Yeni Yol grup toplantısı... Ahmet Davutoğlu: "Cumhurbaşkanlığı makamı için diploma savaşlarının yapılıyor olması Türkiye için en büyük ayıp"

Yeni Yol grup toplantısı... Ahmet Davutoğlu: "Cumhurbaşkanlığı makamı için diploma savaşlarının yapılıyor olması Türkiye için en büyük ayıp"

(ANKARA) - Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Bir yerde ilim, akademi çürüdü mü başka her şey çürür. Bir siyaset adamı olarak hicap duyuyorum, çünkü siyaset hiçbir zaman bu kadar çirkinleşmemişti. Bir devlet adamı olarak hicap duyuyorum devlet kurumlarına bu kadar güvensizliğin olduğu bir dönem yaşanmamıştı. Devletin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına gelmek için diploma savaşlarının yapılıyor olması Türkiye için en büyük ayıp, en büyük rezalet, en büyük skandaldır. O makama ehliyetini ispat etmeli insanlar, liyakatini ispat etmeli, vizyonunu göstermeli. Başkalarının diplomasının yokluğunu, varlığını tartışmamalı" dedi.

DEVA, Gelecek ve Saadet Parti'nin çatı partisi Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Maalesef birileri Türkiye'nin gerçek gündeminin konuşulmasındansa kendi oluşturdukları iklimin konuşulmasını, iklimin hakim olmasını istiyor. Buradan uyarmıştık, hem eski dostlarımızı hem bütün siyasi partileri ve milletimizi. Sakın ha yanlış yola sapmayın, geri dönüşü olmayan yola girmeyin. Hukukun, insan haklarının olmadığı yerde herhangi bir şekilde ekonomik kalkınma da olmaz, huzurda olmaz, güven de olmaz, istikrar da olmaz. Şimdi tam Türkiye'nin en temel sorunlarından birisi çözülüyor derken, çözülme aşamasında derken ve iktidar ile DEM Parti heyetleri görüşmüş, ülkede Nevruz'a doğru giderken, 'Acaba bazı yaralar sarılır mı' diye düşünürken birileri yeni yaralar açma peşinde. Türkiye'ye deli gömleği gibi giydirilmiş Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemini, zırdeli gömleği haline getirip bu memleketin bütün demokratik tecrübelerini ve demokratik birikimini yok etmeye çalışan bir çete var. Artık bu aşikar. Biz ya buna karşı mücadele edeceğiz ve o geri dönüşü olmayan hani o köprüden önce son çıkış denilen yere girmeden bu ülkeyi kurtaracağız ya da o kötü akıbet hepimizin başına gelecek.

"Hepimiz hukuk önünde hesap veririz"

Bir devlet niye vardır arkadaş? Hukuk niye vardır? Çok açık söyleyeyim bir ülkede hukuk olup olmadığının testi mahkemelerin olması değildir, cezaevlerinin olması değildir. Nazilerin de mahkemeleri ve cezaevleri vardı. Sovyetlerin de vardı cezaevleri. Bir ülkede hukukun olduğunun işareti zayıflar kadar güçlüler yargılanabiliyorsa, hasımlar ve rakipler kadar yakınlar da cezalandırılabiliyorsa ve herkes 'Ben hakimin önüne gittiğimde adaletle hükmedilir' kanaatine sahipse hukuk vardır. Şimdi baktığımızda değerli genel başkanlar da biraz önce zikretti, hiçbirimiz hukuktan muaf değiliz. Hepimiz hukuk önünde hesap veririz. Cumhurbaşkanı şu anda hukuki muafiyet dolayısıyla belirli bir zırhın arkasında görülebilir o da dahil, büyükşehir belediye başkanları da dahil, bakanlar da dahil hepimiz eski ve yeni siyasetçiler de hesap makamındayız arkadaşlar. Önce dünya mahkemede sonra ahirette Allah'ın huzurunda hesap makamındayız.

"Müslüman, Hristiyan, muhalif ayrımı yapmaz hukuk"

Buhari'de geçer hadis. Mahzum Kabilesi, Kureyş'in en köklü kabilesidir, çok güçlüdür. Orada bir kadın hırsızlık yapar, kabilenin büyükleri gelir derler ki 'Bunu nasıl kurtarırız'. Giderler Usame Bin Zeyd'e yani Hz. Peygamberin evlatlığının oğluna, 'Hz. Peygamber seni çok sever, git söyle de bu cezayı hafifletelim'. O zaman Hz. Peygamberin o muhteşem cevabı gelir, 'Sizden önceki milletler suç işlediklerinde zayıfları cezalandırıp güçlüleri cezalandırmadıkları için helak oldular. Kızım Fatıma olsa onun da kolunu keserim' der. Şimdi güç bende dolayısıyla hukuk benim diyenlere sesleniyorum. Hukuk aynen Fatih'in kadı önünde ayakta durması gibi. Müslüman, Hristiyan, muhalif ayrımı yapmaz hukuk. Eşit düzeyde olacak.

