Yeni Yol grup toplantısı… Ali Babacan: "Sayın Erdoğan milletimiz sizin gibi rüyada değil, çoktan uyandı"

(ANKARA) - Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, "Ülke yönetmek sürekli yalanlar yayarak ve insanların yalanlara inanmasını bekleyerek olmaz. İktidardakiler gerçekleri gizleyerek, anı kurtarma çabası içinde hareket ederek hem kendinize hem de bu millete kötülük yapıyorsunuz. Şunu unutmayın, Türkiye’nin çok büyük bir potansiyeli var. Ama bu potansiyeli ortaya çıkaracak olan şey şeffaflıktır, ehil ve dürüst kadrolardır, her an hesap vermeye hazır yönetim anlayışıdır. Sayın Erdoğan algıyla bir yere kadar yönetirsiniz. Gerçekler er ya da geç sizin kapınızı çalar. Milletimiz sizin gibi rüyada değil, çoktan uyandı. Artık siz de uyanın" dedi.
Yeni Yol'un grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Sırrı Süreyya Önder’i anarak sözlerine başladı. Babacan, "Sırrı Süreyya Önder sadece siyasetçi değil kültür insanı rolüyle de bu ülkenin ruhuna dokunmuş nevi şahsına münhasır bir insandı. Kalemini suskunluğa yüreğini barışa açanlardandı. Sesi ülkemizin birlik ve beraberliği için yankılandı. Farklı siyasi görüşlerden herkesin sevgisini yaşarken kazanmıştı. Hastaneden yoğun bakımdayken kendisini ziyaret edenlere baktığımızda, cenaze merasimine katılanlara baktığımızda adeta tüm Türkiye’yi orada gördük. Toplumumuzdaki barış talebinin ne kadar güçlü olduğunu da aslında hem hastane ziyaretlerinde hem de cenaze töreninde gördük. Onu gülümsemesiyle, neşeli mizacıyla, barış için taşın altına koyduğu bedeniyle hatırlayacağız" dedi.
"Şu anda Türkiye’de siyaset ve toplum bizzat bu ülkenin cumhurbaşkanı tarafından geriliyor"
Sırrı Süreyya’nın cenaze töreni sırasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırıyı kınayan Babacan, şunları söyledi:
"Bu saldırıyı şiddetle kınıyor, Sayın Özel’e bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi buradan iletmek istiyorum. Bu saldırıya, bu türden saldırılara maalesef ülkemiz yabancı değil. Bu ülkede siyaset birilerinin eliyle kriminal bir alana dönüştürülmeye çalışılıyor. İktidar bir yandan meşru siyaset zeminini yargı yoluyla yok etmeye çalışırken bir yandan da sürekli olarak nefret dilinin kullanarak siyasi şiddeti besleyen bir iklim oluşturuyor. Size sadece iki cümle okumak istiyorum; ‘Akıllarını başlarına almazlarsa sokakta dahi yürüyemezler’, ‘Adaylık yolunda telef olacaklar.’ Bunlar kimin ifadeleri? Bu ülkenin Cumhurbaşkanının siyasi rakipleri hakkında sarf ettiği cümleler bunlar. Bu sözler siyaseti geriyor, toplumu geriyor. Şu anda Türkiye’de siyaset ve toplum bizzat bu ülkenin cumhurbaşkanı tarafından geriliyor. Siz bu iklimi oluşturursanız, bu kadar insanları gererseniz, nefret ve öfke dilini kullanırsanız o zaman siyasi şiddete imkan veren, besleyen bir iklim oluşturursunuz. Üstelik muhalefete yapılan her türlü baskı ve zorbalığı alttan alta destekleyerek ‘oh oldu, hak ettiler’ diyen sorumsuzların da önünü açmış olursunuz.
