CHP'li Emir'den Bakan Tekin'e: "Bizim okullarımız, senin kadrolaşacağın, gerici eğitim sistemini kuracağın bir yer olmayacaktır"

(ANKARA)- CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, “Okullarımızın ve öğrencilerimizin bin tane sorunu var, bununla uğraşmak yerine bunlar, 'Cumhuriyet’in büyüttüğü okulları nasıl hedef alıp çökertiriz ve bunun üzerinden nasıl kadrolaşırız’ın derdine düşmüşler. Biz Sayın Bakan’ı biliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu zamana kadar gördüğü en kötü Milli Eğitim Bakanı’dır. Kendisi eğitimin bileşenlerini, eğitimcileri, veli örgütlerini ağırlamak yerine Bakanlık makamında tarikatları, cemaatleri ağırlamaktadır. Bizim okullarımız, senin kadrolaşacağın, gerici eğitim sistemini kuracağın bir yer olmayacaktır. Haddinizi bileceksiniz” dedi.
CHP Grup Başkan Vekili Murat Emir, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Proje okullarında "norm fazlası" gerekçesiyle öğretmenlerin başka okullara tayin edilmesine değinen Emir, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e bu haksızlığın sonlandırılması konusunda çağrıda bulundu. Sivassporlu futbolcuların maç öncesinde "Doğal olan normal doğum” yazılı pankart açmalarını da eleştiren Emir, erkeklerin bu konuda söz söyleme haklarının olmadığını dile getirdi.
Emir, şunları söyledi:
“Proje okulların ortaya atılışı, seçilişi, yasal altyapısı Bakan’a hiçbir kriter gözetmeden, tamamen kadrolaşmanın önünü açan ve okullara dilediği öğretmeni dilediği şekilde atamanın olanağını sağlayan bir projeydi. Bu son bir hafta içerisinde iyice yaşama geçirildi. Hiçbir gerekçe yokken tamamen iktidar yandaşı, Eğitim Bir-Sen’li olup olmadığına bakarak ve AKP teşkilatlarında listelerin hazırlanması sonrasında yeni atamalar yapıldı. Mevcut öğretmenler, norm fazlası olarak SMS ile haberlerini aldılar ve il müdürlüklerine çekildiler. Son derece köklü okullar, şu anda Yusuf Tekin’in bir operasyonuna maruz kalıyor. Biz buna izin vermeyeceğiz, yasal zeminde bununla mücadele edeceğiz. Bu halk, haksızlığa izin vermeyecek.
"Bakanlık makamında tarikatları, cemaatleri ağırlamaktadır"
Okullarımızın içinde bulunduğu durum ortada. Okullarımızın ve öğrencilerimizin bin tane sorunu var, bununla uğraşmak yerine bunlar, 'Cumhuriyet’in büyüttüğü okulları nasıl hedef alıp çökertiriz ve bunun üzerinden nasıl kadrolaşırız’ın derdine düşmüşler. Biz Sayın Bakan’ı biliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu zamana kadar gördüğü en kötü Milli Eğitim Bakanı’dır. Kendisi eğitimin bileşenlerini, eğitimcileri, veli örgütlerini ağırlamak yerine Bakanlık makamında tarikatları, cemaatleri ağırlamaktadır. Karma eğitime bile karşı çıkacak kadar çağ dışı bir kafanın sahibidir. Kendisi her fırsatta Türkiye’deki milli eğitimi geriye götürmekte ant içmiş biridir. Bizim okullarımız, senin kadrolaşacağın, gerici eğitim sistemini kuracağın bir yer olmayacaktır. Haddinizi bileceksiniz.
Bununla kalmayıp öğrenci ve öğretmenleri tehdit ediyorlar. Çünkü onlar bu kötülüğe karşı koymak için direniyorlar. Buna karşı çıkarken de Milli Eğitim’in birimleri Tekirdağ’da Namık Kemal Lisesi’ndeki yöneticiler, öğrencilere SMS atıyorlar, diyorlar ki, ‘Siz bu atamalara karşı çıkarsanız disiplin suçu işlemiş olacaksınız’. Burada asıl suçu işleyen Yusuf Tekin ve Tekin’in talimatlarını harfiyen uygulayan okul yönetimleridir. Aynı şekilde öğrencilere destek veren öğretmenleri de görevden uzaklaştırıyorlar. Eyüpsultan Kaymakamlığı, Eyüpsultan Anadolu Lisesi’nde görev yapan Hasan Koçali’yi bu nedenle görevden uzaklaştırdığını söylüyor. Elinizi öğretmenlerden çekin ve bu öğretmen kıyımına bin an önce son verin.
