DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan: "Sayın Öcalan, 100 yıllık bu inkârcı sistemi de feshediyor"

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan: "Sayın Öcalan, 100 yıllık bu inkârcı sistemi de feshediyor"

(İSTANBUL) - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, 27 Şubat'ta PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan tarafından yapılan çağrıyı "asrın çağrısı" olarak nitelendirerek, "Sayın Öcalan, kendi örgütünü feshediyor ve başka ne yapıyor? 100 yıllık bu inkârcı sistemi de feshediyor. 100 yıldır Kürt’ü yok sayan anlayışı da kendisi feshediyor. Bu coğrafya, bu topraklar Türklerin, Kürtlerin ve diğer halklarındır" dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve beraberindeki heyet, "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" için başlattıkları ziyaretler kapsamında, Yöre Dernekleri Federasyonu yöneticileri ve üyeleri ile bir araya geldi.

Halepçe ve Beyazıt katliamlarında hayatını kaybedenleri anan Bakırhan, yaptığı konuşmada, "Bir daha Halepçeler yaşanmasın diyoruz. Bunun için öncelikle biz Kürtlerin bu zorlu coğrafyada örgütlü ve güçlü olmamız gerekiyor. Örgütlü olmadığımız her durumda yalnızca biz değil, geleceğimiz olan gençlerimiz ve çocuklarımız da tehdit ve tehlike altında olur. Umarım bu coğrafyada bir daha böyle katliamlar yaşanmaz. En azından biz buna inanıyor ve bunu yürekten söylüyoruz" dedi.

"Kimliğinize, onurunuza ve mücadelenize sahip çıktığınız için barış bugün tartışılabiliyor"

27 Şubat'ta PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan tarafından yapılan çağrıyı "asrın çağrısı" olarak nitelendiren Bakırhan, şöyle konuştu:

"Bir şeyi bilerek söz söylemek, eylemek ve yol almak çok kıymetlidir. Biz de bu süreç başladığından beri, sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin ve toplumun örgütlü dinamiklerinin tamamını dolaşıyoruz. Gece gündüz, 7/24 demeden... Çünkü bu süreç bizim tapumuz değil. Bu sürecin sahibi sizlersiniz. Bugün barışı mümkün kılan, burada oturan siz değerli arkadaşlarımızsınız, emeğinizdir, örgütlülüğünüzdür. Türkiye’de barışı tartışmak mümkün bir hal almadı. O 40-50 yıllık zulüm ve baskı altında, sahip çıkarak, dayanışarak, bütün anti-demokratik uygulamalara rağmen kimliğinize, onurunuza ve mücadelenize sahip çıktığınız için barış bugün tartışılabiliyor.

Kürt halkının yarattığı mücadele, Hindistan’dan Arjantin’e kadar artık takip ediliyor ve benimseniyor. Geçmişte, sol sosyalist ve ulusal kurtuluş liderlerinin isimleriyle başlardık. Onların fotoğrafları odalarımızı, rozetleri, yakalarımızı süslerdi. İsimleri çocuklarımızın isimleriydi. Emin olun, bugün aynı şekilde 'jin, jiyan, azadi' sloganı Hindistan’dan Arjantin’e, Şili’ye kadar, dünya genelindeki ezilen kadınların, halkların ve toplumsal mücadelelerin temel sloganı haline geldi. İşte bugün bunu yaratan, sizlere bu uğurda emek veren, bedel ödeyen, dünyaya örnek bir toplumsal mücadele ortaya koyan herkese şükranlarımı iletiyorum. Aramızda olsun olmasın, yaşamını yitiren bütün arkadaşları saygıyla anıyor, yad ediyorum. Bugünlere öyle durduk yere gelmedik. Bizi yok sayan bir anlayış bir anda rüyasından uyanmadı ve 'bu Kürtlerle bir oturalım, bir konuşalım' demedi. Biz bunu mümkün hale getirdik.

"Öcalan sağlıklıydı, moralliydi, umutluydu"

Sayın Öcalan’a gittik, siz de takip ettiniz. 4 saat orada kaldık. Benim de ilk yüz yüze temasımdı. Daha önce televizyonlardan, sosyal medyadan resimlerini ve videolarını görmüştük. Sağlıklıydı, moralliydi, umutluydu. Herkese çok selamları vardı. Yapacağımız bu toplantıları biliyordu. Bu yüzden, toplantılara katılacak tüm insanlara, yol arkadaşlarımıza selam ve sevgilerini gönderdi. Sayın Öcalan bu süreci değerlendirirken, bu bir yenme ve yenilme çağrısı değil diyordu. Yani kimse ne yenildi, ne de yendi. Ama demokrasi kazanacak, Türkiye halkları kazanacak, Kürtler kazanacak, Aleviler eşit yurttaşlık hakkı alarak kazanacak, kadınlar kazanacak, yok sayılan gençler kazanacak.

