İBB, İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Gülten: “Kişisel ikbal peşinde koşan insanlar olmadık. Bol sıfırlı rakam görünce gözü dönenlerden değiliz”

(ANKARA) – İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) düzenlenen ikinci dalga operasyonlarında tutuklanan İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Ramazan Gülten, “Kişisel ikbal peşinde koşan insanlar olmadık. Bol sıfırlı rakam görünce gözü dönenlerden değiliz. Liyakat sahibi insanlar olarak işimizi layıkıyla yapmaya, İstanbul'u savunmaya, halkımızın çıkarlarını korumaya devam edeceğiz” dedi.
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Gülten'in mesajı sosyal medya hesabından yayımlandı.
Gülten, "Sevgili halkım" diye başladığı mesajında, 26 Nisan Cumartesi saat 06.00'da başlayan gözaltı sürecinin, 30 Nisan Çarşamba, dört günlük azami gözaltı süresinin dolmasına bir saat kala tutuklama kararıyla sonuçlandığını belirterek, şunları kaydetti:
"Şimdi sizlere Silivri'deki koğuşumdan sesleniyorum. 26 Nisan'da yapılan operasyonla Vatan Emniyet'e getirildim ve üçüncü günün sonunda hakkımda yapılan suçlamayı görme imkanı bulabildim. Suçlamayı gördüğümde söylediğim şey şuydu: Herhalde soruşturmanın savcısı büyük bir aldatmacaya kurban gitmiş.
Çünkü, geçtiğimiz yıllarda reklam alanı ile ilgili şikayetler müfettiş tarafından incelenmiş. Müfettiş, soruşturmaya konu kişilere kamu zararı oluşturdukları gerekçesiyle soruşturma izni istemiş. Dönemin İçişleri Bakanı tarafından da soruşturmaya izin verilmiş. Sonrasında İçişleri Bakanının kararı, idari yargıdaki en yüksek merci olan Danıştayda dava konusu edilmiş. Danıştayın ilgili dairesi ise müfettiş raporunun subjektif olduğuna, yeterli araştırmaya dayanmadığına, geçmiş yıllarda yapılan ihale ve işlemlere benzer işlemler yapıldığına, 2019 öncesi yapılan işlerin devamı niteliğindeki işlerin yasa ve yönetmeliklere uygun olduğuna karar vermiş.
“Encümen üyeleri, encümen dışında bir şirkette yapılan ihale ile ilgili kamu zararı oluşturmakla suçlanıyor”
Hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi hem de iştirakleri, Sayıştay Başkanlığı tarafından, 2019-2025 yılları arasında, 2019 öncesinde olmadığı kadar detaylı şekilde denetlendi. Bu denetlemelerle ilgili raporlar düzenlendi. Bu raporlarda, bize suç olarak yöneltilen ihalelerle ilgili en ufak bir değerlendirme dahi yok. Fakat soruşturma izni isteyen müfettiş başka bir şey yapmış. Raporunu savcılığa vermiş. Adında ihale geçen konularda; ihaleye katılmış-katılacak-katılmayı düşünen firmaları, görevdeki bürokrat-kamu görevlisi-şirket yetkilisini, görevi ne olursa olsun, o rapordaki bol sıfırlı tutarlardan sorumlu tutmuş. Biz İBB bürokratları encümen üyesiyiz. Encümen; belediye başkanı adına uygulama kararları, para cezası kararları, encümende yapılması gereken açık ihaleler, arsa satışları, imar uygulamaları, yıkım kararları gibi kararları alan yasal bir organdır.
