Önder Aksakal: PKK, iradesi altındaki tüm unsurları ve kollarıyla birlikte kendini feshettiği konusunda samimiyetini ispat etmelidir

(TBMM) - Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal, "Terör örgütü PKK, iradesi altındaki tüm unsurları ve kollarıyla birlikte kendini feshettiği konusunda samimiyetini ispat etmelidir. Bunun pratikteki adı, kayıtsız, şartsız teslim olmaktır. Başkaca bir yolu ve yöntemi yoktur. Adı her ne olursa olsun, hangi coğrafyada etkin olursa olsun, KCK çatısı altında kurguladıkları tüm yapılanmalarıyla birlikte önce sahip oldukları silah ve mühimmatı güvenlik güçlerimize teslim ederek Türk adaletine gelip teslim olmaları, ondan sonra varsa birtakım aksaklıklar, bunların yasal düzenlemelerle giderilmesi sürecine geçilmelidir" dedi.
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. PKK'nın fesih açıklamasıyla beraber yeni bir aşamaya geçilen Terörsüz Türkiye sürecine ilişkin konuşan Aksakal'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Küresel düzeyde ekonomik güç sahibi devletler, öncelikle kendi etki alanlarındaki toplumları şekillendirme ve değiştirme hakkını ilâhi bir vazife algısı yaratarak hayata geçirmekte ve bunu da o toplumlara, ellerindeki yaygın kitle iletişim araçları vasıtasıyla, 'görev tanımları yapılmış' sözcüleri eliyle kanıksatmaya, benimsetmeye ve kabullendirmeye çalışmaktadırlar. Kırk yıldır bu bölgede sanki hiçbir şey yaşanmamış, sanki Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Filistin ve Gazze’de, Türkiye olarak her karış toprağımızda milyonlarca insan yaşamını yitirmemiş, sanki milyarlarca dolar maddi kaynak, silah ve ilaç tekellerinin ceplerine akıtılmamış gibi bir ruh haliyle, bir anda topluma 'beyaz bir sayfa' açma teklifi sunularak, bir destek duygusu beklenti haline getirilmektedir. Hakikaten komedinin nirvanasını yaşıyoruz! Ağa ile marabası arasında geçen 'yağız at' pazarlığı hikayesini anımsatan bu tür gelişmelerin ülkemiz ve insanlık adına hayırlı sonuçlar getirmesini dilemekle birlikte, bugün yaşanan olayların seyri ve içeriği karşısında Demokratik Sol Parti olarak zil takıp oynamayacağımızı da en baştan belirtmek isterim.
"Hiç kimse şimdiden davul zurna çalıp halay çekmesin"
Sayın Bahçeli’nin hangi amaç ve strateji kapsamında yaptığını bilmediğimiz ve TBMM’deki MHP Grup toplantısında 'terörist başına' örgütünü feshetmesi karşılığında kendisine umut hakkı talebinde bulunmasını önermesiyle başlayan bir süreci Türk milleti olarak dikkatle ve yakından takip ediyoruz. PKK terör örgütünün yurt içinde eylem kabiliyetini tamamen yitirdiği, tüm alanlardan temizlendiği ve hatta sınır ötesinde dahi münferit birkaç olay dışında bir faaliyetinin kalmadığı bir dönemde böyle bir çağrıyı hangi amaçla yaptığı değerlendirmesini asil Türk milletinin muhakemesine ve ferasetine bırakıyoruz. Ancak, devletimizin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın dikkatli ve temkinli yaklaşımları kapsamında takip edilen süreçte İmralı’da cezasını çekmekte olan bebek katilinin 27 Şubat 2025 tarihinde HDP’li siyasi kuryeler aracılığıyla okuttuğu sözde 'barış ve demokratik toplum' başlıklı mektubunun içeriği ve niyeti, olayın arzulanan iyi niyetli girişimlerle örtüşmediğini açıkça ortaya koymuştur. Bugün geldiğimiz noktada terör örgütü PKK’nın toplanan sözde kongresi, kendilerinin tanımıyla 'çatışmaların devam ettiği, havadan karadan saldırıların sürdüğü zorlu koşullara rağmen' toplanmış ve yine kendilerince 'PKK’nin Örgütsel Varlığı ve Silahlı Mücadele Yöntemi ile Demokratik Toplum İnşası konularını tartışarak Özgürlük Hareketimiz için yeni bir döneme girişi ifade eden tarihi kararlar aldık' diye sözde kararlarını açıklamışlardır.
