İYİ Partili Çömez: "Suriye’nin kuzeyinde yıllarca emperyaller tarafından desteklenmiş unsurlar silah bırakacak mı?"

İYİ Partili Çömez: "Suriye’nin kuzeyinde yıllarca emperyaller tarafından desteklenmiş unsurlar silah bırakacak mı?"

(TBMM) - İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez, PKK'nın fesih kararı almasının ardından başlayan tartışmalara ilişkin, "Suriye’nin kuzeyinde yıllarca emperyaller tarafından beslenmiş, desteklenmiş, eğitilmiş bu unsurlar silah bırakacak mı bırakmayacaklar mı? Cezaevinde bulunan PKK’lı teröristlere bir af hazırlığı var mı? Terörist başı cezaevinden çıkacak mı ve çıkacaksa buna hazırlamış olduğunuz bir konut ya da düzen var mı?" diye sordu.

Çömez, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, devam eden "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın 2016'da yaptığı açıklamaları hatırlatan Çömez, fesih kararı alan PKK ile beraber YPG/PYD gibi örgütlerin de fesih kararına uyup uymayacağını iktidar sıralarına sordu.

Cezaevlerindeki PKK'lılar ve Öcalan'ın serbest bırakılmasına ilişkin tartışmalara da değinen Çömez, şöyle konuştu:

"Günlerdir konuşuyoruz bir silah bırakma tartışmasıdır gidiyor. Pek çok kereler sorduk ama cevabını alamadık. Sayın Erdoğan’ın kendi ifadesidir, PKK ve bütün unsurları... Bütün unsurlarından kasıt nedir, bunun mutlaka açıklanması lazım. 2016 yılında zamanın Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, bugünün MİT Başkanı Sayın İbrahim Kalın’ın yaptığı bir değerlendirme var, hala Cumhurbaşkanlığı sitesinde duruyor bu konuşma. ‘PYD ve YPG’nin 2003 yılında doğrudan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın talimatıyla kurulduğu herkesin malumudur.’ Bunu söyleyen MİT’in başında. Öte yandan diyor ki, ‘PYD ve YPG’nin organizasyon yapısına, eylem biçimlerine baktığınız zaman bütün bunların PKK tarafından ve şu anda da Kandil üzerinden koordine edildiği herkes tarafından bilinmektedir.’ Suriye’nin kuzeyinde yıllarca emperyaller tarafından beslenmiş, desteklenmiş, eğitilmiş bu unsurlar silah bırakacak mı bırakmayacaklar mı?

Birkaç ay önce Milli Savunma Bakanı’na bir soru önergesi verdim; dedim ki 'Sayın Bakan, TSK Suriye’nin kuzeyine müteaddid defalar operasyonlar gerçekleştirdi. Bu operasyonlarda bu kadar sayıda askerimiz şehit oldu mu? Bunlar neden şehit oldu ve biz bu operasyonları hangi gerekçeyle yaptık?' Her zaman olduğu gibi Milli Savunma Bakanı cevap verme zahmetinde bile bulunmadı. Fakat bugün Sözcü gazetesinin manşetinde TSK’nın Suriye’nin kuzeyine yapmış olduğu operasyonlarda şehit olan askerlerimizin sayısının 230’u bulduğu ifade edildi. PKK’nın uzantısı niteliğinde kurulduğu bugünün MİT Başkanı tarafından ifade edilmiş bir terör örgütü silah bırakacak mı bırakmayacak mı? Cezaevinde bulunan PKK’lı teröristlere bir af hazırlığı var mı? Terörist başı cezaevinden çıkacak mı ve çıkacaksa buna hazırlamış olduğunuz bir konut ya da düzen var mı?”

