Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hep birlikte 2028 Cumhurbaşkanlığı ve 2029 Mahalli İdareler seçimlerine çok sıkı hazırlanmak mecburiyetindeyiz
(İSTANBUL) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları'nın 7. Olağan Kongresinde yaptığı konuşmada, ''Karşımızda Türkiye’nin ana muhalefet partisi mi var yoksa sirk çadırı mı var inanın belli değil. Hallerine baktıkça gülsek mi ağlasak mı bilemiyoruz. Belediyecilik hizmetleri bakımından sürekli irtifa kaybeden başkanlar ortada fol yok yumurta yokken meçhul bir adaylık peşinde koşuyor. Her tarafından yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, taciz fışkıran teşkilatlarındaki kokuşma ayyuka çıkmış durumda. Sosyal medya gazıyla, bindirilmiş kıtalar tezahüratları eşliğinde koltuk rüyası görenleri uyarmak için en etkili ilaç sandıkta diyorlar. Bunun için hep birlikte 2028 Cumhurbaşkanlığı ve 2029 Mahalli İdareler seçimlerine çok sıkı hazırlanmak mecburiyetindeyiz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları 7. Olağan Kongresi'ne katıldı. Kongrede konuşma yapan Erdoğan, vefatının birinci yıl dönümü dolayısıyla yazar Alev Alatlı'ya Allah'tan rahmet diledi.
Kadınları dışlayan hiçbir teşebbüsün, hiçbir siyasi hareketin muvaffak olmasının mümkün olmadığını söyleyen Erdoğan, partilerini kurarken ana kademe yanında kadınlara ve gençlere de özel önem verdiklerini ifade etti. Teşkilatlanma ve tüm faaliyetlerini bu üçlü yapı esasında yürüttüklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
'İnşallah 5 Şubat'ta gerçekleştireceğimiz Genel Merkez Kadın Kolları Kongresinde de yeni bir ekip ve yeni bir heyecanla ülkemizin tüm kadınlarına ulaşacak bir seferberlik başlatacağız. Ardından 6 Şubat'ta büyük depremin ikinci yılı vesilesiyle Adıyamanlı kardeşlerimizle birlikte olacağız. 7 Şubat'ta da İstanbul İl Teşkilatımızın kongresini yaparak yoğun bir maratona daha son noktasını koyacağız. Büyük Kongremizi 23 Şubat'ta tam bir demokrasi şöleni atmosferinde icra ederek Türkiye Yüzyılı yürüyüşümüzü bir üst seviyeye çıkaracağız.
AK Parti'nin kadın ve gençlik teşkilatı diğer partilere örnek olmuş, onlarda aynı istikamete girmişlerdir. Gerçi hiçbir taklit aslının yerini tutmaz derler ama kadınlar ve gençlerimiz adına bu gelişmeden gayet memnun olduğumuzu belirtmek isterim. Peki biz kadın teşkilatlanmamıza, kadınlara yönelik çalışmalarımıza niçin bu kadar önem veriyoruz? Erkeği eğitirsen bir kişiyi, kadını eğitirsen bir aileyi ve oradan da bir toplumu eğitirsin diye bir söz vardır. Atalarda er bozulursa aile bozulur, kadın bozulursa millet bozulur' diyorlar. Görüldüğü gibi ne tarafa bakarsanız bakın kadının aileden başlayarak tüm toplumun tüm insanlığı nasıl etkilediğinin işaretlerini görüyorsunuz. Erkeğin ailenin direği olduğunun ifadesinin devamı kadının da ailenin temeli olduğu gerçeğidir. Siyaseti bu çarpıcı fotoğrafın dışında tutmak mümkün değildir. Erkeği ve çocuklarıyla bütün bir ailenin gönlünü fethetmenin, desteğini almanın yolu kadınlara ulaşmaktan geçiyor. AK Parti olarak hanelere ağırlıklı olarak kadın üzerinden giderek seçimlerde yüzde 50'leri bulan oy oranlarını yakaladık. Şayet bugün oylarımız arzu ettiğimiz seviyelerde değilse kadınlara yeteri etkin şekilde ulaşamıyor, kendimizi anlatamıyor, haneleri içeriden fethedemiyoruz demektir. Çünkü bu fethi ancak kadınlarımız yapabilir.
