Yeni Yol Grup Toplantısı... Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan'dan, Özel'e saldırıya tepki: "Bu saldırı, ülke siyasetine egemen kutuplaştırıcı ve ötekileştirici nefret dilinin neticesidir"

(TBMM) - Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yönelik fiziksel saldırıya ilişkin, "Bu saldırı; ceza ve infaz sisteminin, daha doğrusu tuzun kokmaya başladığının en büyük delilidir. Bu saldırı; iktidarın ülkenin, milletin güvenliği ile değil, sadece ve sadece kendi güvenliği ile ilgilendiğinin en büyük ispatıdır. Bu saldırı; hızlı karar alma süreciyle her sorunumuzun anında çözüme kavuşacağı vaadinin resmen iflasıdır. Bu saldırı, ülke siyasetine egemen olan kutuplaştırıcı ve ötekileştirici nefret dilinin neticesidir" ifadelerini kullandı.
TBMM’de Yeni Yol Grup toplantısında konuşan Arıkan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sözlerine geçen hafta yaşamını yitiren TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e başsağlığı dileyerek başlayan Arıkan, cenaze törenin CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan fiziksel saldırıya ilişkin ise "Sayın Özgür Özel’e düzenlenen saldırı sadece merasime gölge düşürmekle kalmadı, güvenlik endişelerimizi de artırdı. Bu saldırı bir katilin kişisel hezeyanı olarak geçiştirilemez. Sormamız gereken çok ciddi sorular var. Sosyal medya paylaşımlarını büyük bir hassasiyetle takip eden sistem, nasıl oluyor da kendi evlatlarına kıymış azılı bir katili takip edemiyor?" ifadelerini kullandı.
"Bu saldırı, siyasete egemen olan kutuplaştırıcı ve ötekileştirici nefret dilinin neticesidir"
"Daha üç gün önce, Taksim’e yürünmesin diye onlarca barikat, onlarca güvenlik noktası oluşturan sistem, nasıl oluyor da bir katilin elini kolunu sallayarak Taksim’de dolaşmasına izin veriyor?" diye soran Arıkan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu katilin kardeşinin bir açıklaması oldu. Dedi ki 'Bize bulaşmasın diye evimizi gizli tutuyorduk.' Kardeşi bile kendi çapında güvenlik önlemi alma ihtiyacı duyarken, nasıl oluyor da böylesi bir katil, böylesi kritik bir törende, ana muhalefet partisi liderine ulaşıp saldırabiliyor? Bu saldırı; ceza ve infaz sisteminin, daha doğrusu tuzun kokmaya başladığının en büyük delilidir. Bu saldırı; iktidarın ülkenin, milletin güvenliği ile değil, sadece ve sadece kendi güvenliği ile ilgilendiğinin en büyük ispatıdır. Bu saldırı; hızlı karar alma süreciyle her sorunumuzun anında çözüme kavuşacağı vaadinin resmen iflasıdır. Bu saldırı, ülke siyasetine egemen olan kutuplaştırıcı ve ötekileştirici nefret dilinin neticesidir."
"Cumhurbaşkanlığı makamı maalesef muhalefeti 'telef' sözcüğüyle uyaracak kadar kibre hapsolmuş"
Türkiye ve bölgesinin bu kadar kritik süreçten geçerken iktidarıyla muhalefetiyle herkesin kullandığı dile dikkat etmek zorunda olduğunu söyleyen Arıkan, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti Grup Toplantısındaki 'telef' ifadesini son derece kaygı verici" olarak nitelendirdi.
Arıkan, "Bu ifade kasıtlıdır. Bu ifade kalemşörler tarafından özenle seçilmiştir. Bu ifade iktidarın zihin dünyasını yansıtmaktadır. Cumhurbaşkanlığı makamı maalesef muhalefeti 'telef' sözcüğüyle uyaracak kadar kibre hapsolmuş durumdadır. Bu vehameti biz Cumhurbaşkanı sıfatına sahip bir siyasetçiye yakıştıramıyoruz. Şunu unutmayalım, sorumluluk makamındakiler telefle başlayan cümleler kurarsa, sorumsuz kişiler de yumruklayacak hedef ararlar. Şimdi gelin iktidara yardımcı olalım, hep birlikte telef sözcüğünün doğru kullanımına örnekler verelim. Bir gecede telef ettiğiniz 52 milyar dolar mesela. Torpille, kayırmacılıkla telef ettiğiniz liyakat. Çetelere teslim ederek telef ettiğiniz sokaklar. 'Dindar nesil oluşturacağız' diye çıktığınız yolda telef ettiğiniz gençler. Parsel parsel satarak telef ettiğiniz Ankara’dan bahsedelim. 'Biz bu şehre ihanet ettik' diyerek telef ettiğiniz İstanbul. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek telef ettiğiniz bütçelerden bahsedelim" diye konuştu.
"Şeffaf olun ve bu konuyu milletin evine, Meclise getirin. Yoksa bu top yakında elinizde patlayacak"
"İktidarla ana muhalefet arasında ‘telef’ tartışması devam ederken, diğer yandan iktidarla DEM Parti arasında bir ‘top’ tartışması var" diyen Arıkan, DEM Parti heyeti ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç arasındaki görüşmeyi anımsattı.