Hiç kimse şimdiden davul zurna çalıp halay çekmesin. Çünkü henüz işin başındayız. Bu teröristlere güvenmemiz için haklı bir geçmiş yaşamadık. Dikkat ederseniz, sözde kongrelerinden paylaştıkları resimlerin dili tam aksine kin ve nefret duygularının bir göstergesi ve ispatıdır. Suratları asık, elleri yumruk vaziyetindedir. Sözde kongre başlangıcındaki saygı duruşundan sonra zafer kazanmış edasıyla topluca tempo tuttukları 'yaşasın PKK' sloganları da samimiyetsizliklerinin en çarpıcı ve açık ispatıdır. Hayalleri, Irak-Suriye-İran ve Türkiye topraklarını içine alan sözde bir Kürdistan devleti kurmaktır! Bunu da zaten gizlemiyorlar. Ancak tüm bu gelişmeler kapsamında kaygıyla ve tereddütle karşıladığımız bir husus vardır ki, o da 'Terörsüz Türkiye hedefini bir devlet politikası haline getiren Cumhurbaşkanımıza, 27 Şubat çağrısıyla sorumluluk alan Abdullah Öcalan’a, İmralı-DEM Parti-Kandil arasında yürütülen temaslara ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teşekkür ediyorum' diye bir açıklama yapma ihtiyacı hisseden Sayın Devlet Bahçeli’nin yaklaşımıdır.
Cumhurbaşkanımıza ve Türk Silahlı Kuvvetlerine olan kısmını anlamakla birlikte, yıllarca kitleleri ve toplumu 'şehitler ölmez, vatan bölünmez' sloganı ile teröre karşı dinamik tutma politikasını kullanan bir siyasi yapının lideri olarak iflasını ilân etmiş teröristlere ve siyasi partnerlerine bu türden halisane duygular ifade etmesi bize göre en hafif anlamıyla binlerce şehidin acılı ailelerinin duygularını incitecektir.
"PKK, iradesi altındaki tüm unsurları ve kollarıyla birlikte kendini feshettiği konusunda samimiyetini ispat etmelidir"
Terörün bitirilmesi, kardeş kanının dökülmesine son verilmesi, emperyalizmin çıkarlarına hizmet edecek yapıların ortadan kaldırılması Demokratik Sol Parti olarak bizim de politik hedeflerimizin başında gelmektedir. Bu kapsamda sürecin başından bu yana devletimizi ve iktidar iradesini temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu duruş değerlidir. Terör örgütü PKK, iradesi altındaki tüm unsurları ve kollarıyla birlikte kendini feshettiği konusunda samimiyetini ispat etmelidir. Bunun pratikteki adı, kayıtsız, şartsız teslim olmaktır. Başkaca bir yolu ve yöntemi yoktur. Adı her ne olursa olsun, hangi coğrafyada etkin olursa olsun, KCK çatısı altında kurguladıkları tüm yapılanmalarıyla birlikte önce sahip oldukları silah ve mühimmatı güvenlik güçlerimize teslim ederek Türk adaletine gelip teslim olmaları, ondan sonra varsa birtakım aksaklıklar, bunların yasal düzenlemelerle giderilmesi sürecine geçilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin tapusu niteliğindeki Lozan Antlaşmasını 'Kürt-Türk ilişkilerini sorunsallaştıran bir metin' olarak tanımlayıp 1924 öncesi Anayasal düzeni referans alarak çizdikleri sözde 'çözüm çerçevesi' olsa olsa İmralı’da verdikleri fotoğrafı takacakları çerçeve olur. Anayasamızın ilk dört maddesi ile 42.nci ve 66.ncı maddeleri üzerinden hayal kuranlara hatırlatmak isterim ki, olası bazı düzenlemelerin hiçbir aşamasında mevcut Anayasamızın temel nitelikleri ve ilkeleri ile çelişir özellikte olmaması hususu Demokratik Sol Parti olarak bizim kırmızı çizgimizdir!"