TBMM Başkanvekili Biçer Karaca: "Bugün Meclis’te Zahide Yetiş'in konuşmacı olarak yer alması kadın mücadelesine hakarettir"
![TBMM Başkanvekili Biçer Karaca: "Bugün Meclis’te Zahide Yetiş'in konuşmacı olarak yer alması kadın mücadelesine hakarettir"](https://64k.net/media/anka_img/202502/ae740332-80d8-45e3-af28-699026deb9c7-w.jpeg)
(TBMM) - TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, "Bugün Meclis’te, Zahide Yetiş ve benzeri ekran yüzlerinin TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu’nda konuşmacı olarak yer alması, hem kadın mücadelesine hem de bu ülkenin ilerici tüm değerlerine yönelik ağır bir hakarettir" açıklamasını yaptı.
TBMM Başkanvekili ve CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu’na gündüz kuşağında yayınlanan 'Yeniden Başlasak' programının sunucusu Zahide Yetiş'in katılmasına X hesabından yaptığı bir paylaşım ile tepki gösterdi. Biçer Karaca’nın paylaşımı şöyle:
"Türkiye’de gündüz kuşağı programları, kadın hakları mücadelesinin altını oyan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştiren ve medyanın sermaye odaklı yozlaşmasının en çarpıcı göstergelerinden biri haline geldi. Medya etiğinden tamamen uzak, reklam gelirleri ve siyasi rant merkezli bir anlayışla sürdürülen bu yayınlar, kadınların eşit yurttaşlık hakkını erozyona uğratırken, kamu kaynaklarının da yandaş medya aygıtlarının finansmanı için bir araç olarak kullanılmasını pervasızca meşrulaştırıyor. Bugün Meclis’te, Zahide Yetiş ve benzeri ekran yüzlerinin TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu’nda konuşmacı olarak yer alması, hem kadın mücadelesine hem de bu ülkenin ilerici tüm değerlerine yönelik ağır bir hakarettir. Çünkü bu figürler, yıllardır cinsiyetçi şovlar, dramatizasyon ve ucuz sansasyon üzerinden reyting devşiren, kadınları güçlendirmek yerine, onların yaşadığı trajedileri birer metaya dönüştürerek medya piyasasında pazarlayan yapının bizzat taşıyıcı unsurları oldu. Bu kirli medya düzeninin karşısında net bir duruş sergilemek gerekiyor. Bugün televizyon ekranlarından pompalanan bu zehirli içerikler, kadınların onurunu yok sayan, patriarkal düzenin sürdürülebilirliğini sağlayan bir ideolojik aygıta dönüşmüş durumda. Dolayısıyla, mesele yalnızca medya etiği sorunu değil; siyasal rant, kamu kaynaklarının sermayeye aktarımı ve iktidar tarafından desteklenen toplumsal mühendislik projesinin parçası olarak görmek gerekiyor. Bu çarpık medya düzenine meşruiyet kazandıran politikaların teşhir edilmesi, kadın mücadelesinin gasp edilmesine izin verilmemesi ve kamusal alanın, sermaye ve iktidar işbirliğiyle bir sömürü sahasına dönüştürülmesine karşı eşitlikçi, özgürlükçü ve ilerici bir hattın inşa edilmesi bir zorunluluktur."