5 meslek örgütünden iktidara çağrı: “Gözaltındaki gazetecileri serbest bırakın"

(ANKARA) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Yayıncılar Birliği (TÜRKYAYBİR), Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) ve PEN Yazarlar Derneği (PEN Türkiye), demokrasiye, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılara son verilmesi, gazetecilere yönelik hukuksuz uygulamaların durdurulması ve halkın haber alma hakkının engellenmemesi için iktidara ortak bir çağrıda bulundu.
TGC, TGS, TÜRKYAYBİR, TYS ve PEN Türkiye, basın özgürlüğünün engellenmesi, Saraçhane’deki toplantı ve eylemleri takip eden 11 gazetecinin gözaltına alınması, 3 gazetecinin şiddete uğraması ve medya kuruluşlarının tehdit edilmesi nedeniyle TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda basın toplantısı düzenledi.
5 meslek örgütünün, "Gazeteciyi ve medyayı tehdit etmekten vazgeçin” başlıklı toplantısında gazetecilere, yazarlara, yayıncılara yönelik uygulanan hukuksuz gözaltı, ev hapsi ve tutukluluk kararlarına, güvenlik güçlerinin gazetecilere yönelik şiddetine, internete erişim hakkının engellenmesine itiraz edildi. Toplantının moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı.
Toplantı sonunda yapılan ortak açıklamada, Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğu hatırlatılarak, basın özgürlüğüne yönelik baskıların arttığı vurgulandı. Açıklamada, "19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ve 106 kişi hakkında gözaltı kararı alınırken, 48 kişi tutuklandı, İstanbul Barosu yönetimi görevden alındı. Seçme ve seçilme hakkına yönelik müdahaleler toplumsal adalet duygusuna zarar vermektedir. Ayrıca Gezi süreci, yeni bir baskı aracı olarak kullanılmakta, Saraçhane’deki protestoları haberleştiren gazeteciler gözaltına alınmakta, sosyal medya hesapları askıya alınmakta ve TV kanallarına baskı uygulanmaktadır" denildi. Açıklamada, demokrasiye, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik bu baskılara son verilmesi, gazetecilere yönelik hukuksuz uygulamaların durdurulması ve halkın haber alma hakkının engellenmemesi için iktidara çağrıda bulundu.
TGC Başkanı Vahap Munyar: “Gözaltındaki tüm muhabirlerimizin serbest bırakılmasını talep ediyoruz”
Toplantıda konuşan TGC Başkanı Vahap Munyar, bir ülkede demokrasinin işlemesi için hukukun üstünlüğüne, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğini belirterek, gazeteciler kamu yararının gerçekleşmesi için görev yaptıklarını söyledi. Munyar, şunları kaydetti:
"Ancak ülkemizde birçok siyasetçi ve kuruluş yasalarına aykırı davranan kurumların temsilcileri gazetecilerin can ve iş güvenliğini sürekli tehdit etmektedir. Gazetecilere yönelik sözlü ve fiziksel şiddet cezasızlıkla ödüllendirilmektedir. Meslektaşlarımıza yönelik sürekli haksız gözaltı uygulaması yapılmaktadır. 19 Mart Çarşamba günü CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ile birlikte 106 kişinin gözaltına alınma kararının ardından Saraçhane’deki toplantıları ve eylemleri izleyen gazetecilere yönelik yine haksız, hukuka ve kanuna aykırı gözaltı uygulaması yapılmıştır. İstanbul’da NOW TV muhabiri Ali Onur Tosun, Birgün gazetesi yazarı Barış İnce, foto muhabiri Bülent Kılıç, Fransız Haber Ajansı (AFP) muhabiri Yasin Akgül, gazeteci Zeynep Kuray sendika.org internet sitesi muhabiri Zişan Gür, gazeteci Hayri Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) foto muhabiri Kurtuluş Arı, Bakırköy Belediyesi foto muhabiri Gökhan Kam, İzmir’de ise foto muhabiri Murat Kocabaş ile Yağız Barut gözaltına alınmıştır. Saraçhane’deki eylemleri izleyen Birgün gazetesinin muhabirleri Ebru Çelik, Deniz Güngör ve Anadolu Ajansı muhabiri Hakan Akgün güvenlik güçleri tarafından darp edilmiştir. TGC üyesi, serbest muhabir Jan Devletoğlu ise Saraçhane’de fotoğraf çekerken güvenlik güçleri tarafından engellenmiş, fotoğraf makinesindeki çektiği fotoğraflar zorla silinmiştir.
Gazetecilerin sürekli gözaltı uygulamasıyla baskı altına alınmaya, sindirilmeye çalışılması, halkın haber alma hakkının engellenmesidir. Bu tutumu protesto ediyoruz. Bugün adliyeye sevk edilen meslektaşlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır. Gazetecilik yapmaları engellenmemelidir. Haberin serbest dolaşımı yurttaşın haber alma hakkı için gereklidir. Yurttaşların habere ve gerçeğe erişim hakkı engellenmemelidir. Ve gazetecilik suç değildir."
