15’inci Türk Alman Jinekoloji Kongresi Antalya'da yapıldı

İrem Çağla ZİNCİRLİ- Ulaşcan ÖZER/ANTALYA, (DHA)- TÜRK Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı (TAJEV) tarafından düzenlenen, Türk Alman Jinekoloji Kongresi’nin 15’incisi Antalya’da gerçekleştirildi. Kongrede konuşan TAJEV Başkanı Prof. Dr. Cihat Ünlü, “Kadınlar artık daha genç evleniyor. Evlendikten sonra da kariyer planları nedeniyle çocuk yapmayı çok öteliyorlar. Bu nedenle de mutlaka onları uyarmamız, yumurta rezervini ölçtürmemiz lazım. Çok basit testlerle bunları yapabiliyoruz” dedi.
Türk Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı (TAJEV) tarafından düzenlenen 15’inci Türk-Alman Jinekoloji Kongresi'nde, alanında uzman isimlerin sunumları, canlı cerrahi gösterimleri, uluslararası derneklerle düzenlenen ortak oturumları ele alındı. Bu kapsamda katılımcılara güncel gelişmeleri takip etme imkanı sunuluyor. 13 ülkeden bin 500’den fazla katılımcının takip ettiği ve Antalya’da bir otelde düzenlenen kongre 27 Nisan’a kadar devam edecek.
Kongreye ilişkin düzenlenen basın toplantısına TAJEV Başkanı Prof. Dr. Cihat Ünlü, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Üstün ve Prof. Dr. Ceana Nezhat katıldı.
ÜNLÜ: KADIN SAĞLIĞINI İLGİLENDİREN HER KONUDA KONUŞUYORUZ
Kongre hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ünlü, “Türk Alman Jinekoloji Kongresi, 30 yıldır yapılıyor. Bu sadece bizim ülke için değil dünya için geçerlidir. Aynı heves ve azimle ilk günkü gibi çalışıyoruz. 13 ülkeden bin 500’lere yakın sayıda katılımcımız var. 4 ayrı salonda aynı anda devam eden oturumlar var. Canlı cerrahimiz olacak. Kadın sağlığını ilgilendiren her konuda konuşuyoruz. Bununla ilgili çok orijinal çalışmalar sunuluyor” dedi.
‘DOĞURGANLIĞI KORUMAMIZ LAZIM’
Prof. Dr. Ünlü, “Kadınlarımızın doğurganlığını korumamız lazım. Yumurta dondurma gibi sosyal amaçlı yumurtanın dondurulması önem kazanmaktadır. Bu yasal olarak yumurta rezervi düşük kadınlarımıza uygulayabildiğimiz yöntem. Buna benzer yöntemleri burada çok detaylı konuştuk. Bütün dünyada zaten giderek bu konuda büyük bir ihtiyaç oluştu. Kadınlar artık daha geç evleniyor. Evlendikten sonra da kariyer planları nedeniyle çocuk yapmayı çok öteliyorlar. Bu nedenle de mutlaka onları uyarmamız, yumurta rezervini ölçtürmemiz lazım. Çok basit testlerle bunları yapabiliyoruz. Hemen yumurtalarını dondurmayı tavsiye ediyoruz. Bunlar çok detaylı şekilde tartışıldı. Üremeye yardımcı teknikler de tartışıldı. Anne karnında uygulanan cerrahiler de tartışıldı. Anne karnında uygulanan cerrahilerden bahsedildi. Bebek daha 4 aylıkken saptanan bozukluklar ameliyatla giderilebiliyor” diye konuştu.
NEZHAT: DÜNYADA 10 KADINDAN 1’İNDE ENDOMETRİOZİS OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ
Tekrarlayan endometriozis vakalarıyla ilgili konuşan Prof. Dr. Ceana Nezhat, “Bir numarada doğru tanı var. İki numarada cerrahi gerektiği zaman doğru tedavinin yapılabilmiş olması var. Sonra uzun vadede daha iyi sonuçlar elde edebilmek için gerçek anlamda baskılayıcı bir tedavi olması var. Ama infertilite hastaları üzerinde baskılayıcı tedavi yapamayız. Çünkü doğru cerrahi olarak tedavi edildikten sonra fertility planlaması olmalı. Sonra süpresyon planlaması yapılabilir. Ama pelvik ağrının olduğu hastalarda özellikle de genç hasta grubunda gebelik isteği yoksa o zaman doğru cerrahi tedavi artı süpresif tedavileri de idame tedavisi olarak uygulamak tavsiye olunur. Dünyada 10 kadından 1’inde endometriozis olduğunu düşünüyoruz. Erken tanı önemli. Çünkü çok sessiz bir şekilde organlara zarar verebiliyor” ifadelerini kullandı.
