Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan: İktidar halkın en büyük sorunu haline geldi
(ANKARA)- Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, “Halkın refahını artıracağız dediler, ama ekmeği küçülttüler. Adaleti sağlayacağız dediler, ama yolsuzluğu devletin her kademesine yaydılar. Özgürlükleri genişleteceğiz dediler, ama farklı düşünen herkesi susturdular. Şimdiye kadar yapılan bütün seçimlerde milletimizin destek verdiği iktidar, şimdi halkın en büyük sorunu haline gelmiş durumda.”dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin il kongresine katılmak üzere Adana’ya gitti. Gençlerle ve esnafla bir araya gelen Arıkan, daha sonra Yüreğir Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Saadet Partisi Adana İl Kongresi’ne katıldı. Kongrede yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arıkan, hem Türkiye’nin hem de bölgenin badireli günlerden geçtiğine dikkat çekti.
Mahmut Arıkan’ın konuşmasının satır başları şöyle:
“Halkın refahını artıracağız dediler, ama ekmeği küçülttüler”
"Tam 23 yıl önce AK Parti yola çıkarken bir söz verdi: ‘Yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edeceğiz’ dedi. Büyük vaatlerle geldiler, umut verdiler. Aradan 23 yıl geçti… Peki, ne oldu? Bir zamanlar yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele sözü verenler, bugün bu üç sorunun kaynağı haline geldiler. Halkın refahını artıracağız dediler, ama ekmeği küçülttüler. Adaleti sağlayacağız dediler, ama yolsuzluğu devletin her kademesine yaydılar. Özgürlükleri genişleteceğiz dediler, ama farklı düşünen herkesi susturdular. Şimdiye kadar yapılan bütün seçimlerde milletimizin destek verdiği iktidar, şimdi halkın en büyük sorunu haline gelmiş durumda.
"Türkiye gözdağı süreci yaşıyor"
Bugün Türkiye’de hemen hemen her gün, bir gözaltı haberi, bir soruşturma haberi izliyoruz. Yakasında parti rozeti varmış gibi davranan bazı yargı mensupları, nöbeti hiç bırakmıyorlar. Olur da bir muhalif ses çıkarsa, iktidarı eleştiren olursa diye tetikte bekliyorlar. Gazeteciler canlı yayında göz altına alınıyor. Sendika başkanları canlı yayında göz altına alınıyor. Belediye Başkanları sabah olmadan evlerinde, Siyasi Parti Genel Başkanları akşam yemeğinde gözaltına alınıyor! Sokaklarda çeteler, ihalelerde yandaşlar cirit atıyor, iktidar ne yapıyor? Çetelerin peşine düşmek yerine; siyasetçi ve gazetecilerin çetelesini tutuyor. Aslında Türkiye bir gözaltı süreci değil bir gözdağı süreci yaşıyor!.
"Ülkeyi yönetmeyi beceremeyince sorunları dile getirenleri susturuyorlar"
Şu an Türkiye’de konuşan herkes risk altında! Eğer iktidarın hoşuna gitmeyecek bir şey söylerseniz, bir sabah kalktığınızda, kapınızda polislerle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu zihniyet öyle bir hale geldi ki, artık her muhalif görüş, bir darbe iması olarak yorumlanıyor. 23 yıl sonra, hele hele Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden sonra; yapılan eleştirilerden ‘darbe’ diye tetiklenmek, bir şeylerin yolunda gitmediğini gösterir! Ekonomiyi yönetemiyorlar, krizleri bitiremiyorlar, halkın sorunlarını duymuyorlar, adaleti sağlayamıyorlar, güveni tesis edemiyorlar, kısaca ülkeyi yönetemiyorlar! Ülkeyi yönetmeyi beceremeyince ne yapıyorlar? Bu sorunları dile getirenleri susturuyorlar! Muhalif olan her sesi kısmaya çalışıyorlar. Eleştireni susturarak, gerçekleri örtbas etmeye çalışıyorlar.