''23 Nisan müsameresi tadında iktidarcılık oynarlar''
Partimizi hak ettiği yere kadınlar taşıyabilir. Biliyorsunuz 2028 seçimlerinde yeniden yüzde 50 oy oranına ulaşmak istiyoruz. Bu hedefin tutturulması da sizden beklentimiz büyüktür. Siyasette her şeyin bir parça etkisi vardır ama en büyük amil çalışmaktır. Siz bakmayın bizdeki muhalefetin hiç çalışmadan yiyip, içip, sırt üstü yatarak 'armut piş ağzıma düş' diyerek iktidar beklediğine. 22 yılı aşkın süredir bekliyorlar. Bu kafayla gidilirse daha 22 yılda beklerler 222 yıl da beklerler. Milletimiz ülkenin kaderini bu kifayetsiz muhterislere asla bırakmaz. Kadınları evlatlarının geleceğini bu iş bilmezlere emanet etmez. Kendi aralarında tepişmekten fırsat bulup ülkenin meselelerine kafa yormadıkça, akıllı uslu çözümlerle milletin huzuruna çıkmadıkça 23 Nisan müsameresi tadında iktidarcılık oynarlar. Eskiler ne diyor, 'Çalışan dağları aşar, çalışmayan düz ovada şaşar.' Rabb'imizde bize erkek olsun kadın olsun hiçbir çalışnaın amelini zayi etmeyeceği müjdesini veriyor. Biz bugünlere erkeğiyle, kadınıyla, genciyle, yaşlısıyla her beraber çok çalışarak emek vererek, ter dökerek, her zemin ve şartta mücadeleyi diri tutarak geldik. Yarın da aynı kararlılıkla, aynı dinamizmle milletimizin huzuruna çıkmak zorundayız. Aksi takdirde bizi tıpkı geçen yılki mali seçimlerde olduğu gibi bu kifayetsizlere mahkum ettiğimiz için milletimiz de tarih de affetmez. Üzerimizdeki vebal çok büyük. Her mücadelede yanımızda olan kadınlara güveniyor ve inanıyoruz.
''Küresel baronların patronları tarafından LGBT sapkınlığı birçok alanda teşvik edilmekte ve özendirilmektedir''
Günümüzde dünyada ve ülkemizde üzerinde en karanlık projelerin uygulanmaya çalışıldığı, en fazla ezilen ve örselenen kesim kadınlardır. Batı'daki kadın hareketleri kökleri binlere yıl öncesine uzanan ve kadını yok sayan anlayışa tepki olarak doğmuştur. Kadınların asırlara sari hak ve özgürlük mücadelesi ise kapitalizmin acımasız çarkları arasında öğütülerek onları meta haline getirmiştir. Sonra aile kurumu hedef alınmıştır. Geldiğimiz noktada durum cinsiyetsizleştirme sinsiliği adı altında erkekleri de içine alan bir cinnete doğru evrilmeye başlamıştır. Küresel baronların patronları tarafından LGBT sapkınlığı birçok alanda teşvik edilmekte ve özendirilmektedir. Çocuk istismarını da meşrulaştıracak kadar arsızlaşan bu sapkınlığa itiraz etmek, birçok Batı ülkesinde neredeyse imkansızdır. Sinemadan modaya, dijital mecralardan edebiyata, siyasetten sivil topluma geniş bir yelpazede hayatımıza zerk edilmek istenen bu cinnetten milletimiz uzak tutmamız şartır. Türkiye günden güne iyice zıvanadan çıkan bu sapkınlıkla mücadelenin bayraktarları olmaya devam edecektir. Esasen bizim inancımızda, kültürümüzde ve hatta dilimizde bu cinsiyetçi ayrıma uygun değildir. Biz de kadın daima ailenin ve toplumun ayrılmaz parçası kabul edilmiş ve öyle muamele görmüş. Birçok türkümüzde kadın ve erkeğe dair ifadeler cinsiyetçi ayrımı içermeyen sadece insanı işaret eden kelimelerdir. Türkçedeki adam ve kadın kavramları da asla cinsiyetçi bir ayrımı değil sadece cinsiyet farkını belirtir. Kimi yanlış uygulamalardan hareketle milletimizi fıtratına aykırı bir parantezin içine hapsetmek isteyenlerin derdi kadınlar değil doğrudan milli ve manevi varlığımızdır. Küresel rüzgarlara kapılarak aile kurumunu yıkmakla kalmayıp erkek ve kadın arasındaki çizgiyi ortadan kaldırmak bizi çağdaş yapmaz, sadece emperyalistlerin, küreselcilerin oyuncağı yapar. Evlilik oranları hızla düşerken boşanma oranları aynı oranda artıyor. Gençlerimizin çocuk sahibi olma iştiyakı öylesine azaldı ki artık nüfusumuzun 2035'ten itibaren düşüşe geçmeye başlayacağı, 2100'de de 65 milyona gerileyeceği simülasyonlarla karşılaşıyoruz. Tehlikeyi görmek için bundan daha çarpıcı örnek aramaya gerek var mı? Erkeği erkek kadını kadın ikisini birden de koruyup kollamak, bizim de önümüzdeki dönemde uygulayacağımız politikaların ana eksenini oluşturmaktadır.