"Biz öyle beyaz toroslarla, cenaze torbalarıyla parmak sallayanlara pabuç bırakmayız"
İktidara da bir kısım muhalefete de söylüyorum; ne iktidarın telefli cümleleri ne de kimi muhalefetin provokatif ayrımcı dili toplumumuzun uzlaşı talebinin önünde duramaz. Bizim yolumuz belli siyaseti öfke dilinden temizleyeceğiz, biz siyasi ikbali uğruna bu topraklara daha fazla nefret ekenlerin karşısında dimdik duracağız. Nedir bu ülkenin çektiği sizden. Bakın bu sadece kızdı da konuşuyor değil, yine Sayın Erdoğan’ın bizzat sarf ettiği ifadeyi burada tekrar etmek istiyorum. Ne demişti? ‘Öfke bir hitabet sanatıdır’ demişti. Bunu kasten yapıyor. Zannediyor ki ülkeyi gereyim iki kutupta buluşturayım, bir kutup iki kutup olduğunda ben nasıl olsa bu ülkede gelecek seçimleri de kazanırım diye bir hesabı var bunun arkasında, unutmayın. Türkiye iktidar ve ana muhalefet olarak sadece bu iki odakta kutuplaşırsa diyor ki Erdoğan ‘nasıl olsa ben onları yenerim’ diyor. İşte biz bu oyunu bozacağız. Biz bu iki kutuplu siyasete izin vermeyeceğiz bu ülkede. Biz bu ülkede yeni bir yolun mümkün olduğunu ve güçlü bir şekilde ‘biz burada varız ve desteğinize talibiz’ diye milletimizin karşısında olduğumuzu göstereceğiz inşallah.
Açıkça söyleyeyim arkadaşlar biz öyle beyaz toroslarla, cenaze torbalarıyla parmak sallayanlara pabuç bırakmayız. Söz veriyoruz. Bu ülkeyi annelerin ağlamadığı, hiçbir gencin cenazesinin hiçbir torbaya girmediği bir ülke yapacağız inşallah. Bunun için yola çıktık."
"İktidar insanların gözünün içine bakarak yalan söylemeyi artık sürekli bir alışkanlık haline getirdi"
Babacan sözlerine şöyle devam etti:
“İktidar insanların gözünün içine bakarak yalan söylemeyi artık sürekli bir alışkanlık haline getirdi. Palavra, palavra, palavra… İşleri güçleri bu. Ülkenin cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde insanların yüzüne baka baka ‘15 yıl önce 2023 vizyonu dedik ve bu hedefe ulaştık’ dedi. Sanki bu ülkenin insanı hafızasını yitirmiş gibi, sanki rakamlar gerçeği söylemiyor gibi. Bu nasıl hedefe ulaşmaysa inanın bakıyoruz şaşırıyoruz. Yakışmıyor, ülkenin cumhurbaşkanına yakışmıyor. Hangi rakamları kullandı, danışmanları ne tür işlemler yaptı da bu sonuca ulaştı inanın anlaşılır değil. Tüm dünyanın matematikçileri bir araya gelse Erdoğan’ın matematiğini çözemez. Bunların matematiği iki artı iki eşittir beş. Ama İletişim’deki (İletişim Başkanlığı) akıl hocaları diyor ki ‘Korkmayın ısrarla ve ısrarla iki artı iki eşittir beş deyin. Gün gelecek bu millet size inanacak. Bir yalanı sık tekrar ederseniz insanlar bunu bir gün gerçek olarak kabul edecek’ diyor. Bunu kabul edecek Türkiye’de tek bir kişi değil ilkokul bire gidip de bir tek matematik dersine girmiş hiçbir ilkokul öğrencisi bile bunu kabul etmez. Bunlar hakikatle oynuyorlar, matematik ilmine meydan okuyorlar. Sayın Erdoğan siz çocuk mu kandırıyorsunuz? O 2023 hedeflerini biz koyduk, çalışma arkadaşlarımızla beraber büyük ve güçlü Türkiye vizyonu olarak belirledik o hedefleri.
