Uluslararası Irk Ayrımcılığı ile Mücadele Günü... "Amerika ve Avrupa'da ırkçı ve aşırı sağcı siyasetler büyüyor, Frontex'e milyonlar akıtılıyor"

Uluslararası Irk Ayrımcılığı ile Mücadele Günü... "Amerika ve Avrupa'da ırkçı ve aşırı sağcı siyasetler büyüyor, Frontex'e milyonlar akıtılıyor"

Kamera: Hakan KAYA

(İSTANBUL) Uluslararası Irk Ayrımcılığı ile Mücadele Günü nedeniyle Şişhane Meydanı'nda bir açıklama yapıldı. Avrupa ve ABD’de, ekonomik krizin yarattığı siyasi fırsatlardan yararlanan, göçmen düşmanı ırkçı hareketlere dikkat çekildi. Türkiye'de yaşanan bazı olayların da sıralandığı açıklamada, "Savaşlardan, diktatörlüklerden ve iklim krizinin yol açtığı türlü felaketlerden kaçmak zorunda kalan göçmenlerin önüne; yaşama, barınma, çalışma, sağlık, eğitim gibi en temel insani haklara erişimde bir nefret duvarı örülüyor. Avrupa Birliği hükümetleri kapitalizmin çoklu krizinin faturasını yoksullara keserken ırkçı sınır tedbirlerine, Frontex projesine milyonları akıtıyor" denildi.

21 Mart Uluslararası Irk Ayrımcılığı ile Mücadele Günü nedeniyle Göçmen, Mülteci Dayanışma Ağı tarafından Şişhane Meydanı'nda bir basın açıklaması yapıldı. Acıklama, Türkçe dışında Kürtçe, Arapça ve İngilizce okundu. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri tarafından okunan açıklamada, 21 Mart 1960 tarihinde Güney Afrika'da, ırk ayrımcılığı yasalarını protesto edenlerin üzerine polisler tarafından ateş açılması sonucu 69 kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle, 1966 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun, ırk ayrımcılığının bütün biçimlerinin ortadan kaldırılması çağrısıyla, 21 Mart'ı "Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Gün" ilan ettiği anlatıldı.

"Dünyada ırkçılık giderek artmakta, göçmen mülteci düşmanlığı ağırlık kazanmaktadır"

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek 4 Kasım 2000 tarihinde imzaya açılan ve 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe giren her türlü ayrımcılığı yasaklayan 12 numaralı protokolün Türkiye tarafından 18 Nisan 2001 tarihinde imzalandığı ancak TBMM’de henüz onaylanmadığının belirtildiği açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

"Bu uluslararası sözleşme ve protokollerle devletler ırkçılığı önleme konusunda sorumluluk almış ve taahhütte bulunmuş olmalarına rağmen; bugün dünyada ırkçılık giderek artmakta, göçmen mülteci düşmanlığı ağırlık kazanmaktadır. Irkçı şiddetle karşılaşan göçmenler, haklarını arayamaz duruma düşmekte, bulundukları ülkenin yasalarının kendilerine sağladığı güvenceleri bile kullanamamaktadırlar. Avrupa'da ve ABD’de, ekonomik krizin yarattığı siyasi fırsatlardan yararlanan, göçmen düşmanı ırkçı hareketlere bugün daha yakından tanık oluyoruz. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Portekiz, Hollanda, Belçika, Avusturya, Macaristan, Arjantin gibi dünyada pek çok ülkede ırkçı ve aşırı sağcı siyasetler büyüyor.

"Frontex projesine milyonlar akıtılıyor"

Savaşlardan, diktatörlüklerden ve iklim krizinin yol açtığı türlü felaketlerden kaçmak zorunda kalan göçmenlerin önüne; yaşama, barınma, çalışma, sağlık, eğitim gibi en temel insani haklara erişimde bir nefret duvarı örülüyor. Avrupa Birliği hükümetleri kapitalizmin çoklu krizinin faturasını yoksullara keserken ırkçı sınır tedbirlerine, Frontex projesine milyonları akıtıyor.

Öte yandan, Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da İsrail’in uyguladığı soykırım 1,5 yıldır devam ediyor. Bu süre içinde çoğunluğu kadın ve çocuk 100 binden fazla insan katledildi. 200 binden fazla insan yaralandı. 2 milyon Filistinli birden fazla defa yerinden edildi. Son bir yılda; başta Sudan, Kongo, Kenya ve Somali olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde devam eden savaşlarda, iç savaşlarda on binlerce insan öldü, yüzbinlerce insan yerinden edildi. Sırf etnik veya ulusal kimlikleri nedeniyle sivil insanlar katledildi.

