CHP grup toplantısı... Özgür Özel: "Bu operasyonun adı, 'kişi kendinden bilir işi operasyonu'dur"

(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bazı kadın tutukluların itirafçı yapılmaya çalışıldığını ileri sürerek, "Bir psikolojik mücadele var. İnsanların ahlakını, çocukları üzerinden satın almaya, yönlendirmeye, değiştirmeye çalışıyorlar. O yüzden meselenin adı, hani bu operasyonun bir adı var mı? Bence var. Tayyip Erdoğan’ın üzerinden söylüyorum. Bu operasyonun adı, ‘Kişi kendinden bilir işi operasyonu’dur" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yaşanan yargı sürecini anımsatarak, şunları kaydetti:
"Şimdi gelelim Ekrem İmamoğlu’nu olmayacak ithamlarla, evinden polis baskınıyla alanların, dört gün nezarethanede tutanların, Silivri’ye koyanların geçmişine bakalım. Bakın Erdoğan nelerle suçlanmış? Teröristlerle görüşmekle. Erdoğan’ın Çeçen ve Müslüman Kardeşler Örgütleri sorumlularının otel masraflarını ödettiği ileri sürüldü. Bu sebepten Erdoğan ‘ekip’ adı altında örgüt çatısı oluşturmuş, bir örgüt kurmuş, iddialara sessiz kalmış, siyasi teşekkül demiş ama oluşturduğunun içinde Müslüman Kardeşler Örgütünün olduğu ve Çeçen mafyasının olduğu, teröristlerin olduğu ortaya çıkmış. ‘Geleceğin Başbakanıyım’ demiş. İhalelerden komisyon almış, komisyon partiye de verilmiş. İstişare ile ihale yapılarak rakipler çekilmiş, birileri özendirilmiş. Erdoğan ve Gürtuna için rüşvet, zimmet soruşturması açılmış. Çete lideri olarak yargılanacakmış. Zimmet ve hile ile suçlanıyorlar diyor. Akbil ifadesi vermiş ve verirken ‘Akbil’de olanlardan haberim yok’ demiş. Sonra haberi olanların hepsini milletvekili yapıp yargıdan kaçırmış. ‘Reklam Tayyip’ başlığıyla çıkmış gazete. 37 milyar lira reklam parası ödenmiş. Oysa ki bu reklamlar yayınlanmamış. Belediye kasasından Erdoğan için tanıtım yapılmış. Billboard skandalı yaşanmış, bugün el koyuyor ya billboardlara. Billboard skandalı davası açılmış ve görülmüş. Zimmete para geçirme, çete kurma, elebaşı olma, ihaleye fesat ve çıkar sağlama, terör örgütü üyelerine yardım, belediye kasasını kendi PR’ı için kullanma...
Bir; Tayyip Erdoğan bunların bir kısmından yargılandı, bir kısmından soruşturuldu, dava açıldı, yargılandı. Yargılamalar durdu, milletvekili oldu, Akbil davası durdu. Sonra bildiğiniz yöntemlerle düşürüldü. Dünya kadar mahkeme karşısına çıktı. Ama bir gün evine polis yollanmadı. Bir gün sabah kapısına dayanılmadı. Her ifadeye telefonla çağrıldı, gitti ifade verdi. Ceza aldı, şiirden ceza almasını doğru bulmadık. Cezası onaylandı, belediye başkanlığı düştü, üç ay hapis yattı. Hapis yatacağı yere giderken İstanbul’da belediyenin önünde miting yaptı, engellenmedi. Cezası onaylandığında bile polisle gelinip alınmadı, davet edildi. Ve orada mitingle uğurlandı. Yattığı cezaevinde, -kendi iddiaları- 30 bin ziyaret aldı diyorlar. Şimdi Ekrem Başkan’a gelene gidene laf ediyorlar ya. Bu işin geçmişte kötüledikleri, ‘İktidara hizmet ediyor’ dedikleri, ‘Tarafsız değil’ dedikleri, dokunulmazlıkları kaldırma sözü verip başbakan olduğu, ‘Kaldıralım’ deyince ‘Bu yargıyla mı kaldıracağız?’ dediği dönemde, ne kendisine, ne bir gazeteciye, kendi arkadaşları milletvekilleri söylüyor, asla ve asla böyle eş zamanlı, bir yerden yönetilen, aynı anda 5-6 savcının birden ayrı suçları, gizli suçları birlikte sorguladıkları işler yapılıp da bu yapılan zulümle itibar suikastları yapılmadı. Saraçhane’den davul zurna miting yapmasına izin verildi. Onun bugün ne yaptığına bakın.