"2023 hedefinde düşük tek haneli yani yüzde 5’in altında enflasyon hedefi vardı, siz yüzde 64 ile bitirdiniz"
Yıl 2011, Türkiye’nin zirvede olduğu yıllar. Doğudakilerin imrendiği, batıdakilerin parmakla gösterdiği örnek Türkiye o zaman. Başarılarıyla Avrupa’da manşetleri süsleyen, İslam coğrafyasında ilham kaynağı olan bir Türkiye o günkü Türkiye. O günlerde biz arkadaşlarımızla oturduk şöyle bir tabloya baktık ve önce şükrettik, ‘Rabbim bize milletimize alnımızın akıyla, alnımızın teriyle hizmet etmeyi nasip etmiş biz de gereğini layığıyla yerine getirmişiz, çok şükür’ dedik. Ama ‘yetmez, bununla yetinemeyiz. Türkiye bundan çok daha fazlasını hak ediyor’ dedik. Enflasyon tek haneydi, ‘Yetmez, daha da düşük tek haneye inecek’ dedik. Bunlar ne yaptılar 2023 hedefinde düşük tek hane enflasyonu varken 2023 enflasyonu tam yüzde 64 ile bitirdiler. Sayın Erdoğan hangi hedefi tutturdunuz yahu? 2023 hedefinde düşük tek haneli yani yüzde 5’in altında enflasyon hedefi vardı, siz yüzde 64 ile bitirdiniz. Bir de çıkıp 2023 hedefini tutturduk diyorsunuz.
10 yılda Türkiye’nin milli geliri üç buçuk katına çıkıyordu, 3 bin 500 dolardan 12 bin 500 dolara. Baktık göstergelere, 10 yılda üç buçuk katına çıkıyorsa herhalde bir 10 yıl sonra da mevcudunda iki katına çıkar dedik ve 25 bin dolarlık milli gelir hedefi koyduk. Ulaşılan rakam 13 bin 243 dolar. Sayın Erdoğan 25 bin dolar hedef koyduk 13 binde kaldınız. Bu mu 2023 hedefiniz. Bu konular sadece basit bazı rakamlardan ibaret değil. Sanmayın ki hedeflerin tutmaması sadece bazı göstergelerden ibaret. Bunlar vatandaşın cebinden tırtıklanan paralar. Çaktırmadan usulca vatandaşın elinden alınan paralar bunlar. Bir kişinin inadı, kötü yönetimi yüzünden gençlerin yarınlarından çalınan bunlar.
"Bunlar ülkede barınma sorunu patlattılar"
Başka ne hedef koymuştuk? Ülkenin ihracatçılarıyla beraber sektör sektör çalıştık. Her sektöre ‘Siz ne hedefliyorsunuz, bundan 10 sene sonra ne kadar ihracat yapmayı planlıyorsunuz’ dedik. Topladık 600 küsur milyar dolar çıktı. Dedik ‘Biraz ihtiyatlı olalım bunu 500 milyar dolar yazalım, 600 olursa ne ala’ dedik. Ama resmi hedefimizi 500 milyar dolar olarak açıkladık 2023 için. Çıkan rakam 255 milyar dolar 2023’te. Sayın Erdoğan bu mu hedef tutturmak? 500 milyar dolar ihracat hedefi koyduk siz 255 milyar dolarda kaldınız. Hala çıkıp insanların gözüne baka baka 2023 hedeflerine ulaştık diyorsunuz ya. Bu yaptığınız doğru değil. Tablo ortada. Siz hedeflerin yarısını bile zor geçtiniz, ekonomimizi mahvettiniz. İnsanlarımızı perişan ettiniz. Yetmedi yeni sorunlar yaratmaktan da çekinmediniz. Ben buradan soruyorum 2023 hedefimizde ülkede sanal kumarın yaygınlaşması, gençlerimizin kumara saplanması var mıydı? Bunlar ülkede 1998 yılında bitmiş olan kumarı yeniden canlandırdılar ve herkesin telefonuna bir kumarhane açtılar, yüzlerce kumar makinesi koydular her telefonun içine. 2023 yılı hedeflerinizde o gün gelecek Türkiye’de kiracılar ve ev sahipleri mahkemelik olacak diye hedef koymadık ki. Bunlar ülkede barınma sorunu patlattılar.