"Eşit olma hakkını sonuna kadar savunacağız, bu gericiliklere asla pabuç bırakmayacağız"
Kadınların toplumun her alanında olmasını bir türlü içlerine sindiremeyenler, bu kez de kadın belediye başkanları ve siyasetçilerimizi hedef alıyor. Gazeteci görünümünde bir kişi, Üsküdar Belediye Başkanımıza, burada tekrar etmeyeceğimiz ağırlıkta hakaretler ediyor ve nefret dilini açıkça ortaya koyuyor. Bunlar bu cesareti kimden alıyor? Biliyorlar ki mevcut kültür ve siyasi yapılanma hiçbir sonuç doğurmayacak ve hiçbir cezalandırma yönüne gitmeyecek. Tam tersine kadınlara karşı nefret dili kullananlar, ilkel düşüncelerini sık sık açığa vuranlar, iktidar tarafından da sırtları sıvazlananlar oluyor. Aynı şekilde Kocaeli Belediyesi’nde Fatma Kaplan Hürriyet’e, zamanında İYİ Parti’ye geçmiş olmasını hatırlatan aşağılayıcı sözler söylüyorlar. Ama bilinsin ki bizim milletvekillerimiz büyük bir demokrasi görevi gördüler, transfer olmadılar, şanlı ve onurlu bir görevin temsilcisi oldular. Bahçelievler Belediye Başkanı, bizim bir kadın belediye başkanımıza ağza alınmayacak hakaret dolu sözler söylüyor. Eşit olma hakkını sonuna kadar savunacağız, bu gericiliklere asla pabuç bırakmayacağız.
"Sağlık Bakanı haddini aşmıştır"
Kemal Memişoğlu’na soruyorlar, bir maçta futbolcuların eline bir pankart verilmiş, futbolcular, normal doğumu teşvik ediyor. Normal doğumun teşvik edilmesi bir sağlık politikası olabilir ama bu kadınlara dönük olması gereken bir şey. Sağlık Bakanı’na bunu soruyorlar, Bakan da buna gülümseyerek ve hafife alarak, ‘Maçlara sadece kadınlar gelmiyor’ diyecek kadar da olayı hafife alıyor. Sayın Bakan elbette maçlara da kadınlar geliyor ve gelecek ama kadınlara ‘normal doğum’ diye öneride bulunan erkek futbolcular. Biz buna karşıyız. Kadınların işine karışmak, onların karar verme özgürlüğünü elinden almak ve bunun da erkekler eliyle yapılmasına asla boyun eğmeyiz ve doğru bulmayız. Sağlık Bakanı’ndan kadınlara saygı göstermesi beklenirdi ama fazla bir şey beklediğimizi biz de biliyoruz, yenidoğan skandalları sırasındaki tutumunu biliyoruz. Özellikle de daha önce Muğla’daki helikopter kazası sonrasında sorulara nasıl cevap vermediğini de çok iyi hatırlıyoruz. Sağlık Bakanı, eğer bir soruya cevap verecekseniz kadınların kendi bedenleri üzerinde hak ve karar sahibi olmalarını dışlamak yerine, helikopter kazası neden oldu, o helikopter neden 3 gün önce Antalya’dan Muğla’ya getirildi, niye 1 gün sonra ağır sis varken uçuşa zorlandı? Bu soruların cevabını vermelisin. Hala soruyoruz araştırma yapıyorlarmış. Tedbir kapsamında bu helikopteri getirdik diyorlar, bu ne demek? Erdoğan Antalya’ya geliyordu, Antalya’daki helikopteri Muğla’ya getirdim, 1 gün tuttum, kongre bitti Erdoğan gitti ama 3 gündür bu helikopter görev yapmıyor o zaman alelacele sise bakmadan yollayalım. Sağlık Bakanı insan yaşamına bu kadar saygısız birisiyken, dönüp de kadınlara ‘normal doğurun’ diyecek kadar haddini aşmıştır. Sağlık Bakanı yine bir açılışta söylüyor ama daha 4 gün önce menenjitten bir yavrumuzu kaybettik. Bizim dilimizde tüy bitti: Hıfzısıhha niye kapatıldı, Hıfzısıhha’dan sonra neden modern aşı üretim tesisleri kazandırmadınız, niye batılı ülkelerde olduğu gibi meningokok aşısı, aşılama rutinimizde değil? Meningokoktan dolayı kaybettiğimiz yavrularımız aslında bizim ihmalimiz sonucunda ölen çocuklar. Sağlık Bakanı’nın buralara bakması lazım, bu ülkede neden hala menenjitten çocuklar ölüyor?"