Encümen üyeleri, encümen dışında bir şirkette yapılan ihale ile ilgili kamu zararı oluşturmakla suçlanıyor. İki farklı alandaki ortak kelime sadece ihale kelimesidir. Teşbihte hata olmaz... Soruşturma savcısı, elindeki mesnetsiz tevdi raporuna bakarak, ‘Elmanın içinde siyah çekirdek var, karpuzun içinde de siyah çekirdek var. O zaman elma karpuzdur, tatlı ve suludur’ demiştir. Halbuki elimizdeki elma, Danıştay ve Sayıştay raporlarıyla ne tatlıdır ne de suludur. Tam tersine dalında unutulmuş kekremsi bir elmadır. Çünkü davanın bütün dayanakları, yıllar önce, hukuk sistemimizin iki yüksek yargı mercii, Danıştayca ve Sayıştayca, elmanın koçanı gibi çöpe atılmıştır. Reklam sektörünün ekonomik boyutuyla, firmaların reklam için ayırdığı paylarla, milyonlarca, milyarlarca liralık/dolarlık bütçelerle, insanların gözünde başka bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Bu davanın içine, dizilerde gördüğümüz 'Bu dizide ürün yerleştirme bulunmaktadır' uyarısı gibi, yalan yanlış ve devletin işleyişine aykırı siyasi hesaplar yerleştirilmiştir.
“İstanbul'u savunmaya, halkımızın çıkarlarını korumaya devam edeceğiz”
Bizler; bu kentin daha adil, daha yeşil, daha yaratıcı olması için gecesini gündüzüne katan, kendisi ve ailesine ayıracağı zamandan feragat edip İstanbul'u depreme hazırlamaya çalışan, binbir zorluk, engel hatta saldırıya maruz kalmak pahasına kentin meydanlarını, parklarını, sahillerini gasbedip kendi dayılarına, amcalarına, abilerine güvenerek birer ticarethane haline getirenlerden sakınanlarız. Yıllarca göz yumulmuş kaçak yapıları yıkan ve o alanları halkımızın güvenle, huzurla, mutlulukla kullanabilecekleri kamusal alanlar haline getiren bizler kim miyiz? Başta bize bu fırsatı veren başkanımız Ekrem İmamoğlu olmak üzere, Gürkan Akgün, Tayfun Kahraman, Buğra Gökçe, Resul Emrah Şahan, Nazan Başelli, Hakan Aplak diye liste uzayarak devam ediyor.
Kentin kamusal alanlarını, su havzalarını, tarım alanlarını, ormanlık alanlarını; ranta, talana, Kanal'a karşı savunan 'İstanbul Muhafızları', bu tür karşılıksız suçlamalarla, görevlerini hukukun gerekleri çerçevesinde yapmaktan alıkonuldular. Kentin bugüne kadar yok sayılmış, kandırılmış, sürgün edilmek istenen yoksul mahalleleri; Yeşilkent, Çiğdem, Gülsuyu, Gülensu, Başıbüyük, Adem Yavuz, Bulgurlu, Topselvi, Gürpınar, Reşitpaşa, Hisarüstü, Gençosman, Habipler, Beştelsiz, Yayalar, Sanayi Mahallesi ve Adalar'daki imar sorunlarını mahalle sakinleriyle birlikte çözmeye, insanlarımızın daha güvenli binalarda yaşamalarını sağlamak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Üsküdar Sahili, Kadıköy Meydanı, Fındıklı Parkı, Fatih Arkeolojik Parkı, Büyükçekmece Sahili, Çatalca'daki tarım alanları, Sazlıdere Su Havzası ve Şile'deki ormanlarda inşa edilen kaçak yapılarla mücadele etmeye devam edeceğiz.
Yani en iyi yaptığımız şeye, kenti kentlilerle birlikte yönetmeye, kamusal faydayı gözetmeye, halkımızın çıkarları doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz. Kişisel ikbal peşinde koşan insanlar olmadık. Bol sıfırlı rakam görünce gözü dönenlerden değiliz. Liyakat sahibi insanlar olarak işimizi layıkıyla yapmaya, İstanbul'u savunmaya, halkımızın çıkarlarını korumaya devam edeceğiz. Çünkü biz; ülkemizi, halkımızı ve İstanbul'u çok seviyoruz. Yakın zamanda görüşmek dileğiyle, aydınlık günlerde buluşalım.”