"Yolsuzlukla mücadeleden kasıtları yolsuzluğu tekellerine almakmış"
"23 yıl sonra anlıyoruz ki; yolsuzlukla mücadeleden kastettikleri şey yolsuzluğu tekellerine almakmış. Kendilerinden başkasına yolsuzluk yaptırmamakmış. Bugün Adalet saraylarında para karşılığı tahliyeler konuşuluyor. Türkiye Varlık Fonu, 25 milyon dolar (Bugünün kuruyla 910 milyon TL) yolsuzluk iddiasıyla mahkemelik. Onlarca bebeğin ölümünden sorumlu “Yeni Doğan Çetesi”ni izliyoruz. Sırtını bakanlara dayayanlar, devletin stratejik kurumlarından biri olan Yunus Emre Enstitüsünü soyuyor. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü her gün bir influencerı içeriye alıyor. Köprülere ödenen garanti geçiş ücretleri köprü maliyetlerini aşmış durumda. Daha böyle bir sürü örnek sayabilirim. Şimdi size sorsam, Adana’dan bana birçok peşkeş olayı anlatabilirsiniz. İşte Yeni Nesil Siyaset tam burada devreye giriyor. Biz hep söylüyoruz: Biz duble yollara karşı değiliz, Biz duble yolsuzluklara karşıyız.
"Hukuksuzluk endeksinde 115. sıradayız"
Türkiye’nin bu durum maalesef uluslararası arenada da görünüyor. Yolsuzluk Algısı Endeksi'ne göre Türkiye 2024 yılında, 180 ülke arasında 115'inci oldu. Peki, yolsuzluğa bulaşanlar ne yapıyor? Hiçbir şey olmamış gibi lüks arabalara biniyor, çakarlı arabalarla geziyor, servetlerine servet katıyor! Bütün bunlar olurken diğer tarafta; çocuğuna süt alamayan anne, ev kirasını ödeyemeyen baba, elektriği kesilen aileler var! Yolsuzluk, sadece bir ekonomik sorun değil kıymetli Adanalılar, aynı zamanda bir ahlak ve adalet meselesidir. Ve bugün artık Türkiye’nin meselesi haline gelmiştir!
"Asgari ücret 2 bin lira değer kaybetti"
Asgari ücretin açıklandığı 24 Aralık akşamı, asgari ücretle 7,46 gram altın alınabiliyordu. Bugün bu miktar kaça düştü biliyor musun? 6,4 grama düştü. Bu asgari ücretin yaklaşık 2 bin lira erimesi demek. Hatırlayacaksınız, iktidar; ‘ikinci yüzyıl cumhuriyetin altın yılı’ olacak demişti. Evet, altın yılı oldu. Bir cumhuriyet altını bir asgari ücreti geçti. Bugün bir asgari ücret 3,8 çeyrek altın alınabiliyor.Asgari ücretlinin hali ortada. Bırakın ücretin düşük olmasını, asgari ücret giderek eriyor. Daha ilk aydan açlık sınırının altında kaldı. Asgari ücretli zam, ikramiye beklerken; iktidar kanadından çok talihsiz bir açıklama geldi. Lüks ve şatafattan, faiz lobilerinden, yandaşlara yapılan ihalelerden yapılmayan tasarruf; asgarî ücretliden, emekliden yapılıyor.
"İşsiz sayısı 11 milyona fırladı"
Bu çalışanın, asgari ücretlinin hali. Bir de çalışmayanın hali var. O daha içler acısı. Geçenlerde işsizlik rakamları açıklandı. Bu rakamlar da TÜİK’in rakamları gibi makyajlı. Ben şimdi size ilginç bir veri vereceğim. Nasıl rakamlarla oynuyorlar onu göstereceğim. Aralık 2024 işsizlik oranı %8.5 açıklandı. Yani 3 milyon insanımız işsizmiş. Aslında bu açıklanan ‘dar tanımlı' işsizlik rakamı. Bu rakama, iş bulma umudunu kaybedip, iş aramaktan vazgeçenler dahil değil, tam zamanlı iş bulamadığı için yarı zamanlı işlerde çalışmak zorunda kalanlar da dahil değil. Bunları da eklediğimizde işsiz sayısı kaça çıkıyor biliyor musunuz? 11 milyona çıkıyor. İşsizlik oranı da %28,2’ye fırlıyor! Üretiyoruz, şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz denilen bu ülkede son bir yılda işsiz sayımız tam 1.7 milyon kişi artmış. Peki dünya sıralamasında neredeyiz? Dünyada işsizlik rakamlarında bizim altımızda 28 ülke var. Bunların yarısı Afrika ülkesi, diğerleri ise adını bile duymadığımız küçük ülkeler. Çalışanın dahi aç olduğu bir ülkede, işsiz kardeşim ne yapacak Allah aşkına? Hepiniz işte şahitsiniz, çevremizde çok işsiz var. Sayıları giderek artıyor.