"Kişilere özgü bir düzenlemenin peşinde olmayız"
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Emir, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de terörün bitirilmesi adına atılacak adımları parlamento zemininde halkın tüm kesimleri tarafından benimsenmesi koşulu ile destekler ve üstüne düşen görevi de yapmak konusunda geri adım atmaz. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’deki toplumsal barışın korunması konusunda öncü bir partidir ve bu konuda görevinin farkındadır. Şunu da ifade edeyim şu ana kadar yapılan görüşmeler bizim dışımızdadır. Oradaki konuşulan konuları, anlaşmaları, uzlaşmaları biz bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz, Türkiye’ye demokrasi gelecek ve Türkiye özgürleşecekse elbette ki atılması gereken çok adım var. Hala Ekrem İmamoğlu, belediye başkanlarımız ve birçok kişi tutuklu yargılanıyorken, tutukluluk peşinen cezalandırmaya dönmüşken, toplumda her kesimin adaletsizlikten bıktığı apaçıkken atılması gereken adımlar çoktur ama bu adımlar bir kişi için değil, tüm Türkiye için atılmalıdır. Türkiye’nin daha adil bir yargı sistemine, mahkemelere, daha çağdaş bir infaz sistemine ihtiyacı vardır. Bunlar için elimizi taşın altına koymaya hazırız ama kişilere özgü bir düzenlemenin peşinde olmayacağımızı söyleriz.”
"Artık Türkiye’de yargıdan bahsetmenin olanağı kalmamıştır"
Yargı bağımsızlığına yönelik soru üzerine Emir, şunları söyledi:
“Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu söylemek imkansız. Saray’ın ve Cumhurbaşkanı’nın kritik ve özellikle siyasi yargılamaların içinde olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kendisi de birçok konuşmasında dosyaları bildiğini, turpları bildiğini söylediğine tanık olduk. Burada siyasetin elinin yargının içinde olmasıdır, yargıyı belirlemesidir ve savcılara açıkça talimat vermesidir. Sorunun özü buradadır. Biz Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin birçok kararını hukuki bulmuyoruz. Osman Kavala kararı, Can Atalay’ın cezaevinde tutulması da böyledir, 45 kişinin katili olan IŞİD saldırganlarının bir gecede serbest bırakılması da böyledir. Bunlar, Türkye’nin gündeminden çıkmaması gereken konulardır. Ne olursa olsun bir kararı beğenmiyorsunuz diye Saray’dan bir operasyonla dairenin yapısını değiştirmeye kalkmak yargı bağımsızlığına aykırıdır, Saray’ınelinin yargının içinde olduğunu göstermesi bakımından çarpıcıdır. Gizli tanık meselesi önem arz ediyor. Son soruşturmalara baktığımızda ortada delil olmayınca, MASAK raporları boş çıkınca gizli tanık bulunuyor ve o gizli tanık üzerinden de operasyonlar yapılıyor. Önce itibar suikastı yapılıp gazetelere servis ediliyor ama sonrasında da dosya gizli tanık ifadeleriyle doldurulmaya çalışılıyor. Bizim şu anki hukukumuza göre gizli tanık ifadeleri bir hüküm kurmaya yetmeyeceği gibi, tutuklamaya dahi yetmeyecek delillerdir. Ama İmamoğlu soruşturması da dahil, gizli tanık eliyle ve birkaç meczubun ifadeleriyle yürütülen soruşturmalar var. Eğer Türk yargısı, gizli tanıklar üzerinden hüküm kuracaksa Türkiye’deki yargının tabutuna son çivi çakılmış demektir. Bu asla kabul edilemez. Zaten yargımız yerlerde sürünmekte ve mahkeme kararları tartışmalıdır ve düşman ceza hukuku uygulanmaktadır. Artık Türkiye’de yargıdan bahsetmenin olanağı kalmamıştır."