"Cumhurbaşkanlığı makamına gelmek için diploma savaşlarının yapılıyor olması Türkiye için en büyük ayıp"

Dün diploma meselesi çıktı. Bir tweet yayınladım şimdi sizinle tekrar paylaşmak istiyorum, arkadaşlar bu bir rezalettir. Bir akademisyen olarak hicap duyuyorum. İstanbul Üniversitesinin kökü Fatih Medreselerine kadar giden Türkiye'nin değil, dünyanın en eski kurumlarından bir tanesi. 31 yıl önce kendisinin verdiği diplomayı iptal ediyor. O diplomanın yatay geçişinde usulsüzlük mü var, veya o diploma ile ilgili bir sıkıntı mı var? O zaman birinci sorumlu üniversitedir. Üniversite kendi çalışanlarına bu diplomayı nasıl verdiniz diye hesap soracak. Kuruma güven kalmamış, Cumhurbaşkanının diploması tartışılıyor Marmara Üniversitesi güveni kaybetti, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tartışılıyor, İstanbul Üniversitesi... Bir yerde ilim, akademi çürüdü mü başka her şey çürür. Bir siyaset adamı olarak hicap duyuyorum, çünkü siyaset hiç bir zaman bu kadar çirkinleşmemişti. Bir devlet adamı olarak hicap duyuyorum devlet kurumlarına bu kadar güvensizliğin olduğu bir dönem yaşanmamıştı. Devletin en yüce makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına gelmek için diploma savaşlarının yapılıyor olması Türkiye için en büyük ayıp, en büyük rezalet, en büyük skandaldır. O makama ehliyetini ispat etmeli insanlar, liyakatini ispat etmeli, vizyonunu göstermeli. Başkalarının diplomasının yokluğunu, varlığını tartışmamalı. Şimdi tam biz bu diploma olayı ile ilgili konuşurken sabah uçağa binerken haber düştü tutuklamalar başladı. Arkadaşlar şimdi elimde Cumhuriyet Savcılığının iki açıklaması var. Bu açıklamalarda suçlamaları okuyacağım, dediğim gibi hiç kimse muaf değildir hukuk karşısında. İmamoğlu da Erdoğan da Davutoğlu da muaf değil.

"Madem ki daha önceki dosyalarla ilgili harekete geçiliyor derhal harekete geçsin"

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasını okuyan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Şimdi kara para aklama, kişisel zenginleşme, ihaleye fesat karıştırma ve ve gidiyor.. Peki şimdi sorma vakti, birer birer soracağım sayın Erdoğan'a ve Türkiye'deki bütün savcıları bu suçlar etrafında harekete geçmeye davet ediyorum. Madem ki İstanbul Başsavcısı birtakım delillere ulaştı ve bu araştırmayı yaptı şimdi sıra diğerlerinde. Bir bakan vardı bu ülkede Ekonomi Bakanı. Şirket kurdu eşine ve bu devlete dezenfektan sattı. Bu kişisel zenginleşme değil mi? Bu makamı kötüye kullanma değil mi? Bu kara para aklamanın bir başka türü değil mi? O zaman savcılarımız hemen harekete geçsin. Çağırıyorum. Madem ki daha önceki dosyalarla ilgili harekete geçiliyor derhal harekete geçsin. Peki, meşhur Rıza Zarrap davası. Sayın Babacan hatırlayacak, Numan Kurtulmuş bir ödül verdiğinde bilmeden verdim diye bir açıklama yaptığında Bakanlar Kurulunda demiştim, 'Bir daha hiçbir arkadaşımı bu sahtekarla yan yana görmek istemiyorum' diye. O zaman hayırsever diye adlandırılmıştı Rıza Zarrap, şimdi kara para aklamaktan Türkiye'nin başbakanları, bakanları New York'ta yargılanıyor. Görevden alındıktan sonra da bağırdım, bas bas haykırdım, 'Rıza Zarrap'ı Türkiye'de yargılayın. Yurt dışına bırakmayın bu Türkiye'yi rezil edecektir' diye."

"Çanakkale nasıl geçilmemişse Gazze de geçilemeyecek inşallah"

Davutoğlu, Gazze'de yaşanılanlar için de şunları kaydetti:

"Gazze yeniden soykırımın başladığı bir katliam alanına dönüştü. Bizimkiler Türkiye'de bu operasyonları yapmak yerine biraz da yönlerini Gazze'ye doğru dönmeliler. Gazze'deki bu soykırıma karşı her zaman en güçlü şekilde karşı koyduk. Her zaman sesimizi yükselttik, bundan sonra da sesimizi yükseltiyoruz. Çanakkale Savaşında olan Gazzeliler adına onların bize bıraktığı Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünde Gazze'ye sesleniyoruz, Çanakkale nasıl geçilmemişse Gazze de geçilemeyecek inşallah."