"Bugün Türkiye’de her bir gencimiz evlenmekte zorluk çekiyorsa bunun tek sebebi bu menfaat şebekesidir"
Bakın arkadaşlar son açıklanan enflasyon rakamı… TÜİK; TÜİK ne demek? Olabilecek en düşük rakam demek inanırsanız. TÜİK’in pazartesi günü açıkladığı enflasyon yüzde 37-38 gibi birşey inanırsanız. Ama aynı TÜİK’in açıkladığı iki rakam var ki bu çok önemli. Diyor ki ‘Türkiye’de konut, barınma enflasyonu yüzde 74 arttı’ diyor. Barınma en temel ihtiyaç. Eğitim maliyetlerinin enflasyonu yüzde 79 arttı diyor. Ey Erdoğan aile yılı bu mu? Asgari ücrete, emeklilere, tüm sabit gelirlilere verdiğiniz maaş artışına bakın bir de aile yılında konut, barınma, eğitim gibi ailenin en temel ihtiyaçlarıyla ilgili ürettiğiniz enflasyon rakamlarına bakın. Niye bu kadar kiralar yüksek Türkiye’de? Konut fiyatları niye bu kadar arttı hiç hesap ediyor musunuz? Çünkü bunlar arsa üretimini yavaşlatıyorlar, kıymetli kıymetli satalım diyorlar. Tarladan imar parseline dönüyorsa orada bir rant var ve o rantı kendi aramızda paylaşalım diyorlar. İmar parseline döndü, büyük bir projede emsal artıralım, imar planının dip notlarıyla oynayalım ve bir rant daha oluşturalım diyorlar. Bunlar rantları ekleye ekleye bir avuç insana para kazandırırken o rantların içine yedirildiği fiyatlar alıp başını gidiyor. Bugün Türkiye’de her bir gencimiz evlenmekte zorluk çekiyorsa, nasıl kira ödeyeceğim diye kendi kendine soruyorsa, çocuk sahibi olsam bunun eğitim masraflarını nasıl karşılayacağım diye soruyorsa bilin ki bunun tek sebebi bu menfaat şebekesidir. İktidarın etrafında oluşan ve kimi iktidarın ortaklarıyla birlikte çalışan menfaat şebekesidir. Bunlar utanmadan insanların akıllarıyla alay ediyorlar. Gözümüz var görüyoruz, kulağımız var duyuyoruz, hafızamız var hatırlıyoruz. Milletimiz de her şeyin farkında. Kim doğruyu söylüyor, kim hamaset yapıyor her şeyin farkında.
"Sayın Erdoğan algıyla bir yere kadar yönetirsiniz. Gerçekler er ya da geç sizin kapınızı çalar"
2023 hedefleri bu ülkenin umutla baktığı, yarınlarımıza dair ümitli sözlerdi. Bunlar taahhütnameydi, unutulacak vaatler değildi. Biz ‘ülke yönetmek hayal satmakla olmaz’ diyoruz. Ülke yönetmek sürekli yalanlar yayarak ve insanların yalanlara inanmasını bekleyerek olmaz. Ekonomi güven ister, güven dürüst yönetim ister, doğruyu söyleyen yönetim ister, samimiyet ister. İktidardakiler gerçekleri gizleyerek, anı kurtarma çabası içinde hareket ederek hem kendinize hem de bu millete kötülük yapıyorsunuz. Şunu unutmayın. Türkiye’nin çok büyük bir potansiyeli var. Ama bu potansiyeli ortaya çıkaracak olan şey şeffaflıktır, ehil ve dürüst kadrolardır, her an hesap vermeye hazır yönetim anlayışıdır. Sayın Erdoğan algıyla bir yere kadar yönetirsiniz. Gerçekler er ya da geç sizin kapınızı çalar. Milletimiz sizin gibi rüyada değil, çoktan uyandı. Artık siz de uyanın. Sorunları çözmek yerine üzerini örtmeye alışkanlık haline getirdiniz. Gerçekleri söylemekten korkmayın. İnsanımızın irfanına güvenin. Onlar doğruyla yanlışı ayırt ederler,merak etmeyin.
"Bu milletin ihtiyacı dürüst bir yönetim, açık bir iletişim ve güven veren devlet aklıdır"
Bu milletin ihtiyacı dürüst bir yönetim, açık bir iletişim ve güven veren devlet aklıdır. Biz işte bu düzenin değişmesi için buradayız. Bizim inandığımız yönetim anlayışı bambaşka. Biz gerçekleri gizleyen değil, milletle paylaşan şeffaf ve dürüst bir yönetimi savunuyoruz. Çünkü bir ülke ancak hakikatle yüzleşerek iyileşebilir. Gerçekleri ortaya koymazsanız, sorunları kabul etmezseniz o sorunları çözmeniz mümkün olmaz.