ÜSTÜN: ANNE ÖLÜMLERİ AÇISINDAN KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR İLK SIRADA
Prof. Dr. Yusuf Üstün de “Ülkemizde de artık gelişmiş ülkelerde olduğu gibi anne ölümleri açısından kardiyovasküler hastalıklara yani kalp damar sistemine ait hastalıklara bağlı nedenler ilk sıraya çıktı. Biz kadın doğum uzmanlarının bunun üzerinde çok büyük bir emeği var. Onların başarısı diyoruz. Çünkü tüm dünya genelinde en yaygın neden doğum sonrası kanamalarıdır. Bu bizde de tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi aşağılara indi. Kalp damar hastalıklarına bağlı anne ölümleri ilk sırada. Bunlarla ilgili bilgiler tartışıldı. Bunlarla ilgili stratejiler belirlenmeye çalışıldı. Kongrede çok sayıda genç asistan arkadaşlarımız da vardı. Bu konuda onların eğitime katkıda bulunmak istedik” ifadelerini kullandı.
Üstün, “Mesela epileptik gebelerin ‘ben gebeyim’ deyip hemen ilaçlarını bırakmaları onlar için çok büyük bir sıkıntıya yol açabiliyor. Epilepside kullanılan ilaçların bir kısmı bebeğe zarar verebiliyor. Ama hastaların kendi kafalarına göre bu ilaçları bırakması kendi hayatlarını tehlikeye sokabilir. Bu nedenle halkın bu konuda mutlaka uyarılması gerekiyor. Bir diğer uyarı da özellikle kapak değişimi olmuş yani kalp rahatsızlığı olan hastalarda pıhtılaşma önleyici ilaç kullanıyorlar. Bu ilaçlar da bebeğe zarar verebiliyor. İlacın prospektüsünü okudukları zaman bu zararın farkına varıp ilacı bırakıyorlar. Kendi hayatlarına zarar vermiş oluyorlar. Ölümlere yol açabiliyorlar. O konularda mutlaka halkın uyarılması gerektiğini de vurgulamakta fayda var” diye konuştu.
‘GEBE KALMADAN ÖNCE MUTLAKA ANEMİ DÜZELTİLMELİ’
Aşırı kanamaya değinen Prof. Dr. Üstün, “Hastanın anemik bir şekilde dolaşması bizim hiçbir zaman istemediğimiz bir şey. Ama sadece Türkiye'de değil dünyada da bu böyle. Kadınlar bunu normalleştiriyor. Fazla kanama oluyor, anemikler ama bu normalmiş gibi davranıyorlar. Halbuki gebe kalmadan önce hem sosyal hem iş yaşamında aktif bir şekilde devam etmelerinin önüne geçiyor. Çünkü böyle bir kadın daha çabuk yorulacak, bazı şeyleri yapmaya isteksiz olacak. O nedenle bu kansızlıklarını hem gidermeye yönelik tedavi almalılar hem de kansızlığı gidermek için demir takviyesi mutlaka kullanmalılar diyoruz. Gebe kalmadan önce aneminin düzeltilmesini mutlaka öneriyoruz” dedi.
Prof. Dr. Üstün aşı konusuna da değinerek, “HPV cinsel yolla bulaşan bir virüs. Avustralya'da şu an sıfırlanmadı belki tamamen ama çok çok azaltıldığı iddia ediliyor. Çünkü orada erkekleri de aşılıyorlar. Özellikle 9-12 yaş arasındaki çocukların aşılaması önerilmekte. 15 yaş altındaysa 2 doz 0 ve 6’ncı aylarda. Dokuzlu aşı şu an ülkemizde var. Biliyorsunuz onu çok bekledik. Biraz geç geldi ama artık var. Tüm kız çocuklarının aşılanması öneriliyor. Maalesef pahalı bir aşı. Aşının diğer aşılardan hiçbir farkının olmadığını söyleyebiliriz. Aşı karşıtları bununla ilgili çok fazla demeçler veriyorlar. Ölüm bildirildiğini söylüyorlar. Yumurtalık rezervini deposunu azalttığını söylüyorlar. Biz hep kanıta dayalı tıp konuşmak zorundayız diyoruz. Elimizde kanıt olmadan ortaya çıkıp şu şunu yapıyor bu bunu yapıyor demememiz gerekiyor. Şu anki veriler bu aşının kesinlikle zararlı olmadığı yönünde” dedi.