Umut-Sen'den işçilere 27-28 Mart tarihlerinde iş bırakma çağrısı: "İşçi sınıfı kendi göbek bağını kendi kesmelidir"

(ANKARA) - Umut-Sen, işçilere 27-28 Mart tarihlerinde iki gün boyunca iş bırakma çağrısı yaptı. Umut-Sen'den yapılan açıklamada, "İşyerlerinde, mahallelerde, ilçelerde, köylerde tüm işçiler bir araya gelmeli; işçi sınıfı kendi göbek bağını kendi kesmelidir. İşçi sınıfı, yurttaşlık haklarımızın gasp edilmesine karşı başlayan ve adaletsizliğe karşı genel bir halk isyanına dönüşen bu sürece kendi varoluşu ve talepleri ile dahil olmalıdır" denildi.
Umut-Sen, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından yapılan protestolar devam ederken, yazılı açıklamayla işçi sınıfını greve çağırdı. Açıklamada, şunları kaydedildi:
"Patronlara, sarı sendikalara, konfederasyon merkezlerine, siyasi iktidara gücümüzü gösterelim. Holdingler tarafından sömürülmeye, aşağılanmaya, katledilmeye dur demek için iş bırakalım. Holdingci parti, sendika, dernek, cemaat vs. tarafından yok sayılmaya karşı haysiyetimize sahip çıkmak için iş bırakalım.
Unutmayalım ki bu ülkede en başından beri seçilme hakkı olmayan, temsil edilmeyen tek sınıf, işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı herkesten güçlüdür, emek durursa hayat durur. Şimdi gücümüzü gösterme zamanı."
"27-28 Mart’ta rapor al, izne çık, kontağı kapat, şalteri indir, bilgisayarı kapat" ara başlığıyla çağrı yapan Umut-Sen açıklaması şöyle devam etti:
"23 yıllık AKP iktidarının tarihi, emeğe, sendikalara ve sınıf mücadelesine düşmanlığın tarihidir. İşçiler yıllardır yoksullaşma, iş cinayetleri, düşük ücretler, hak gaspları ve her tür hukuksuzlukla karşı karşıya kalmış durumda. Bugün seçilmiş belediye başkanlarına, gazetecilere, öğrencilere, mücadeleci sendikacılara yönelik hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar; emeğe, emek örgütlerine ve emekçi halka dönük saldırıların bir devamıdır. Polis şiddetiyle birleşen bu saldırılar, şimdi topyekun bir devlet şiddeti olarak ayaklanan toplumu hedef alıyor.
Ancak bu tablo, yalnızca iktidarın ürünü değil. Yıllardır işçi sınıfının enerjisini ve gücünü bastıran, bürokratikleşmiş ve holdinglerle uyumlu hale gelmiş sarı sendikal yapılar da bu tablonun mimarları arasında. Holdinglerin çıkarları etrafında şekillenen sendikal anlayış, gerçek bir emek mücadelesinin önündeki en büyük engellerden biridir.
Halk isyanının soğurulması endişesi taşıyan ya da daha da etkili bir hale gelmesini ümit eden geniş yığınlar, günlerdir Genel Grev çağrısı yapıyor. Bu çağrının iyi niyetinden bağımsız olarak, genel grev ilan etme yetkisi TÜRK-İŞ gibi holdingci sendikal merkezlerde bulunuyor ve bu çağrının sendikalar yoluyla gerçekleşme imkanını ortadan kaldırıyor.
İşyerlerinde, mahallelerde, ilçelerde, köylerde tüm işçiler bir araya gelmeli; işçi sınıfı kendi göbek bağını kendi kesmelidir. İşçi sınıfı, yurttaşlık haklarımızın gasp edilmesine karşı başlayan ve adaletsizliğe karşı genel bir halk isyanına dönüşen bu sürece kendi varoluşu ve talepleri ile dahil olmalıdır."