"Türkiye’de de göçmenler, krizlerin sorumlusu olarak gösteriliyor, günah keçisi ilan ediliyor"

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de göçmenler, egemen sınıfların faili olduğu krizlerin ve suçların sorumlusu olarak gösteriliyor, günah keçisi ilan ediliyor. Kürtler ve Romanlar gibi egemen ırktan olmayanların da ayrımcılığa maruz kaldığı Türkiye’de, son bir yılda yaşanan göçmenlere yönelik ırkçı saldırılara ilişkin bazı örnekleri aşağıda özet olarak hatırlatıyoruz;

Gaziantep'te Suriyeli çocuk Ahmed 12 Ocak’ta öldüresiye dövüldü, cinsel tacize uğradı, öldü sanılarak yol kenarına atıldı, daha sonra yoldan geçenler tarafından ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.

31 Mart’ta yeniden seçilen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ırkçı uygulamalarını genişletti, yerel seçimlerde göreve gelen pek çok belediye başkanı yeni ırkçı uygulamalar başlattı.

30 Haziran’da Kayseri Danışmentgazi Mahallesinde 6 yaşındaki bir çocuğun istismar edildiği iddiası, ırkçılar tarafından Suriyelilere yönelik bir nefret dalgasına dönüştürüldü. Irkçılar mahalledeki Suriyelilerin evlerine, işyerlerine, arabalarına saldırdı. Ardından iki gün sonra Hatay, Gaziantep, Konya, Urfa gibi pek çok kentte benzer görüntüler ortaya çıktı. Saldırılardan sonra mağdur durumdaki 150 Suriyeli aile hukuksuz bir şekilde sınır dışı edildi.

2 Temmuz’da Antalya Serik ilçesinde gece yarısı kaldığı evin basılması sonucu bıçaklanan 17 yaşındaki Suriyeli çocuk Ahmet Elhamdan hayatını kaybetti.

Bursa’nın İnegöl ilçesinde 16 yaşındaki E.G, 23 yaşındaki Suriyeli Hani Kasım’ı defalarca bıçakladı. Kasım, kaldırıldığı hastanede 2 Eylül’de hayatını kaybetti.

21 Eylül’de İstanbul-Gaziosmanpaşa’da bir oyun parkında arkadaşlarıyla oyun oynarken maskeli iki kişi tarafından saldırıya uğrayan 15 yaşındaki Suriyeli Abdullatif Davvara hayatını kaybetti.

İstanbul Esenyurt’ta bir grup ırkçı genç, sağır ve dilsiz 10 yaşındaki Suriyeli çocuğa kabloyla işkence yaptı, kulağını penseyle kesmeye çalıştı.

Türkiye’de; Geri Gönderme Merkezleri, her türlü hukuksuzluk ve şiddetin kol gezdiği yerler olarak anılıyor. Önce kasten ölüme terk edilen, sonra cesedi yakılan Afgan göçmen Nourtani’nin katillerine iş kazası olmuş gibi ceza verilmek istenmesi gibi; göçmenlere karşı işlenen nefret ve ırkçı suçlara, çok daha düşük cezalar veriliyor."

Taleplerini sıraladı

Irkçılığa karşı mücadeleyi büyütme çağrısında bulunan Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı'ndan Yıldız Onen ise taleplerini maddeler halinde şöyle dile getirdi:

Birleşmiş Milletler Her Çeşit Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme uygulansın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek 12 numaralı protokol onaylansın, geri göndermeler ve sınırdışı etme politikası durdurulsun, göçmenlerin uğradıkları tüm haksızlıklara karşı hukuk ve adalet çerçevesinde tedbirler alınsın, Türkiye’ye gelmek ve/veya Türkiye’den Avrupa’ya gitmek isteyen göçmen ve mülteciler için insan haklarına ve onuruna uygun koşulları oluşturacak şekilde sınırlar açılsın, göçmenlerin sağlık, eğitim, barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlara erişimi sağlansın, çalışma hayatında ağır sömürü koşullarına yol açan uygulamalar önlensin ve bütün bunların zemininin oluşturulması için 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne konulan coğrafi çekince kaldırılsın ve göçmenlere 'mülteci' statüsü tanınsın."