yaşıyor. Onlar tam bağımsız bir Türkiye, halkçı bir düzen için yaşadılar. Yargılandılar, infaz edildiler. Ama biz biliyoruz ki onlar bir mahkeme salonunda değil, bir darbe rejiminin karanlıklarında yargı adı altında infaz edildiler. 1971 darbesi sonrasında Türkiye'de hukukun yerini sıkıyönetim mahkemeleri aldı. Demokratik haklar askıya alındı. Sendikalar bastırıldı. Öğrenci hareketleri düşmanlaştırıldı. Deniz Gezmiş'ler ise bu siyasal zeminde siyasi suçlu değil, düşman ilan edildiler. Hukuk, yargı bir intikam aracı olarak kullanıldı. Mahkemeler anayasal güvenceyi değil, rejimin bekasını önceledi. Sadece düşüncelerinden, iddialarından ve halktan yana durdukları için idam cezası verildi. 'Halkın yanında olmak suç mudur? Bağımsızlık istemek suç mudur? Genç yaşta adaleti savunmak suç mudur? Eğer gerçekten bunlar suçsa hepimiz bu suçu işlemeye devam edeceğiz."
"Deniz'leri yargılandığı mahkemelerle bugün Çağlayan'da ve Sincan'da gördüğümüz mahkemeler arasında hiçbir fark yok"
Deniz'lerin yargılandığı sürecin Türkiye hukuk tarihinin kara lekesi olduğunu söyleyen Tanal, o dönemde savunma hakkının bugünkü gibi sınırlandırıldığını, ifade özgürlüğünün yok sayıldığını, Anayasa Mahkemesine başvuru yollarının kapatıldığını, Anayasa'nın kişi hak ve özgürlüklerini koruma altına alan maddelerinin uygulanmadığını, yargının yürütmenin sopasına dönüştürüldüğünü anlattı.
Tanal, şunları söyledi:
"Bugün yaşadıklarımızın aynısı... Deniz'lerin idamı hukuken değil, siyaseten alınmış olan bir karardı. Aynen bugün yaşıyoruz. Yargı bağımsızı o dönem çökmüştü. O dönem gençler idamla susturuluyordu. Bugün gençler, kadınlar tutuklamalarla, disiplin soruşturmalarıyla, açılan yüzlerce davayla susturulmak isteniyor. O dönem sıkıyönetim mahkemeleri vardı. Bugün ise siyasallaştırılmış yargı eliyle aynı sessizlik dayatılıyor. Boğaziçi direnişi, Gezi davası, emekçi grevleri, gazetecilere yönelik cezalar, baro başkanlarına açılan davalar, belediyelere atanan kayyumlar ve 'Cumhurbaşkanı adayıyım' diyen Ekrem İmamoğlu'nu cezaevi zindanlarına atanlar hepsi ama ama hepsi bugünkü sivil darbe rejiminin sessizleştirme operasyonunun birer parçalarıdır. Deniz'lerin yargılandığı mahkemeler ile bugün Çağlayan'da ve Sincan'da gördüğümüz mahkemeler arasında hiçbir farkı yoktur. O gün mahkemeye giydirilen asker postalı neyse, bugün talimatla yazılan fezlekeler de odur.
Yargı bir siyasi aygıt değil, toplumsal adaletin terazisi olmalı. Bugün avukatlar darbediliyor, tutuklanıyor, hedef gösteriliyor, barolar susturulmak isteniyor. O dönemde anayasal devlet ve tarafsız bağımsız yargı yok sayılıyordu. Peki bugün aynısı var mı? Bugün yargıçlar saraydan gelen açıklamalara göre karar veriyor. Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. Anayasa Mahkemesinin 'hak ihlali var' dediği gazeteciler, milletvekilleri içeride halen. Hakimler ve Savcılar Kurulu yürütmenin vesayetinde bir kadro ofisine dönüşmüş durumda. Deniz'lerin hukuken değil, emirle idam edilmesi ne kadar acıysa bugün Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak tehdidiyle karşı karşıya kalması da o kadar acıdır."
Aslanoğlu: "Onları yaşamlarına son vererek bu mücadelenin sonlanacağını düşünenler bugün görüyorlar mı?"
CHP İzmir İl Başkanı Aslanoğlu ise Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın izinden gitme, ideallerini, hedeflerini yerine getirme mücadelesini sürdürdüklerini ifade ederek, "O mücadeleyi onların bıraktığı yerden sürdüren o kadar çok genç yetişti ki... Onların yaşamlarına son vererek bu mücadelenin sonlanacağını düşünenler bugün görüyorlar mı? Kaç çocuğun adı Deniz, kaç çocuğun adı Özgür. Hatta o Özgür'lerden bir tanesi, o ideallerle Özgür'lerden bir tanesi bugün partimizin genel başkanı. Genel başkanımızın da sizlere sevgilerini, saygılarını iletiyorum" ifadelerini kullandı.