Kaya: "TBMM, saray bürokrasisinin siparişlerini karşılayan bir kurum değildir"

Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya da "Terörsüz Türkiye" süreciyle beraber Meclisin daha etkin ve yasama görevinin daha işler hale getirilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

“Cumhur İttifakı’nın söylem ve dilinin çok dışında bir süreci yaklaşık 6-7 aydan beri yaşadığımızı hep beraber görüyoruz. Elbette bu değişimin iç dinamikleri olduğu kadar dış dinamiklerinin de olduğunun farkındayız. Bu meseleyi sadece teslim olsunlar, örgüt kendini feshetsin, bir mesele kalmasın kolaycılığıyla bu topluma anlatmakla bu meselenin gerekli ehemmiyeti görmeyeceğini ve sorunlarımızı örtbas edeceğini de görmek lazım. Bu meselelerin Irak ve Suriye’de Amerika ve İsrail tarafından oluşturulmak istenen güvenlik koridoruyla da yakından ilgili olduğunu çok iyi biliyoruz. Barış süreciyle beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal kapasitesinin yeniden inşa edilmesi gereken bir süreçten geçiliyor. Kamu kurumlarının kurumsal kültürü, ehliyet, liyakat ve artık partizancılığa son veren ve gerçekten bu kurumsal kültürü ortaya çıkaracak bir kamu yönetimi anlayışını artık egemen kılmanın zamanı geldi. Çünkü ehliyet ve liyakattan uzak atamalarınız bu devletin kurumsal kapasitesini yerle bir etmek üzere.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yol açtığı denge ve denetim boşluklarını burada konuşmamız gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. TBMM’nin bu çalışma tarzının hal olmadığını artık sizler kabul etmeseniz bile kamuoyu yakından görüyor. Bakanlar Kurulu’ndan gelen kanunların görüşüldüğü bir yer olmamalı TBMM. TBMM, saray bürokrasisinin siparişlerini karşılayan bir kurum değildir. TBMM, bu ülkeyi yürütme erkinin nasıl yönetmesi gerektiğini TBMM’nin koyduğu yasalarla belirleyen ilk ve nihai kurumdur. Buraya gelen kanun tekliflerinin saraydan ısmarlama kanun teklifleri olmaması milletvekillerince hem kanun teklifi verilmeden önce gruplar arasındaki diyalog hem de kanun tekliflerinin komisyonda ve Genel Kurul’da müzakere edilerek, sadece oylama esnasında el kaldırıp indirme şeklinde bir yasama tekniğinin bu Meclisi yakışmadığını ve buna müsamaha göstermeyeceğimizi ifade etmek istiyorum.”

Koçyiğit: "Kürtçe konuşmak hayatı tehdit eden bir mesele olmaktan hızla çıkarılmalı"

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı olduğunu anımsatarak, Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi ve konuşulmasının önüne konan engellerin kaldırılması gerektiğini söyledi. Koçyiğit, şöyle konuştu:

“Kürtçe de bu coğrafyanın kadim dillerinden birisi ama bu ülkede Kürtçeye dair çokça yasaklama olduğunu, Kürtçenin gerçek anlamda büyük baskı ve asimilasyon politikalarıyla bu coğrafyadan silinmek istediğini de çok iyi biliyoruz. 2014’ten bu yana Türkiye’nin batı illerinde en az 50 kişi bu gerekçelerle saldırıya uğradı. Bugün hala bu Mecliste Kürtçe konuştuğumuzda da ne yazık ki mikrofonlarımız kapatılıyor. Bu bir tutumdur aslında. Bir halkın diline, kimliğine, varoluşuna dönük bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Bugün bu ülkede Kürt olmak, Kürtçe konuşmak hayatı tehdit eden bir mesele olmaktan hızla çıkarılmalıdır. Bu bir demokrasi ayıbıdır, insan hakları ihlalidir ve büyük bir utançtır. DEM Parti olarak bu saldırıların artık sonlandırılması için Meclisin gerçekçi, yapıcı ve acil adımlar atması gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz.”

Koçyiğit, konuşmasının son bölümüne Kürtçe devam edince mikrofonu Meclis Başkanvekili Celal Adan tarafından kapatıldı.