İşte tam da bu yüzden içeride şeffaflık ve dürüstlükten uzak bir yönetimin dış politikada da ilkeli ve tutarlı bir duruş sergilemesi mümkün olmuyor. Bugün Türkiye, İsrail’in Filistin ve Suriye’yi hedefleyen hukuksuz saldırılarına karşı etkili olamıyorsa bu içeride kaybedilen ekonomik gücün ve dünyada kaybedilen itibarın bir neticesidir. Artık yolsuzluğun kara paranın, mafya ilişkilerinin bir deryası haline gelen ve buradaki pisliklerin neredeyse bütün dünyaya sıçradığı bir ülke tutup da herhangi bir konuda konuştuğu zaman uluslararası arenada etkili olamaz. Derler ki adama ‘sen ne konuşuyorsun git de önce kendi iç işlerini düzelt. Hak diyorsun, hukuk diyorsun da sen kendi vatandaşının hakkına hukukuna giriyorsun, sen uluslararası hukuk diyorsun da kendi ülkende anayasayı çiğniyorsun. Ne uluslararası hukuktan bahsediyorsun bana’ derler. Şu andaki iktidarın uluslararası çevrelerde maruz kaldığı muamele budur. ‘Uluslararası hukuk, Gazze’ye saldıramazsın’ diyor, ‘sen önce kendi ülkende hukuku uygula, anayasaya uy ondan sonra konuş’ diyorlar. Onun için etkili olmuyor. Onun için İsrail’in bu zulmü, İsrail’in soykırıma varan Gazze’deki uygulamaları konusunda şu anki hükümet ne kadar bağırırsa bağırsın sesinin, sözünün etkisi olmuyor. Bir halk gözlerimizin önünde ağır bir insanlık felaketine sürüklendi.
"Bizim coğrafyamızın ihtiyacı olan şey daha fazla çatışma değil daha fazla diploması"
Şimdi bakıyoruz Gazze’ye yeni bir saldırını hazırlığı yapılıyor. Gazze’de yaşayan Filistinlilerin bölgenin iyice güneyine itilmesi, sıkıştırılması ve Gazze’nin tamamıyla güvenlik ve askeri açısından İsrail’in kontrolüne alınmasıyla ilgili ciddi bir hazırlık yapılıyor şu an. Benzer bir senaryo yavaş yavaş Suriye’de de sahneye konuyor. Amaç savaşı bölgeye yaymak ve istikrarsızlığı derinleştirmek. Amaç barışı değil çatışmayı kalıcı hale getirmek. Şu anda bakıyoruz dünyada öyle kötü bir iklim var ki özellikle ABD’nin ‘ben Grönland’ı, Panama Kanalı’nı, Gazze’yi istiyorum’ demesiyle, Rusya’nın ‘Kırım benim oldu, Ukrayna’nın da bir kısmı benim olacak’ demesiyle, Çin’in Haymana Gözü’ndeki ‘zaten burası Çin toprağıdır’ demesiyle çok kötü bir iklim oluştu. Gücü olanın yayılacağı, elinde silahı olanın haklı olanın hakkını gasp edeceği bir iklim var. Dün gece Hindistan’ın Pakistan’a yaptığı saldırı da bu iklimin oluşturduğu bir fırsat. Onun için çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bizim coğrafyamızın ihtiyacı olan şey daha fazla çatışma değil daha fazla diploması. Böyle bir tabloda Türkiye’nin sorumluluğu çok büyük. Biz 'Türkiye yeniden bölgesinin en itibarlı ülkesi haline gelecektir' diyoruz. Bu da ancak içeride hukuka, özgürlüğe inanan; liyakate dayalı, şeffaf, dürüst bir yönetim anlayışıyla mümkündür. Bu ancak güçlü bir ekonomi ile mümkündür. Bugünün Türkiyesi sorunlarla kuşatılmış olabilir ama biz bu sorunları aşacak bilgiye, tecrübeye, kadroya sahibiz. Bizim yolumuzda herkese yer var, insaniyetten nasibini almamışlara yer yok. Bizim yolumuzda barışa, kardeşliğe, dostluğa yer var; öfkeye, nefrete, umutsuzluğa yer yok. Bu büyük ve güzel ülke birlikte çok güzel ve bir arada çok büyük.”