''Bakanlığımızın altındaki aile ifadesinden rahatsız olan marjinaller şüphesiz bizi ve gayretlerimizi hedef alacaklardır''
Bunun için Türkiye yüzyılı vizyonumuzun odağını Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Türkiye ilkesini yerleştirdik. 2005 senesinde bu nedenle Aile Yılı ilan ettik. Evlatlarımızın doğumundan eğitiminin tüm safalarına, iş sahibi olmasından, evliliğinden çocuklarının korunmasına kadar hayatlarının her safhasında desteklerimizle yanlarında olacağız. Çocuklarımızın ve gençlerimizin zihin ve beden sağlığına yönelik her türlü tehdide karşı tavizsiz bir mücadele yürüteceğiz. Erkeği kadını ve çocuğuyla aile kurumunu güçlendirmek için yeni politikaları devreye alacağız. Milletimizin hiçbir ferdini tüm mecralarda yükselen küresel ahlaki tehditlere karşı korumasız, yalnız, çaresiz bırakmayacağız. Dünyayı sadece kendi zehirli söylemlerinden, çizdikleri kirli şablonlardan, dayattıkları çarpık çerçeveden ibaret görenler elbette bu yaklaşıma itiraz edeceklerdir. Bakanlığımızın altındaki aile ifadesinden rahatsız olan marjinaller şüphesiz bizi ve gayretlerimizi hedef alacaklardır. Kadın haklarını dillerine pelesenk edip, çoğu çocuk ve kadın 50 bin Gazzeli mazlumun katledilmesine 471 gün boyunca sessiz kalanlar sırf aileye kadına, çocuğa sahip çıktığımız için bizi eleştireceklerdir. Sadece itiraz etmekle de kalmayı küresel seviyede verilen desteklerle sivriltilmiş, ellerindeki tüm okları bize yönelteceklerdir. Biz bunları asla akılla kasmayacak, çığır tıkanıkları ve tehditler karşısında kesinlikle geri adım atmayacağız. Bunların üzerindeki maskeyi indirmeye kararlı devam edeceğiz.
''Karşımızda Türkiye’nin ana muhalefet partisi mi var yoksa sirk çadırı mı var inanın belli değil''
Kadın, aile ve nüfus politikalarımızın toplumuna, hayatın gerçekleriyle ve milletin değerleri ile bol kopmuş, sesi çok çıkan ama halkta hiçbir karşılığı olmayan marjinal yapılar tarafından sabote edilmesine izin vermeyeceğiz. Tıpkı muhalefetin tepkilerine rağmen sürdürdüğümüz en az üç çocuk çağrımızda olduğu gibi. Milletimizden gereken desteği aldığımızda Allah’ın izniyle zaferle çıkamadığımız hiçbir mücadelemiz olmadı. Bu mücadeleyi de aynı anlayışlı yürütecek, milli ve maneviyatımızı, aile kurumumuzu, hepsinden önemlisi Türkiye’nin kadınlarını küresel şer ittifakının sinsi tuzakları karşısında muhafaza ve müdafaa edeceğiz. Muhalefet ve beraber yol yürüdükleri kimliksiz kesimler tamamen kendi tembellikleri ve küçük hesapları sebebiyle milletten bekledikleri desteği alamıyorlar. İktidar değiştirip bizi yıkamadıkça azgınlaşıyorlar, çirkefleşiyorlar, seviyeyu her seferinde biraz daha aşağı çekiyorlar. Ne söylem ne politika ne eylem seviyesinde bizimle ölçüşemeyince kamu görevlilerine, hakim ve savcılarımıza, hatta bizatihi milletin kendisine saldırmaya hakaret etmeye başladılar. Hırsları boylarını öylesine bir aşıyor ki artık gizlemekte zorlanıyorlar.
Kendi partilerindeki garip ve kirli ayak oyunlarını Türkiye siyasetine temel meselesi gibi göstermeye kalkacak kadar gerçeklerden kopmuş haldeler. Karşımızda Türkiye’nin ana muhalefet partisi mi var yoksa sirk çadırı mı var inanın belli değil. Hallerine baktıkça gülsek mi ağlasak mı bilemiyoruz. Genel Başkanı elinde kırmızı kartla ortada dolanıyor. Eski Genel Başkan ona sarı kart göstererek oyuna girmeye çalışıyor. Sorun, kırmızı kart ne işe yarar bilmez. Sorun, sarı kart ne işe yarar onu da bilmez. Belediyecilik hizmetleri bakımından sürekli irtifak kaybeden başkanlar ortada fol yok yumurta yokken meçhul bir adaylık peşinde koşuyor. Her tarafından yolsuzluk hırsızlık, arsızlık, taciz fışkıran teşkilatlarındaki kokuşma ayyuka çıkmış durumda. Sorsanız ilkeli siyaset ve etkili muhalefet yapıyorlar. Sosyal medya gazıyla, bindirilmiş kıtalar tezahüratları eşliğinde koltuk rüyası görenleri uyarmak için 'en etkili ilaç sandıkta' diyorlar. Bunun için hep birlikte 2028 Cumhurbaşkanlığı ve 2029 Mahalli İdareler seçimlerine çok sıkı hazırlanmak mecburiyetindeyiz. Seçimlerin ne zaman yapılacağını gayet iyi bilenlerdeniz. En küçük bir zafiyetin, en küçük bir gerilemenin bize en büyük maliyetler doğurabileceğini hep birlikte görüyoruz. İstişare kültürünü kurumsal yapımızın genlerine nakşe etmiş bir parti olarak gerektiğinde kendi öz eleştirimizi yapmaktan çekinmeyeceğiz. Önemli olan tökezlemek değil hemen toparlanıp çok daha kararlı ve güçlü bir şekilde yoluna devam edebilmektir.''