Günaydın: "Gözünüzü kırpmadan 60 milyar doları yaktınız"

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın da "olağandışılığın memleketin rutini haline geldiğini" söyledi. Milyonlarca yurttaşın ekonomi, yoksulluk ve açlığın pençesinde inlediğine dikkat çeken Günaydın, şöyle konuştu:

“4 kişilik ailenin açlık sınırı Nisan 2025 itibarıyla 23 bin 590 liraya çıktı. Bu memlekette asgari ücret, yani bir yıl boyunca hiç değişmeden devam edecek olan 22 bin 164 lira, ilk dört ayda 2 bin 953 lira eridi. Milyonlarca asgari ücretli, milyonlarca emekli, 8 milyon emekli açlık sınırının altında yaşıyor. 12 milyon işsiz var ve toplamda 30 milyon yurttaşımız bu memlekette açlık sınırının altında yaşıyor. Sizler Türkiye'de oluşturduğunuz başka gündemlerin içerisinde ekonomiyi unutturmaya çalışıyorsunuz, devam ediyorsunuz. Zaten bozuk olan bu ekonomide 19 Mart darbesinin sonuçları ne oldu? Gözünüzü kırpmadan 60 milyar doları yaktınız. Yani 'Vatandaşın sorunlarını çözmek için mi bu kaynağı kullanalım, yoksa Cumhurbaşkanlığı seçiminde bizi yeneceği muhakkak olan Ekrem İmamoğlu'nu hapiste mi tutalım' sorusuna 'Ekrem İmamoğlu hapiste olsun yeter ki, vatandaşın sürünmesinde bir sakınca yoktur, rızamız vardır' diye yanıt veriyorsunuz."

İktidarın muhalefet güçlendikçe baskısını artırdığını belirten Günaydın, demokratikleşmenin konuşulduğu dönemde iktidarın hukuk dışı uygulamalarının devam ettiğini söyledi. Günaydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yaklaşık bir buçuk ay evvel Siber Güvenlik Yasası çıkarttınız, biz bugün o yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürdük. Dediniz ki: 'Hâkim kararı olmaksızın ben bir eve, bir konuta, bir kamu kurumuna girerim. Dijital materyallerin tamamına arama yaparım, kopyalama yaparım, el koyarım.' Hakim kararı olmaksızın. Biz buna hukuk mu diyoruz, biz buna adalet mi diyoruz? Memleketin ordusunun siber odalarına geçmişte böyle girilmemiş miydi? O girenleri 'çetecilikle' suçlamıştınız. Şimdi, neyin altyapısını yapıyorsunuz, söyleyeyim size: Siber sızıntı iddiasında bulunan gazeteciye 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörüyorsunuz. Yahu, size ihbarda bulunan gazeteci mi suçludur, bu ihbarı alıp siber sızıntıyı önlemek mi marifettir, yoksa gazeteciyi hapse atmak mı marifettir? Bir taraftan 'demokratikleşme' diye bağırıyorsunuz, bir taraftan memleketi çağ dışı uygulamalarla hukukun dışına çekiyorsunuz.

2024'ün 31 Mart'ı sizi bir gerçekle karşılaştırdı. CHP'nin il ve büyükşehir sayısı 21'den 35'e çıktı bu tarihte, sizin il ve büyükşehir sayınız 39'dan 24'e düştü. AKP'nin il ve büyükşehir sayısı 39'dan 24'e düştü. On yıl evvel Büyükşehir Yasası çıkararak, ölçeği büyüterek kazanamadığınız belediyeleri böyle almaya çalıştınız; aradan on yıl geçti, ölçek meselesi de sizi kurtaramadı. Dolayısıyla büyükşehirleri ve illeri de kaybettiniz. Şimdi, çıkmış Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, 'Buralarda yeni düzenlemeler getireceğiz. Yerel yönetimlerin yetkilerini merkezi hükümete alacağız.' Merkezi hükümete yetki alamazsınız. Bu yasal olmaz, bu hukuki olmaz ama diyelim ki sandıkta yenemediğinizi burada el kaldırarak indirerek yenmeye gayret ediyorsunuz. Tarihin çarkları dönmeye, kum saati çalışmaya devam ediyor, kaçınılmaz son geliyor. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz."