Çağın sessiz çığlığı: ''Uykusuzluk''... Nöroloji Uzmanı Dr. Aydın: "Her üç yetişkinden biri uykusuzluk yaşıyor"

Çağın sessiz çığlığı: ''Uykusuzluk''... Nöroloji Uzmanı Dr. Aydın: "Her üç yetişkinden biri uykusuzluk yaşıyor"

(ANKARA) - Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın, uyku sağlığı ve bozukluklarına ilişkin "Uyku hem bağışıklık sisteminin düzgün çalışabilmesi hem de başta beyin ve sinir dokuları olmak üzere, vücudun geri kalanında uyumlu ve düzenli bir fizyolojik ortam sağlanabilmesi için hayati bir ihtiyaçtır. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) verilerine göre, insomnia yani uykusuzluk, toplumda en sık görülen uyku bozukluğudur. Buna göre tüm yetişkinlerin üçte birinde uykusuzluk belirtilerinin izlendiği yapılan bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Bu, yetişkinlerin yüzde 6 ila 10’unda ise 'uykusuzluk' tanısı alacak derecede şiddetli belirtiler izlenir" dedi.

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın ve Psikiyatrist Uzmanı Dr. Pelin Taş, uyku sağlığı ve bozukluklarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Aydın, yeterli ve kaliteli uykunun ''sağlıklı yaşam için vazgeçilmez unsurların başında gelir'' tespitine yer verdi.

Tedavi edilmeyen uyku bozukluklarının günlük hayatı giderek zorlaştırdığına değinen Dr. Meliha Aydın, uyku problemlerinin, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren fiziksel ve psikolojik pek çok soruna yol açabileceğini belirtti. Uykusuzluğun; sabah yorgunluğu, dikkat dağınıklığı, unutkanlık, iş ve okul başarısında düşüş, trafik kazaları, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, obezite, diyabet, bağışıklık sistemi zayıflığı, depresyon, cinsel isteksizlik ve sindirim problemleri gibi pek çok sağlık sorununu tetikleyeceğini vurgulayan Aydın, kalitesiz ve yetersiz uykunun uzun vadede hayatı tehdit edebilecek sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Teşhis için ilk adım: Uyku testi (Polisomnografi)

Polisomnografi (PSG) yani uyku testinin, uyku ile ilgili hastalıkların tanısında sıklıkla başvurulan bir yöntem olduğunu söyleyen Aydın, şunları kaydetti:

"Bu içerikte; hastanın gece uykusu sırasında beyin dalgaları, solunum düzeni, kas aktiviteleri, kanındaki oksijen düzeyi, göz hareketleri gibi yaşamsal faaliyetleri kayıt altına alınır. Ayrıca hastanın uyku esnasındaki görüntüsü de kaydedilerek ileriki değerlendirmeler için saklanır. Polisomnografi ile elde edilen tüm bu bilgiler ışığında hastada uyku apnesi tanısı olup olmadığına karar verilir. Uyku apnesi durumunda multidisipliner bir yaklaşım ile onun üzerine eğilmek faydalı olacaktır. Bu süreçte hastaya yaklaşım, sadece tedavi değil aynı zamanda önemli 'yaşam tavsiyeleri' vermektir. İnsomnia rahatsızlığında kişiler yakınları tarafından desteklenmesi de son derece önemlidir. Hasta yakınlarının doğru ve yeterli düzeyde bilgilendirilmesi, hastaların günlük yaşam pratiğinde yaşadıkları sorunlar hakkında farkındalıklarının arttırılması da tedavi sürecinde önemli bir destek olacaktır. Hastaların uyku kalitesinin arttırılmasına yönelik tedbirlerde aile bireyleri aktif rol üstlenmeli, hastaların yeterli ve kaliteli uyku alabilmeleri için gerekli hassasiyeti göstermelidirler."

"Uyku sorunu olan hastaların da yaklaşık yüzde 50’si psikiyatrik tanı almaktadır"

Psikiyatrist Dr. Pelin Taş da iyi bir ruh haline sahip olabilmek için sağlıklı bir uyku rutinin önemine dikkati çekti. Taş, "Uyku bozuklukları psikiyatrik hastalıkların hem sonucu hem de sebebi olarak karşımıza çıkabiliyor. Ruhsal hastalığı olan bireylerin yaklaşık yüzde 50-80’inde uyku sorunu bulunmakla birlikte, uyku sorunu olan hastaların da yaklaşık yüzde 50’si psikiyatrik tanı almaktadır. Uyku sorunları birçok psikiyatrik hastalık için tanı ölçütlerinin bir parçasıdır. Depresyonda, anksiyete bozukluklarında, duygudurum bozukluklarında, bağımlılıklarda ve bilişsel bozukluklarda sıklıkla uyku bozuklukları görülebiliyor" ifadelerini kullandı.

Taş, psikiyatrik hastalıkların tedavisinde yalnızca ilaç ve terapinin değil, ''uyku hijyeninin'' de düzeltilmesini önerdi ve bu anlamda yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

"Her gün aynı saatte yatılmalı ve sabahları aynı saatte kalkılmalıdır. Eğer aynı saatte yatıp uykuya dalamıyorsanız bile sabah kalkış saatiniz mutlaka aynı olmalıdır. Uykunuz gelmeden yatağa girmemeli, yattıktan sonra yarım saatten daha fazla süre uyuyamaması halinden yataktan kalkıp loş ışıkta kitap okuma, sakin bir belgesel izleme veya dinlendirici bir enstrümantal müzik dinleme gibi rahatlatan etkinliklerde bulunulmalı. Uyku geldiğinde ise yeniden yatağa dönülmeli. Gündüz uyuklamalarından kaçınılmalı. Yatak odasının karanlık ve sessiz olması sağlanmalı. Yatak odası sadece uyumak ve cinsel yaşam için kullanılmalı. Haftada en az üç gün ortalama 30-40 dk düzenli egzersiz yapılmalı. Ancak yatma saatine yakın ağır egzersizler yapılmamalı. Yatağa girmeden bir saat önce elektronik cihazlardan uzaklaşılmalı. Yatma saatine 2 saat kala yemek yeme eylemi sonlandırılmalı. Akşam saatlerinde kafeinli gıdalardan (çay, kahve, çikolata, kola gibi), alkollü içeceklerden ve tütün kullanımından kaçınılmalı."