Öcalan 'Ben Edirne'den Kars'a kadar demokrasi diyorum' demiş

Sayın Öcalan, ciddi bir şekilde bu sürece yaklaşıyor. Kendisi, demokratik toplum, barış ve özgürlük çağrısını yaparken şunu söyledi: 'Sanırım siz beni tam olarak anlamıyorsunuz. Ben Edirne'den Kars'a kadar demokrasi diyorum. Ben sadece Diyarbakır, Siirt, Mardin, Kürdistan coğrafyasındaki Kürtlere değil, İstanbul’da, Tekirdağ’da, Trakya’da, Adana’da, Mersin’de yaşayan Kürtlerin de, diğer halkların ve inançların da eşit yurttaş olduğu, kendi dilleriyle, kimlikleriyle onurlu bir yaşam sürecekleri demokratik bir toplum öneriyorum Türkiye'ye. Demokratikleşmeyi öneriyorum, demokrasiyi öneriyorum. Kürt sorununun çözümü için demokratik yollarla çözümünü öneriyorum. Benim demokratik toplumumda kadın da var, Kürt de var, Alevi de var, ötekileştirilen, yok sayılan tüm halklar ve inançlar da var. Bu sadece bir bölgeye sınırlı bir talep değil.' Ki, ne kadar doğru söylediğini bu salonun coşkusundan da görüyoruz."

"İstanbul’da yaşayan Kürt’ün de ana dili yok mu?"

Bakırhan, İstanbul'un en büyük Kürt kenti olduğunu söyleyerek "Diyarbakır-Siirt’teki insanlarımızın ana diline özgürlük demek yeterli olur mu? İstanbul’da yaşayan Kürt’ün de ana dili yok mu? O da ana dilini kullanmayacak mı? Bu devlet, bu sistem, onun ve Türkiye’deki diğer bütün dillerin özgürce konuşulduğu, eğitim gördüğü, öğrenildiği bir yol izlemek zorunda kalacak. Öcalan'ın çağrısı, sadece bölgeye sıkışan, sadece dar bir temelde tarif edilen bir çağrı değil. Herkese demokrasi istiyor. Yüzyıllar önce Selahattin Eyyübi, Orta Doğu’da nasıl bir yönetim izlemişti biliyor musunuz? Selahattin Eyyübi'nin yönetmiş olduğu topraklarda öteki yoktu. Çünkü herkes eşitti. Selahattin Eyyübi'nin hüküm sürdüğü topraklardaki adalet, düşmanları tarafından bile saygıyla ve gıptayla karşılanmadı mı? Üzerine onlarca kitap yazılmadı mı? İşte biz bu gelenekten geliyoruz. Sayın Öcalan, Selahattin Eyyübi'den günümüze kadar ötekinin olmadığı, herkesin eşit olduğu, insanca yaşadığı, dilinden ve kimliğinden dışlanmadığı bir sistem öneriyor. Selahattin Eyyübi'yi güncelleyerek hem bize hem de Türkiye halklarına önemli fırsat açıyor" diye konuştu.

"Sayın Öcalan, 100 yıllık bu inkârcı sistemi de feshediyor"

Tuncer Bakırhan, şunları kaydetti:

"Birilerine göre yenildiler, birilerine göre burada kirli pazarlık var... 'Kürtler, iktidarla iş tutuyor' diyorlar. Vicdanlı olan insanlar meseleyi çarpıtmaz, algı yaratmaz. Vicdanı olan insan, 'Öcalan 85 milyona demokrasi istiyor, adalet istiyor, insanca yaşayacakları zemin istiyor' der. Sayın Öcalan'ın demokratik toplum önerisi, bir arada yaşamanın rotasıdır. Bu rota bizim pusulamızdır. Rotası demokratik toplum olan, rotası Sayın Öcalan olan bir halk, en fırtınalı denizlerde, en karanlık gecede bile yolunu bulur. İnşallah biz de bulacağız. Sayın Öcalan, ilkelerinden taviz vermiyor, tam tersine ilkelerine sımsıkı bağlıdır. Biz yeni mi Sayın Öcalan'ın 'demokratik cumhuriyet, demokratik ulus' dediğini duyduk? 93'ten beridir aynı şeyleri duyuyoruz. Demokrasi her şeyin ilacıdır. Sayın Öcalan yaptığı çağrıyla yeni bir kapı aralamıştır, yeni bir yol açmıştır. 'Demokratikleş, inkarcı politikalarından vazgeç' demiştir. Sayın Öcalan, kendi örgütünü feshediyor ve başka ne yapıyor? 100 yıllık bu inkârcı sistemi de feshediyor. 100 yıldır Kürt’ü yok sayan anlayışı da kendisi feshediyor. Bu coğrafya, bu topraklar Türklerin, Kürtlerin ve diğer halklarındır."