Deniz Gezmiş’in abisinde açılışa özel mektup
Aslanoğlu, konuşmasının devamında ise Deniz Gezmiş’in abisi Bora Gezmiş'in açılış için gönderdiği mektubu okudu. Bora Gezmiş mektubunda şu ifadelere yer verdi:
"Sevgili İzmirliler, öncelikle bu anlamlı günde aranızda olamadığım için beni mazur görmenizi rica ediyorum. Ben ve ailem idamlarının 63. yılında üç fidanın yanında olmak ve görevimizi yerine getirmek adına Ankara’da bulunmak durumundayım. Yanınızda olamasam da yüreğinizdeki sevgiyi görüyor ve hissediyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün tarif ettiği Türk gençliği her zaman devrimlerinin ve aydınlanmanın tarafında olmak durumundadır. 68 Kuşağı da böyle bir gençliktir. Bu gençler o günkü zor koşullarda Anadolu’nun farklı şehirlerinden gelen, Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde okuyan sorumluluk sahibi kişilerdir. Şunu unutmamamız gerekir ki, 68 kuşağı gücünü Atatürk’ün kendisine verdiği yetkiden almıştır. Dayanağı da hep üzerine basa basa vurguladıkları Atatürk’ün Bursa Nutku’dur. Dolayısıyla bugün 68 Kuşağının vatan sevgisini ve Atatürk’e bağlılığını sorgulayanlar derin bir aymazlık içindedir. O gençler Atatürk devrimlerinin bekçiliğini yapmış ve tek idealleri olan 'tam bağımsız ve demokratik Türkiye' uğruna canını vermekten hiçbir zaman çekinmemiştir.
Deniz, Yusuf, Hüseyin ve aynı yolda hayatını kaybeden tüm arkadaşlarının acısı halen yüreğimizi yakmaktadır. Bugün onlar yaşasaydı tecrübe ve birikimleri ile bizlere yol gösteriyor olacaklardı. Ülkemiz belki çok daha farklı bir ülke olacaktı. İçinde bulunduğumuz günler 68 kuşağının ne kadar bilinçli ve ileri görüşlü olduğunu bize ispat etmektedir. Maalesef aradan geçen sürede ülkemizdeki sorunlar azalmamıştır. Öğrencilerin, emekçilerin sıkıntıları devam etmektedir. Bununla birlikte cumhuriyetimizin değerleri itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Günümüz gençliği tıpkı 68’li abileri gibi sorumluluk hissedip, karşı durmaktan hiç çekinmemiştir.
Tarih Deniz ve arkadaşlarını hiç şüphesiz haklı çıkarmıştır. İdamları üzerinden geçen 63 yıl bu halkın onlara olan sevgi ve saygısını arttırmıştır. Bugün idamına karar verenler değil, o gençler hatırlanmaktadır. Bedenleri bu hayattan göç etse de fikirleri halen yaşamaktadır. Bilinmesini isterim ki; Üç Fida'nın isminin yad edildiği her toplantı, onlar adına açılan her tesis bize büyük bir mutluluk vermektedir. Ailece yıllarca içimizde yaşayan acımız sizlerin sayesinde bir nebze de olsa azalmaktadır. Yıllar önce mezarlıkta ziyaret edenleri görünce 'Artık yalnız olmadığımızı hissediyorum' diyordum. Bugün ise 'Biz çok kalabalığız' diyebiliyorum. Bugün açılışı yapılan bu parkta emeği, fikri ve desteği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Yüreğinde Deniz ve arkadaşlarının sevgisini taşıyan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum. İyi ki varsınız. İyi ki beraberiz."
Kınay: "Geleceğe taşıyacak olmanın gururunu yaşıyorum"
Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay ise haktan, emekten, adaletten, bu ülkeden yana yola çıkan dostlarla birlikte parkın açılışını yapmanın gururunu yaşadığını belirterek, şöyle konuştu:
"Tek suçları vatanı sevmekti. Tek suçları 'tam bağımsız Türkiye' demeleriydi. Biz bu suça ortağız. Hep beraber suçlu ortağız. Bugün buradan 'Ben halkımın bağımsızlığı ve mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Biz halkımızın hizmetindeyiz' diyen Yusuf Aslan'a, 'Bu bayrağı bu ana kadar yürekle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türkiye halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler' diyen Hüseyin İnan' ve 'Yaşasın tam bağımsız Türkiye' diyen Deniz Gezmiş'e bin selam olsun. Bizler de halkımıza hizmet için şerefimizle ve tüm devrimci inancımızla emanetinize sahip çıkacağız. Geçse de yolumuz bozkırlardan, Deniz'lere çıkar tüm sokaklar. Yaşasın tam bağımsız Türkiye."