"Ülke borç batağına saplandı erken değil derhal seçim olmalıdır"
Ülke olarak borç batağına saplandık. Şubat Ayında hazinenin 117,8 milyar lira iç borç ödemesi var. Bu ödemenin tamamı faiz ödemesi. Yani iç borç ödemesinin içinde tek kuruş anapara ödemesi yok. Ve daha acısı bu ödemeyi yapabilmek için 180,1 milyar liralık yeni bir iç borçlanmaya gidilecek. Ocak Ayında da bütçeden 163 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. Daha ilk aydan bütçe battı arkadaşlar! Böyle yönetse, baba evladına bakkal dükkanını emanet etmez. Biz bunlara ülke mi emanet edeceğiz? O yüzden diyoruz ki, erken seçim falan olmaz, bu ülkede derhal seçim olmalıdır. ‘Yasaklar, yolsuzluklar ve yoksullukla mücadele edeceğiz’ dediler, Türkiye işte 23 yılda bu hale geldi. Tablolar ortada. Her şey yokuş aşağı gidiyor. Yükselen tek grafik bugün gördük, yolsuzluk grafiği. Orada yükseliyoruz.
"Gazze barış gücü adıyla derhal bir askeri güç kurulmalıdır"
Ülkemiz gibi, bölgemiz de zor günlerden geçiyor. Gazze’de ölü doğan ateşkes, tüm dünya kamuoyunun gündeminde. Trump ve Netanyahu’nun tahriklere devam ediyor. Biz, bu pervasızlıklarını; 40 parçaya bölüp yumuşak lokma haline getirmeye çalıştıkları İslâm dünyasından aldıklarını çok iyi biliyoruz. Gelinen noktada bizim bir teklifimiz var. Gazze Gazzelilerindir, Gazzelilerin yanında da İslam dünyası olmalıdır. Bu sebeple, Gazze'yi İslam dünyası imar etmelidir. Gazze’nin güvenliğini sağlamak için derhal İslam ülkelerinin de içinde bulunduğu ‘Gazze Barış Gücü’ adıyla bir askerî güç kurulmalıdır. Bu barış gücünde başta soykırım davasını açan ve şu anda yaptırımla tehdit edilen Güney Afrika Cumhuriyeti olmak üzere soykırım ve işgal karşıtı tüm ülkeler de bulunmalıdır. Hiç değilse Türkiye üzerine düşeni yapmalıdır. Türkiye diplomatik girişimlerinin yanı sıra, askeri girişimlerde de bulunmalıdır. Biz bunu söylediğimizde: ‘O öyle kolay mı, hariçten gazel okuyorsunuz’ diyorlar. Sene 1997. Milli Görüş iktidarda. Erbakan Hoca iktidarda. Bu belge, Filistin’in El-Halil bölgesine Mehmetçiğin gitmesi için çıkarılan teskere. Bakın ne kadar kolay! Ama Saadet Partili olunca kolay! Milli Görüşçü olunca kolay! Necmettin Erbakan’ın yolundan gidince kolay! Biz bir kez daha söylüyorum; El-Halil’den, Ramallah’a Gazze’den, Kudüs’e Nehirden, Denize Filistin sonsuza kadar özgür olacak inşallah!
"Eski düzenin 5G’sine mecbur değiliz"
2025, 5G'ye geçiş yılı olacakmış. Doğrudur, hatta 5G'ye geçtiler bile. Onlar için 5G şudur: Güç zehirlenmesi, Görevi ihmal, Güveni istismar, Gündemi değiştirme, Geçimi unutturma! Biz Saadet 5.0 ile siyaseti güncelliyoruz! Yeni Nesil Siyaset’le gerçek 5G’yi getiriyoruz:
Güler yüz - İnsanları dinleyen, anlayan bir siyaset. Güven - Sözüne sadık, halkın yanında duran bir siyaset. Gayret - Laf değil, iş üreten bir siyaset. Gelişim - Geleceği planlayan, ülkeyi ileriye taşıyan bir siyaset. Gerçeklik - Sorunları saklamayan, çözüm üreten bir siyaset. Eski düzenin 5G’sine mecbur değiliz!"