Sırrı Süreyya Önder’den Volkan Konak'ı anma yazısı: "Şerefle girdi hayatımıza, şerefle yaşadı, şerefiyle tamamladı zamanını"

Sırrı Süreyya Önder’den Volkan Konak'ı anma yazısı: "Şerefle girdi hayatımıza, şerefle yaşadı, şerefiyle tamamladı zamanını"

(ANKARA) - TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, dün yaşamını yitiren halk müziği sanatçısı Volkan Konak’la çözüm süreci döneminde yaşadığı anısını kaleme aldı. Önder, Konak'ın ölümünden önce kendisine gönderdiği nasihatı tutacağını belirterek, "Barışın son mührü için Karadeniz'e gideceğim" dedi.

Önder’in Volkan Konak’la ilgili yazısını T24 haber sitesi paylaştı. Önder, yazısında, çözüm süreci döneminde Konak’ın kendilerine nasıl misafirperver davrandığına ilişkin anısını şöyle anlattı:

“Yine süreçlerden bir süreç yaşıyorduk. Yine, barış kavramı düşlerine bile girdiğinde, ‘hafazanallah, şeytan vesvese sokmuştur’ diye celallenen bir güruh vardı.

Mazlum çelebiliği ile kimsenin toprağında gözümüz, bayrağına sözümüz olmadığını anlatmak da yine bize düşmüştü. Ne çok ‘yine’ dedim değil mi? Bu memleketin Gördüşlü Sisifos’dan borç aldığı bir kaderi var işte. Borçtan kurtulmaya da pek niyeti yok. Sisifos kayayı, biz de kuyruğumuzu kovalayıp durduk yıllarca. Barışı ilk Karadenizliye anlatalım dedik. Onlara anlatabilirsek eğer gerisi kolaydı. Benim bir can yârim vardı o zamanlar. Teşvik etti; rahatlattı. ‘Konuşmayı şehvetle seven’ hemşerilerinin aslında iyi insanlar olduğunu söyledi. Yolların saklamasını diledi. ‘Bütünlüğümüze bahane olmalarına’ niyet ederek düştük yollara. Hem Mumhaneönü'nde çay bile içebilecektik barış gelirse…

"Linç güruhuna Karadeniz uşağı Volkan Konak atma türkü lezzetinde karşı çıktı"

Olmadı! Karadenizlinin kötü bir gününe denk geldik. Bir insan evladı 700 kilometre taş yer mi yağmur gibi? Yedik ve gerisin geri döndük. İşte bu linç güruhuna yine bir Karadeniz uşağı Volkan Konak, atma türkü lezzetinde ve ülfetinde karşı çıktı. ‘Maçka’ya gelin benim evimde kalın’ dedi. Bizim için ‘Bunlar sözüne güvenilir insanlar’ dedi… İşte o gün kalbimizde, yücelerden yüce bir konak inşa etti. Tıpkı soyadı gibi.

"Barışın son mührü için Karadeniz’e gideceğim"

Süreçlerden bir süreçteyiz yine. Bir dostla haber göndermişti. ‘Ha söyleyin o deliye da, bu sefer bütün memleketi gezsun once, en son Karadeniz’e gelsun’ diye…

Şerefle girdi hayatımıza, şerefle yaşadı, şerefiyle tamamladı zamanını. Şerefiyle de haşrolunacaktır inşallah. Bana gelince, gönderdiği nasihatı tutacağım. Barışın son mührü için Karadeniz’e gideceğim. Artık Mumhaneönü’nde çay içesim yok. Maçka’daki kabri başında, dünyanın bütün sevdalukları için şu türküyü okurum belki;

‘Denizde kararti var, bu gelen kayik midur, ben ozledum yarumi ağlasam ayip midur. Oy dumanlar dumanlar, hep dağlari sardunuz, yureğumun derdini bilsenuz ağlardunuz. Karardi Karadeniz, taşti bu yana taşti, haber verun yarume gozlerum doldi taşti’

Belki de ‘Bir daha değse idi nefesum nefesune’ yi söylerim. Uğurlar olsun güzel yürekli kardeşim. Bütün vakitsiz gidenler gibi yollar saklasun seni.”