TGS Genel Başkanı Durmuş: “İtiraz edenin tutuklandığı, baskı gördüğü bir süreç içerisinden geçiyoruz”
TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, itiraz edenin gözaltına alındığı, tutuklandığı, baskı gördüğü bir süreç içerisinden geçildiğini ifade ederek, "Seçilmiş bir belediye başkanına yönelik başlayan ve bugün tüm Türkiye'nin birçok yerine yayılan hukuksuz uygulamalara karşı halkımız da tepkilerini gösteriyorlar. Ancak bu tepkilere karşı ciddi orantısız şiddet olayları yaşanıyor. Ve bu uygulanan yöntemi görüntüleyen, fotoğraflayan meslektaşlarımızın özellikle hedef alındığını biliyoruz. Saçma olan, bir konu da haber yapan, fotoğraf çeken gazetecilerin toplantı ve yürüyüş kanununa muhalefetten suçlanması. Asıl amaçlarının, gerçeklerin üzerini örtmek olduğunu biliyoruz. Gözaltından serbest bırakıldıklarında gazeteciler gidip görevlerini yapıp oradaki hukuksuzluğu belgeleyecekler" dedi.
TÜRKYAYBİR Başkanı Kenan Kocatürk: “Yurttaşların seçme ve seçilme hakkını savunuyoruz”
TÜRKYAYBİR Başkanı Kenan Kocatürk, son gelişmelerin demokrasi açısından kaygı verici olduğunu belirterek, Ekrem İmamoğlu’nun hukuka aykırı şekilde tutuklanmasının halkın iradesine müdahale anlamına geldiğini söyledi.
Barışçıl protesto hakkının anayasa ve uluslararası sözleşmelerle korunduğunu vurgulayan Kocatürk, bu hakkı kullananlara yönelik orantısız güç, gözaltılar ve basına baskı uygulandığını ifade etti. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü vurgusu yapan Kocatürk, yetkilileri hukuka uymaya ve halkın demokratik taleplerine kulak vermeye çağırdı. Kocatürk, yapılan gösteri ve eylemlere ilişkin şunları söyledi:
"BM Evrensel Bildirgesi’nin 20. Maddesi ‘Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma özgürlüğüne sahip olduğunu belirtir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesi ‘herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir’ hükmünü içerir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. Maddesi ‘toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü açıkça tanımlar. Demokrasi; insanların fikirlerini özgürce ifade edebildiği, haksızlıklara karşı ses çıkarabildiği bir rejimdir.
Demokratik bir hukuk devleti olduğunu söyleyen her devlet, her an, bu şiarla hareket etmelidir. Türkiye Yayıncılar Birliği olarak; hukukun üstünlüğünün, temel hak ve özgürlüklerin korunmadığı bir ortamda, demokrasiden ve toplumsal barıştan söz etmenin mümkün olmayacağının altını çiziyor; tüm yetkilileri, ulusal ve uluslararası hukukun gerekliliklerine uymaya ve halkın demokratik taleplerine kulak vermeye davet ediyoruz."
TYS Genel Başkanı Özyalçıner: "Anayasal haklarımızı artık kullanamayacağımızdan kaygılıyız"
TYS Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, hukukun partizanlaşması ve baskılar nedeniyle kaygılı olduklarını söyledi. İmamoğlu’nun diplomasının yok sayılması, gece yarısı gözaltılar, gizli tanık ifadelerine dayalı soruşturmalar ve basına yönelik baskılarla Anayasal hakların ihlal edildiğini belirten Özyalçıner, demokratik hukuk devletlerinde bu tür uygulamaların kabul edilemez olduğunu söyleyerek, iktidarı Anayasa ve hukuk çerçevesine dönmeye çağırdı. Özyalçıner, şöyle devam etti:
"Televizyonlara ve gazetelere verilen haksız ağır cezalar, en temel Anayasal hak olan toplantı ve gösteri, yürüyüş hakkı Anayasa’daki hükümlere aykırı olarak sık sık vali ve kaymakamlar tarafından kısıtlanmakta, sosyal medya platformlarına erişim, yasalara uymaksızın sık sık daraltılmaktadır. Biz biliyoruz ki iktidar ve yargı eliyle gerçekleştirilen Anayasa’ya ve yasalara aykırı bu uygulamaların demokratik hukuk devletlerinde görülmesi mümkün değildir. Anayasal haklarımızı artık kullanamayacağımızdan kaygılıyız. Bu nedenle iktidarı, ülkemizin toplumsal esenliği, uluslararası saygınlığı için Anayasa’nın işlerliğine ve yasalara, demokratik-sosyal hukuk devleti uygulamalarına dönmeye çağırıyoruz."
PEN Yazarlar Derneği Başkanı Oral: “Yargı sopasıyla sürdürülen baskılara ‘artık yeter’ diyoruz”
PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral, "adaletin siyasal iktidarın emrine girdiği, düşünce ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiği bir döneme tanıklık ettiklerini" belirterek, "İmamoğlu’nun diplomasının hukuka aykırı şekilde iptal edilmesi, ev baskınlarıyla belediye başkanlarının gözaltına alınması ve Şişli Belediyesi’ne kayyum atanması millet iradesine müdahaledir" dedi.
Oral, bu sürecin geçmişteki kumpas davalarını hatırlattığını ve iktidarın seçim yenilgisi sonrası kaybetme korkusunu yansıttığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Şu son yıllarda yaşadığımız hak ve hukuk ihmallerine, adaletin siyasal erkin emrine girmesine, hak ve hukuksuzluğun yaşamın her alanına egemen olmasına tanıklık ediyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün, Anayasal hakların hiçe sayıldığı bir dönemdeyiz. Mesleklerini hakkıyla yerine getiren gazetecilerin, sanatçıların, soruşturma ve gözaltına alınmalarına, bu baskılar aracılığıyla tüm medyaya ve sokaktaki insanlara gözdağı verilmeye çalışılmasına; yargı sopasıyla sürdürülen baskılara ‘artık yeter’ diyoruz."