Arıkan, "Öyle görünüyor ki, birçok kez olduğu gibi görüşmeden sonuç değil, tartışma ve polemik çıktı. Yani aylardır bir numaralı gündemimiz olan yeni çözüm süreci, 'topun kimde olduğu' tartışmalarına kadar indi. En başından beri bu sürecin şeffaf olması, tüm aktörlerin sürece dahil edilmesi, sürecin kimsenin vicdanına ve hesabına hapsedilmemesi gerektiğini söylüyoruz. İşte buyurun; Meclisten, milletten kaçırılarak konuşulan konunun geldiği yer burası. Uyarıyoruz, şeffaf olun ve bu konuyu milletin evine, Meclise getirin. Yoksa bu top yakında elinizde patlayacak" diye konuştu.
Türkiye’nin birliğe, siyasetin sükunete, siyasi öznelerin ise suhulete ihtiyacı olduğunu belirten Arıkan, "Özellikle Meclis çatısı altında ifade ediyorum; yumruk siyaset aracı; siyaset çatışma aracı değildir. İktidar kamplaşma, muhalefet gerginlik yükseltme alanı değildir" dedi.
"Yerin altında bizi bekleyen iki büyük deprem varken, iktidar yerin üstünde Kanal İstanbul hayali için uğraşıyor"
Kanal İstanbul projesine ilişkin konuşan Arıkan, "Yaşadığımız coğrafya bakımından hem yerin altında hem yerin üstünde ciddi tehlike ve tehditlerle karşı karşıyayız. Yerin altında bizi bekleyen iki büyük deprem varken iktidar, yerin üstünde Kanal İstanbul hayali için uğraşıyor. Sermaye için kanal İstanbul’u düşünen iktidar; 11 şehirde hala konteynırlarda yaşayan depremzedeler için 2,5 yıldır verdiği sözleri tutmuyor. Depremi ekonomiye yük olarak görenler, Kanal İstanbul’u terazide tüy olarak görüyor. Hükümete sesleniyorum. Kanal İstanbul’a akıtacağınız kaynakları, İstanbul’u depremden korumak, İstanbullu vatandaşlarımızı deprem riskinden kurtarmak için harcayın. Hiç olmazsa bu sefer hiç yapmadığınız bir şey yapın; ısrar etmeyin, insaf edin" değerlendirmesinde bulundu.
"İhracata giden ürünlerde bile kalıntı çıkıyorsa, iç piyasada satılan ürünlerin hali çok daha vahim demektir"
"Yaylaya, meraya, ormana, çevreye duyarsız olan bu iktidar, bir tek kendi çevresine duyarlı" diyen Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tarım ve gıda konusunda her gün yeni bir skandalla karşı karşıyayız. İhraç edilmek üzere gönderilen ürünlerde yoğun pestisit kalıntıları tespit ediliyor. Ülkeler Türkiye’den gelen tarım ürünlerine birer birer kapılarını kapatıyor. Bu tablo bize şunu söylüyor. İhracata giden ürünlerde bile kalıntı çıkıyorsa, iç piyasada satılan ürünlerin hali çok daha vahim demektir. Neden böyle söylüyorum? İhraç edilen ürünler için yapılan analizlerin binde biri bile, iç piyasada tüketilen ürünler için yapılmıyor"
"Yüreğiniz yetiyorsa meyve-sebze hallerinin değil, beşli çetelerin kapılarına vergi memuru koyun"
Arıkan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kayıt dışı üretim ve satışla mücadele için "Bütün OSB’lerin giriş çıkışlarına, bütün hallerin giriş çıkışlarına vergi memuru koyacağız. Büyükşehirlerin giriş ve çıkışlarına kalıcı maliyeciler koyacağız" açıklamasına ilişkin ise şöyle konuştu:
"Yani vatandaşı, esnafı, üreticiyi adım başı denetleyecek, nefes aldırmayacaklar. Bunların tek bildiği zaten bu. Para lazım zam yap. Para lazım vergi koy. Para lazım ceza kes. Para lazım faizle borç bul. İktidar ekonomiyi devlet aklıyla değil, tahsildar mantığıyla yönetiyor. Sayın Şimşek, garibana ceza kesmek, esnafın kasasına vergi memuru koymak, kapısına maliyeci dikmek kolay. Yüreğiniz yetiyorsa meyve-sebze hallerinin değil, beşli çetelerin kapılarına vergi memuru koyun. Yüreğiniz yetiyorsa Organize Sanayi Bölgelerinin kapılarına değil, kara paranın giriş çıkış noktalarına maliyeci dikin. Yüreğiniz yetiyorsa emekçinin, çalışanın maaş bordrosuna değil, kısa yoldan köşeyi dönenlerin banka kayıtlarına bakın. Buradan sayın Şimşek’e bir vergi müjdesi de biz verelim. Robot vergisi. bu kavramı yakın gelecekte daha çok duymaya başlayacağız. Vergiyi garibana değil, istihdamı azaltmak, işgücünü tasfiye etmek, işçiye maaş ödememek için gözlerini ikame robotlara diken zenginlere koyun. Yoksa yakın gelecekte işsizler ordusunu ikiye katlayacaksınız."
"Enflasyon kayıplarını telafi edecek şekilde, ücretler bir an evvel güncellenmeli"
Açıklanan enflasyon verilerine ilişkin, "Enflasyon yüzde 30’muş, yüzde 40’mış bunlar kağıt üstündeki rakamlar" diyen Arıkan, gerçek enflasyonun markette, pazarda, mutfakta olduğunu söyledi. Ara zam için çağrı yapan Arıkan, "Asgari ücrete artış yapmak için yıl sonunu beklemeyin, emekli için memur için kamu işçileri için temmuzu beklemeyin. Enflasyon kayıplarını telafi edecek şekilde, ücretler bir an evvel güncellenmelidir ve gerekli zamlar yapılmalıdır" ifadelerini kullandı.