Numan Kurtulmuş: "Filistin ile İsrail arasındaki ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için bütün dünyanın seferber olması lazım"

Numan Kurtulmuş: "Filistin ile İsrail arasındaki ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için bütün dünyanın seferber olması lazım"

(TBMM) - TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Filistin ile İsrail arasındaki ateşkese ilişkin; "15 ay içerisinde en az 50 bin Filistinli’nin öldürüldüğü bir soykırıma dünya şahitlik etti ve dünya kamuoyunda yükselen olağanüstü tepkiler dolayısıyla İsrail tarafı da ateşkese razı olmak mecburiyetinde kaldı. Bu ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için bütün dünyanın seferber olması lazım. İsrail’e destek veren ülkelerin ateşkesin kalıcı olması için garanti vermeleri lazım. Mesele sadece esir takasları değil, ondan sonra Gazze’de kalıcı bir barışın temin edilmesi ve Gazze’nin oranın esas halkı olan Gazzeliler tarafından yönetilmesinin temin edilmesidir" dedi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, TBMM'de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Meclisi (AGİT PA) Başkanı Pia Kauma ile bir araya geldi. İki başkan toplantı sonrası ortak basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan Kurtulmuş, AGİT PA ile Türkiye arasındaki iş birliğinin önemine dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Bu yıl AGİT PA bakımından önemli bir yıl dönümüne denk geliyor. Helsinki Senedi’nin kabul edilişinin 50. yıl dönümü. Bu 50 yıl içerisinde Helsinki Senedi’nde yer alan 10 temel maddenin ne kadar önemli olduğu, hele günümüzün küresel şartları ve bölgemizde yaşanan fevkalade büyük türbülanslar çerçevesinde bir kere daha görüyoruz ki Helsinki Senedi’nde yer alan şartlar doğrudur ve korunması gereken şartlardır. Ama ne yazık ki başta ülkelerin egemen eşitliği prensibi olmak üzere bu prensiplerden birçoğunun yaşanan gelişmeler karşısında tarumar edildiği, bu prensiplerin ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz.

"Filistin’de gerçekleştirilmiş olan ateşkesin devam etmesini arzu ederiz"

Günümüzde parlamenter diplomasi sadece ülkeler arasında ikili ilişkiler bakımından değil, çok taraflı diplomatik ilişkilerin sürdürülmesi bakımından da fevkalade önemlidir. AGİT PA da diğer çok taraflı parlamenter assembleler gibi Türkiye’nin içinde yer aldığı ve her fırsatta tezlerimizi anlatabilme, küresel sistemdeki paydaşlarımızla fikirlerimizi paylaşabilmek bakımından önemli bulduğumuz bir uluslararası ilişkiler aracıdır. AGİT PA’nın sonbahar toplantısının önümüzdeki kasım ayında İstanbul’da yapılacak olması da önemlidir. Ayrıca bu toplantı çerçevesinde Akdeniz’deki ülkelerin de bu toplantıya çağrılması kapsamında Filistin devletinin de bu toplantıda yer alması için de teklifimizi sunacağız.

Rusya-Ukrayna krizinin Avrupa için büyük bir güvenlik sorunu olduğunu biliyoruz ama bu mesele iki ülke arasında bir çatışma olmanın çok ötesine geçmiş ve bütün dünyayı yakinen ilgilendiren, dünya barışını tehdit altında tutan yeni bir gelişme haline gelmiştir. Artık bu ay içerisinde 4. yılına geleceğimiz bu çatışmanın mutlaka sonlandırılması gerektiği ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü prensibini esas alan, Ukrayna’nın egemenlik haklarını teminat alan, iki tarafın da rıza göstereceği onurlu bir barışın sağlanması mümkündür ve bu çerçevede Türkiye olarak her iki ülkeyle de temas kurabilen neredeyse yeryüzündeki yegane ülke olarak barış perspektifine destek vermeye devam edeceğiz. Filistin’de gerçekleştirilmiş olan ateşkesin devam etmesini arzu ederiz. Ancak bu olumlu gelişmenin hiçbir tehdit altında olmaksızın İsrail tarafından engellenmemesi, esir takasları bitirildikten sonra da bu barışın kalıcı hale getirilmesi için adımlar atılması uluslararası camianın sorumluluğundadır.''