"Üç odunun toplamı Tayyip Bey, İBB'de onun yaptıklarını anlatıyorlar"
Tayyip Bey sürekli şunu söylüyor ya; 'İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.' ‘Ben İstanbul’u kazandım, Türkiye'yi kazandım’ diyor. ‘Şimdi sıra Ekrem’de’ diyor. ‘O İstanbul Belediyesi’nin olanakları o gün bendeydi, şimdi Ekrem’de’ diyor. ‘Ben o gün billboardlara bunu yapmıştım, Akbil’le yani sayılamaz işlerle bunu yapmıştım, reklamla bunu yapmıştım. Ben o gün terör örgütünden para istediler, onu da yollamıştım. Ben o gün kendi PR’ımı İBB’de yaptırmıştım. Demek ki bu da yapıyor’ diyor. Ve bu suizanla çağırıyor. Ve Akın’a bunları anlatıyor. ‘Böyle böyle yapıyor’ diyor, ‘Git bulacaksın’ diyor. ‘Elinle koymuş’ gibi diyor. ‘Bu işi bilen benim’ diyor. ‘Bu işi kuran benim’ diyor. ‘Şimdi Ekrem geçti ve benim gibi o yetkiler elindeyse kesin bunları yapıyor’ diyor. Oradan buradan bir iki de gaz veren oluyor. ‘Sen İstanbul’u elinden almazsan Ekrem geliyor, anketlerde 60 çıktı, şunu yapıyor, bunu yapıyor.’ Bilmiyor ki Ekrem İmamoğlu dürüst, temiz yönetiyor. İki kat bütçeyle değil, bütçenin yarısıyla iki katı iş yapıyor. Yani dörtte üçü çalmadan artırıyor. Yarım bütçeyle iki katı iş yapıyor. O parayı yemiyor, yedirmiyor. Kime yediriyor? Kent lokantasında yediriyor. Kime yediriyor yoksul çocuğa süt içiriyor. Yandaşa, peşkeş çekeceğine vatandaşa hizmet ediyor. Akın aldı gazı gitti. Onu aradı, bunu aradı. Öyle yaptı, böyle yaptı olmadı. Meşe, Çınar, Ladin diye üç odunu görevlendirdi. Onların üçünün Toplamı Tayyip Bey. Bu yalancı şahitler var ya. Ekrem Başkan açısından yalancı, Tayyip Erdoğan’ın geçmişine şahit bunlar. İBB’yi Tayyip Bey’in nasıl yönettiğini, kaynaklarını nasıl kendini kullandığını, partisinin iktidarını oradan nasıl finanse ettiğini bildikleri için Ladin, Meşe ve Çınar İstanbul Büyükşehir Belediyesi sürecini bilen iftiracılar... Olmayan MASAK Raporunu anlatıyormuş bunlar Aralık’ta, Ocak’ta, Şubat’ta. MASAK Raporu boş peçete torbası gibi, sallıyorsun dökülüyor.
"Bu operasyonun adı, 'kişi kendinden bilir işi operasyonu'dur"
Kanıt dedikleri her şey çürüdü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki, Anayasa Mahkememiz diyor ki, ‘Bir kişi salt gizli tanık ifadesiyle tutuklanamaz, cezalandırılamaz.’ Gizli tanık şunu der: A kişisi, B kişisine rüşvet verdi. Bakacaksın, o rüşvetin kanıtını bulacaksın. Yok. Çınar, ‘Gördüm’ bile demiyor. ‘Duydum’ diyor. Ladin, ‘Yaptım’ bile demiyor. ‘Yapmış’ diyor. O yüzden inanılmaz bir yalanın içinde şu evredeyiz. Arkadaşlarımızı cezaevlerinden dağıtıp, gittikleri yerlerde özel ziyaretler yapıp, ‘Bak sen diğerlerinden farklısın, şu ifadeyi kabul et, sen çık bunlar yatsın.’ Şuna başlamışlar, ‘İtirafçılar var, kalanlardan, yananlardan olma çıkanlardan ol.’ Kadın tutuklulara, ‘Kaç yaşında evladın?’, ‘1,5 efendim’, ‘Ya, yarın onun yanına dönmelisin. Ben bu yayından, bu SEGBİS’den ayrılırsam bir daha çocuğunu 15 yaşında görürsün. Benim dediğimi yapacak mısın, itirafçı olacak mısın?’ Diyor ki kadın, ‘İtiraf edeceğim bir şey yok. Çalmadım, ‘Çal’ demediler, soymadım, ‘Soy’ demediler. Bir yanlışım yok.’ ‘Gizli tanık ifadesini doğrularsan evladını kucaklarsın. Yoksa 15 yıl hapsi boylarsın.’ Böyle bir psikolojik mücadele var. İnsanların ahlakını, çocukları üzerinden satın almaya, yönlendirmeye, değiştirmeye çalışıyorlar. O yüzden meselenin adı, hani bu operasyonun bir adı var mı? Bence var. Tayyip Erdoğan’ın üzerinden söylüyorum. Bu operasyonun adı, ‘Kişi kendinden bilir işi operasyonu’dur."
(SÜRECEK)