TİP'ten Ankara'da halk buluşması... Erkan Baş: Saray iktidarında sarayın çocukları bayram yapıyor. Halk iktidara gelecek, halkın çocukları bayram yapacak

TİP'ten Ankara'da halk buluşması... Erkan Baş: Saray iktidarında sarayın çocukları bayram yapıyor. Halk iktidara gelecek, halkın çocukları bayram yapacak

Haber: Düzgün Barış DENİZ / Kamera: Eylem Ladin DEĞER

(ANKARA) - Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, 23 Nisan dolayısıyla Ankara'da yaptığı konuşmada, iktidarı sert sözlerle eleştirdi. Baş, "Türkiye'de saray iktidarı vardır, saray çocukları mutludur. Saray iktidarı bitecek, halk iktidarı kurulacak. Halkın çocukları mutlu olacak." dedi. İstanbul'da meydana gelen depremlere de dikkat çeken Baş, "İstanbul'un bütün ilçelerinde gerek meydanlarda, gerek parklarda, gerekse güvenli olduğu ölçüde ilçe binalarımızda ihtiyacı olan her yurttaşa yardım etmek, dayanışma göstermek için bütün hazırlıklarımızı yaptık, seferber olmuş durumdayız." ifadelerini kullandı.

TİP Genel Başkan Erkan Baş'ın katılımıyla Kuğulu Park'ta bir araya geldi. 23 Nisan dolayısıyla çocukların ve gençlerin geleceğinin konuşulduğu buluşmaya çok sayıda yurttaş destek verdi. Baş, konuşmasında şunları söyledi:

"Resmen ceberut bir iktidara karşı 'biz bitti demeden bitmez' diyerek ayağa kalkan ve Türkiye'de herkese yeniden umut olan bir sürecin içerisindeyiz. Her unuttuğumuzda deprem gerçeği kendisini bize yeniden hatırlatıyor. Maalesef bu ülkede bu ve benzeri felaketler yaşadığımızda bu doğal felaketlerin bir afete dönüşmesini engelleyecek bir zihniyet iktidarda değil. Maalesef bu ülkeyi yönetenler her baktıkları yerde 'nasıl daha fazla para kazanırız' diye düşündükleri için bizlerin hayatını hiçe sayan bir anlayışı temsil ediyorlar. O yüzden hepimize çok özel bir görev düşüyor. Bakın şu anda İstanbul'un neredeyse bütün ilçelerinde yurttaşlarımız kaygıdan, korkudan, tedirginlikten evlerine gidemiyorlar. Parklarda, meydanlarda benim aldığım habere göre hava da biraz soğuk İstanbul'da, 'geceyi nerede geçireceğiz?' derdiyle baş başalar. Ben de birazdan sizlerin arasına ayrılıp İstanbul'a gideceğim.

Bir taraftan şunu söyleyeyim. İstanbul'un bütün ilçelerinde gerek meydanlarda, gerek parklarda, gerekse güvenli olduğu ölçüde ilçe binalarımızda ihtiyacı olan her yurttaşa yardım etmek, dayanışma göstermek için bütün hazırlıklarımızı yaptık, seferber olmuş durumdayız.

Hazır burada böyle memlekete sahip çıkan sizlerle yan yana gelmişken özel olarak rica etmek istiyorum. Maalesef bunu yapmak zorundayım. Arkadaşlar Ankara en az deprem riski taşıyan kent olduğu için Ankaralı yurttaşlarımızın bu konuda özel bir sorumluluk alması gerekiyor. Özel bir görev alması gerekiyor. Biz onlar gibi değiliz. 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Benim derdim değil diye' düşünemeyiz. O yüzden nasıl bir ülkede yaşadığımızı hiç unutmayalım ve umarım hiç ihtiyaç duymayız ama böylesi felaketlerde Türkiye'nin dört bir yanında yurttaşlarımızın dayanışmaya ihtiyacı olduğunda ilk yüzümüzü çevirip bakacağımız ilk 'sesimizi duyan var mı?' diye bağıracağımız yer Ankara olacak. Buradaki bütün arkadaşlardan başka görevlerinin başka sorumluluklarının yanında bir de mutlaka deprem için, felaketler için, afetler için yurttaş dayanışmasını örgütleme çağrısı yapıyorum. Hepimiz üzerimize düşen görevin sorumluluğun farkında olmak zorundayız. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak bu konuda elimizden geleni yaparız. Bizimle birlikte çalışmak isteyen arkadaşların başımızın üzerinde yeri var, ama Türkiye İşçi Partisi olur, başka arama kurtarma dernekleri, yardım dernekleri olur mutlaka bunlarla ilişkiye geçelim. Hepimizin yapabileceği bir şey olacaktır. Ankaralı yurttaşlarımızdan özel bir rica olarak kabul etmenizi istiyorum.

'23 Nisan 1920'de kurulan Meclis, aynı zamanda bir tek adam rejimine karşı halkın kendi kaderini eline almasıydı'

Değerli arkadaşlar malumunuz ben bugün Meclis'te 23 Nisan özel oturumuna katıldım. Oradan geldim. Bilmiyorum bunu isteme hakkım var mı sizden ama boş vaktiniz olursa hani akşam uykunuz kaçar başka yapacak bir şeyiniz kalmazsa rica ediyorum bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki bu 23 Nisan oturumunun tamamını izleyin. Şunu söyleyebilirim. Gerçekten yüreğim kan ağladı. Yani bugüne bu ülkenin yarınına dair tek bir söz söyleyemeyenler, hatta bugünün üstünü karartmak, yarınlara dair hayallerimizi köreltmek isteyenler saatlerce hamasi konuşmalar yaptılar. Geçmişte ne olmuş? Nasıl olmuş? Bunları anlatıp anlatıp bizden coşkulu bir bayram kutlaması beklediler. Oysa o kadar önemli bir günde o kadar önemli bir buluşma gerçekleştirmiş durumdayız ki üzerinden 105 yıl geçmiş arkadaşlar ve 105 yıl önce bu ülkenin dört bir yanında bu ülkeyi emeğiyle alın teriyle yurt yapanlar bu memleketin gerçek sahipleri yoksullar, emekçiler, halk yan yana gelmişiz ve sadece yabancı işgale, emperyalist işgale, düşman işgaline karşı değil aynı zamanda memleketi babasının çiftliği olarak gören saray iktidarına karşı da halk iktidarına giden yolu açmışız. Bakın çok açık söylüyorum. Hamaset yapıyorlar. Yani yabancı işgale karşı ülkeyi savunan milyonlarca emekçinin, halkın, bizim, annelerimizin, babalarımızın, dedelerimizin, nenelerimizin canı ve kanı üzerine kurdukları iktidarı meşrulaştırmak için bizim mücadelemizin üzerine çöküyorlar. Oysa hiç unutmamamız gereken bir şey var. 23 Nisan 1920'de kurulan Meclis, aynı zamanda bir tek adam rejimine karşı, bir saltanat rejimine karşı, bir sülale iktidarına karşı halkın yan yana gelmesi halkın kendi kaderini eline almasıydı.

Aradan yüz yıl geçtikten sonra bizim bu devrimci atılımımızın içini boşaltanlar, bu ülkeyi yeniden bir avuç para babasının, bir avuç zenginin ve onlara hizmet eden siyasilerin çiftliği haline getirmek isteyenler, yeniden tek adam yönetimini inşaa edenler, yeniden memleketin dört bir yanında kendilerine ait saraylar inşaa edenler, bizim Cumhuriyetimizi yok etmek için yeminle mücadele edenler bu gerçeklerin görülmesini istemedikleri için, açık söylüyorum: utandıkları için, Meclis'teki 23 Nisan oturumuna bile katılmaya yüzleri olmadığı için her şeyi unutturmak istiyorlar. Bugün bu ülkeden ne ulusal egemenlikten ne milli egemenlikten, halk egemenliğinden bahsedebiliriz, ne de çocuklarımızın bayram yapabileceği bir ülke var. Neyin bayramını yapacağız? El kadar çocuklar Yenidoğan Çetesi tarafından katlediliyor. İlkokula giden çocuğa beslenme çantası verecek durumda değilsiniz. İlkokul bitiyor, tezgahlarda, atölyelerde, sokaklarda çalışıp evinize ekmek götürmek zorunda kalıyorsunuz. Bütün bunlardan hayatınızı kurtarmayı başarırsanız MESEM'de staja gönderiyorlar, ucuz emek olarak sömürüyorlar. Bütün bunlar yetmediğinde açlık sınırının altında bir asgari ücretle fabrikalara, şantiyelere, inşaatlara işçi olarak atıyorlar.

'Hiç kimse bu ülkede doğan çocukların bayram sevinci yaşayabileceğini iddia edemez'

Hiç kimse bu ülkede doğan çocukların bayram sevinci yaşayabileceğini iddia edemez. Çünkü, iktidarda kim varsa onun çocukları bayram yapar. Bugün iktidarda bir avuç rengin azınlık var, bugün iktidarda sarayda yaşayanlar var ve onların çocukları bayram yapıyorlar. Onların çocuklarının yediği önünde yemedikleri arkalarında. Onların çocukları pudra şekeri partileri yapıyor. Onların çocukları hak etmedikleri halde devletin her kademesinde görev alıyor. Onların çocukları dünyanın dört bir yanında yabancı üniversitelerde babalarının eşinin, dostlarının bursuyla okullarını bitiriyorlar. Onların çocukları için bir gelecek kaygısı yok, ama bizler bu ülkenin yüzde 99'unu oluşturan, emeği ve alınteriyle yaşayan insanlar hiçbirimiz çocuklarımızın yarınlarına ilişkin güven duymuyoruz. Denklem çok basit, kim yönetiyorsa kim egemense onun çocukları mutlu olur. Türkiye'de saray iktidarı vardır, saray çocukları mutludur. Saray iktidarı bitecek, halk iktidarı kurulacak. Halkın çocukları mutlu olacak. Bir avuç para babası zevküsefa içerisinde yaşasınlar diye ömrümüzü vermek, sömürülmek istemiyoruz. Bütün ömrümüzü adayıp aldığımız diplomanın geçersiz sayılmasını, bizi işsizliğe ve yoksulluğa mahkum etmesini istemiyoruz. Tam da bunun için egemenliğimize sahip çıkmamız lazım. Tam da bunun için Can Atalay'ı, Ekrem İmamaoğlu'nu, Selahattin Demirtaş'ı, belediye başkanlarını, siyasetçileri ceza evinden çıkartmamız lazım. Sürdürdüğümüz bu mücadele haysiyet mücadelesidir.

'1 Mayıs'ta herkesi Türkiye İşçi Partisi'yle alanlara bekliyorum'

Onlar Türkiye'ye baktıklarında tıpkı 1920'de Osmanlı sarayında oturan Vahdettin ülkeye baktığında babasının çiftliğini görüyorsa, bugün de Türkiye'ye baktıklarında üzerinde para kazanabilecekleri arsalar, topraklar, kupon araziler görüyorlar. Biz sevdiklerimizi, ailemizi, komşumuzu görüyoruz. Ben bugünkü mücadeleyi yeniden yurt yapma mücadelesi olarak görüyorum. Bu ülkenin gariban çocukları, onurlu insanları bu toprakları yeniden kendimize yurt yapmak zorundayız. Bir avuç zengin azınlık ve onlara hizmet eden siyasi bu ülkenin üzerine çökmüştür. Onlar ele geçirdikleri imkanlarla bizi yok etmeye, 'ya sev ya terk et' demeye çalışıyorlar. Biz de milyon kere hayır diyoruz. Bu memleket bizim olacak.

Türkiye'nin dört bir yanında mücadele içerisindeyiz. Bu iktidardan kurtulana kadar mücadeleden vazgeçmek yok. Bu mücadeleyi halkın birleşik mücadelesi haline getirmemiz gerekiyor. 1 Mayıs'ta herkesi Türkiye İşçi Partisi'yle alanlara bekliyorum. Halkın birleşik mücadelesini yükseltme çağrısı yapıyorum."

İrfan Değirmenci: Cumhuriyet'in ikinci yüzyılını gençler demokrasiyle taçlandıracak

TİP PM Üyesi İrfan Değirmenci, "Ulus'ta 1'inci Meclis önüne de barikat kurmuşlardı ve biz dedik ki, 'biz bu barikatı yıkar, Anıtkabir'e yürürüz' binlerce Ankaralı Anıtkabir'e yürüdük hep beraber. İstanbul'da depremler oldu malumunuz. İstanbullunun depremde toplanacağı bir alanı yok çünkü her yere AVM ve bina diktiler. İyi ki Gezi Parkı park olarak kalmış. Gezi'de dövüşene bin selam olsun. 'Ali İsmail'in yoldaşları burada' yazısını bir üniversitede siliyorlar, başka üniversitede yazılıyor. Ali İsmail'in yoldaşları buradalar. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını bu gençler demokrasiyle taçlandıracak. Yolumuz uzun, yolumuz açık olsun." diye konuştu.

Fırat Çoban: Halk ayakta, gençlik ayakta

TİP Ankara İl Başkanı Fırat Çoban, "Bugün bu memleketin asli unsuları konuşacak. Bilkent'in, ODTÜ'nün, Hacettepe'nin tarihini yazanlar konuşacak. Bize 'umut tok diyorlar.' Umut var arkadaşlar. Halk ayakta, gençlik ayakta. 'Bu işin yolu yok, uğraşmayın' diyecekler ama yolu var. O yolu ODTÜ'de, Beyazıt'ta, Galatasaray'da dövüşen gençler açtı. Bizim bizden başka kurtarıcımız yok." dedi.

Lise öğrencisi Tilbe Etker: Bizler biat etmiyoruz ve direnmekte direniyoruz

Lise öğrencisi Tilbe Etker, "Günümüzde öğretmenlerimizin ihraç edildiği, iktidarın dini ve siyasi propaganda olarak görüldüğü okullarda laik ve bilimsel bir eğitim görmeye çalışıyoruz. Ancak bu gerici ve baskıcı okul ortamında çok zor. Okullarda sağlıklı, hijyenik ve ücretsiz bir yemeğe ulaşılamıyor. Okullarda hijyen, ısıtma, sınıf materyalleri gibi ihtiyaçlar karşılanmıyor. Alanlarında yetersiz kişilerin sadece ezberlerden oluşan, bilimden, laiklikten, sanattan ve eleştirel düşünceden uzak olarak oluşturulan okul müfredatı, öğrencilere aşılanmaya çalışılan dindar, kindar ve ayrıştırıcı bir nesil yetiştirme çabasından başka bir şey değildir. Gelecek bizim ellerimizde. Bizler biat etmiyoruz ve direnmekte direniyoruz." ifadelerini kullandı.

Bilkent öğrencisi Eylül Gündüz: Apolitik olarak nitelen gençlik, yeni bir tarih yazmak için harekete geçti

Bilkent Üniversitesi öğrencisi Eylül Gündüz, "Gençler adalet ve özgürlük mücadelesinin en ön saflarına geçip, akıntının yönünü tayin ettiler. Kampüslerinde taşıp birleştiler. Apolitik olarak nitelen gençlik, her şeye inat yeni bir tarih yazmak için harekete geçti. Suskunkalacağı sanılan Bilkent susmadı. Vakıf üniversitelerinde yoğunluğu daha çok hissedilen okul içi baskılara rağmen akademik boykotu ördü. Çünkü biliyorduk ki bazen derslerden çekilmek en büyük derstir." şeklinde konuştu.

Hacettepe öğrencisi Aksu Erdugan: Saray rejiminin yıllarca oluşturduğu korku duvarı aşıldı

Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Aksu Erdugan, "Saray rejiminin 19 Mart günü teşebbüs ettiği darbe, ülkenin dört bir yanında halkın güçlü ve kitlesel tepki koymasına vesile oldu. Saray rejiminin yıllarca oluşturduğu korku duvarı aşıldı. Üniversitlerde ve meydanlarda büyük çaplı eylemler yapıldı. Hacettepe'de ilk günden beri kampüslere sığmıyor, meydanları doldurmaya devam ediyoruz." dedi.

ODTÜ öğrencisi Doğa Tarakcı: Saray, yıllarca eğitimin içini boşaltma gayesiyle biz gençleri itaat etmeye davet etti

ODTÜ öğrencisi Doğa Tarakcı, "19 Mart'tan bu yana en ön safta duran gençlerin sesi olarak toplandık. Biz bir zulmü protesto ettik. Apolitik, beceriksiz ve bilgisiz olarak gösterilen bizim kuşağımız, dünyaya geldiği andan veri saray rejiminin biz gençleri siyasetten uzaklaştırma çabasıyla yaş aldı. Saray, yıllarca eğitimin içini boşaltmak ve gerici unsurlarla doldurmak gayesiyle biz gençleri itaat etmeye davet etti. Biz bu daveti reddettik ve geçmişten bu yana taşıdığımız onurlu yaşamımızı koruduk. Ezberleri bozarak yaş aldık. Gençlik bugün sadece kendi gelecekleri için değil, siyasi tutsaklar için, öldürülen her kadın için, baskıya maruz kalan her LGBT'li birey için, sömürülen her işçi için mücadele ediyor." ifadelerini kullandı.