AGİT PA Başkanı Kauma da Türkiye'nin AGİT PA içindeki rolünün önemine değinerek, "Türkiye özellikle AGİT bölgesinde çok önemli bir rol üstlenmektedir. Özellikle kilit bölgesel ve ulusal zorlukları ele almak bakımından çok önemlidir. Türkiye’nin Akdeniz bölgesindeki yakın bağları çok önemli olacak özellikle çok güçlü bir katılımın olması için AGİT üye ülkelerinden ve bizler yapıcı görüşmeler yapacağımızı düşünüyoruz. Türkiye’nin AGİT PA’daki aktif rolünün devam etmesini temenni ediyoruz ve daha işbirliğinin olmasını istiyoruz. Özellikle liderlik pozisyonlarında Türkiye’nin daha etkin rol almasını istiyoruz" diye konuştu.

"İki devletli çözüm çok daha fazla destek bulmuştur"

Açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kurtulmuş, Filistin ile İsrail arasındaki ateşkese ilişkin şunları söyledi:

"Çok ağır bir bedel ödenerek ateşkese gelindi. 15 ay içerisinde en az 50 bin Filistinli’nin öldürüldüğü bir soykırıma dünya şahitlik etti ve dünya kamuoyunda yükselen olağanüstü tepkiler dolayısıyla ve açıkçası askeri operasyonlarda beklediklerini elde edememiş olmanın verdiği hayal kırıklığı içerisinde İsrail tarafı da ateşkese razı olmak mecburiyetinde kaldı. Bu ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için bütün dünyanın seferber olması lazım. İsrail’e destek veren ülkelerin ateşkesin kalıcı olması için garanti vermeleri lazım. Bu barışın kalıcı hale getirilmesi bütün dünyanın ortak hedefi olmalı. Mesele sadece esir takasları değil, ondan sonra Gazze’de kalıcı bir barışın temin edilmesi ve Gazze’nin oranın esas halkı olan Gazzeliler tarafından yönetilmesinin temin edilmesidir. Bu insanlar, bütün aileleri ölmesine rağmen hala o yıkıntıları bırakıp gitmiyorlarsa bütün dünyaya bir mesaj veriyorlar. Bölgedeki gelişmeler açık bir şekilde ortaya koymuştur ki iki devletli çözümden başka hiçbir çözüm geçerli olmayacaktır. İki devletli çözüm, bu olayların başlamasından önce dünyada bulduğu destekten çok daha fazlasını bulmuştur."

"Suriye azad oldu, şimdi sıra abad olmasına gelmiştir"

Kurtulmuş, Suriye'de geçiş hükümetinin devlet başkanı olarak ilan edilen Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmet Hüseyin eş-Şara'nın bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmesine ilişkin sorulan soruya, şöyle yanıt verdi:

"Bu ziyareti fevkalade tarihi bir ziyaret olarak nitelemek gerektiğini düşünüyorum. Bütün dünya seyrederken, birkaç bin mülteci geldiği zaman ne yapabileceğini şaşırırken Türkiye kapılarını açmış, ekmeğini paylaşmıştır. Şimdi bunun sonucu olarak milyonlarca Türkçe konuşan ve Türkiye’yi yürekten seven, canı gönülden de Türkiye’yi ikinci vatanı olarak kabul eden çok sayıda Suriyeli artık kendi memleketlerine dönecek ve yeni yönetimin sağladığı barış ve istikrar ortamında Suriye’nin gelişmesi için katkı sunacaklardır.

Suriye’deki bütün etnik, dini. Mezhebi farklılıkların temsil edildiğini demokratik bir Suriye’nin inşa edilmesi için süreci mümkün olabilen en geniş anlamıyla sürdürmek gerekir. Bunun için Türkiye’nin yapacağı Suriye’ye demokratik rehberlik vazifesini gerçekleştirmektir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün bütünüyle sağlanmasının önündeki engellerin, tehditlerin ortadan kaldırılması gerek. Suriye’deki silahlı grupların silahsızlandırılması ve bu grupların hepsinin Suriye Milli Ordusu bünyesine bir şekilde entegre edilerek Suriye’deki tek bir silahlı gücün olması gerektiğinin altını çiziyoruz. Suriye azad oldu, şimdi sıra abad olmasına gelmiştir."