TBMM'de engellilerin karşılaştıkları sorunlara kalıcı çözümler üretilmesi amacıyla Araştırma Komisyonu kurulmasına karar verildi

(TBMM) - Yeni Yol Grubu'nun dün TBMM Genel Kurulu'nda engelli bireylerin yaşam kalitesini artırmak için verdiği ve kabul edilen araştırma önergesi kapsamında Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına oy birliğiyle karar verildi.
TBMM Genel Kurulu'nda dün, Yeni Yol Grubu'nun engelli bireylerin yaşam kalitesini artırmak, kamu hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmak ve haklarını daha etkin koruyarak toplumsal hayata katılımlarını sağlamak amacıyla verdiği araştırma önergesi kabul edilerek Meclis Araştırması açılmasına karar verilmişti. Genel Kurul'da bugün engelli bireylerin yaşam kalitesini artırmak için Meclis Araştırma Komisyonu kurulması oy birliğiyle kararlaştırıldı.
Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına ilişkin söz alan Yeni Yol Partisi İstanbul Milletvekili Elif Esen, engellilerle ilgili sorunların popülist propaganda siyasetine kurban edilmemesi gerektiğine dikkat çekerek, şöyle konuştu:
"Böyle önemli konularda iktidar-muhalefet ayrımı olmamalı, dahası popülist propaganda siyasetine böyle önemli konular kurban edilmemelidir. Çocuk, engelli, yaşlı gibi hassas konulara partiler üstü bakmalıyız. Zira, bu ülkede tüm vatandaşlarımızın temsili de sorumluluğu da yüce Meclis'in ve bizlerin omuzları üzerindedir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın yönettiği Ulusal Engelli Veri Sistemi'ne göre yalnızca 2,5 milyon engelli vatandaşımızın bu sistemde kaydı bulunuyor. Oysa kamuya yansıyan tahminler toplam engelli bireylerin sayısının 10 milyona yaklaştığını gösteriyor, hatta dünya standartları baz alındığında bu sayının 13 milyonu bulduğunu tespit ediyoruz. Milyonlarca insanı ve yakın çevrelerini etkileyen bir durum baştan savma ya da yetersiz mekanizmalarla ele alınamaz. Umudumuz, araştırma komisyonunun ortaya koyacağı verilerle bir engelli bakanlığının kurulması olacaktır. Böylece nüfusumuzun ciddi bir kısmını doğrudan ve dolaylı etkileyen bu konuda gerçekçi, adil ve kalıcı çözümler üretebiliriz.
Engelli bireylerin eğitimden sağlığa, ulaşımdan istihdama, sosyal hizmetlerden kamuya erişime kadar her alanda sistemli bir şekilde geri planda bırakıldığını üzülerek gözlemliyoruz. Türkiye'de kamu kurumlarında çalışan engelli birey sayısı sadece 80 bin, oysa kamuda engelli istihdamı için ayrılmış kontenjanların büyük kısmı hâlâ boş. 2023'te EKPSS'ye başvuran 50 bin 623 kişiden yalnızca 2 bin 179'u işe yerleştirilmiş. 2024'te sayı daha da düşmüş, engellilerin bir kısmı başvurmaktan vazgeçmişler. Eğitimde fırsat eşitsizliği istihdamda da çarpıcı bir eşitsizlik yaratıyor, özellikle kadın engellilerde okuma yazma bilmeyenlerin oranı her 3 engelliden 1 şeklinde çarpıcı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Oysa anayasal eşitlik lafla değil, uygulamayla mümkün olabilir."
Sunat: "Ülkenin medeniyet seviyesi engellisine verdiği değerle ölçülür"
Engelli bireylerin eğitimi için yeterli programların olmadığına dikkat çeken İYİ Parti Manisa Milletvekili Şenol Sunat da şunları söyledi:
"Türkiye'de engelli bireyler için eğitim hakkı anayasal bir güvence altındadır. Evet ama bu güvence sahada sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır çünkü sistem hem engelli bireyleri hem de onları eğitecek öğretmenleri yolda yalnız bırakmaktadır. Her engelli birey aynı değildir, otizmli bir çocuğun ihtiyacı ile bedensel engelli bir öğrencinin ya da işitsel engelli bir bireyin ihtiyaçları aynı değildir. Ama biz ne yapıyoruz? Farklı tanıları, farklı ihtiyaçları aynı çuvala doldurup herkese aynı çözümleri sunmaya çalışıyoruz. Devlet okullarında işitme engelli çocuk için altyapı yok, işaret dili bilen öğretmen yok, görme engelli çocuk için braille materyali yok, rehberlik yok. Otizmli çocuk için sabırla yaklaşacak, özel eğitim almış öğretmen yok. Mental engelli öğrenciler için bireyselleştirilmiş eğitim programı yok. Özel eğitim öğretmeni yetiştirmede ciddi açık var. Türkiye genelinde özel eğitim öğretmeni sayısı hem yetersiz hem de dengesiz dağıtılmış durumda. Birçok okulda rehberlik öğretmeni bile yokken özel eğitim öğretmeni bulmak çoğu yerde hayalden ibaret. Engelli bireylerle çalışmaya ne pedagojik hazırlığı var ne de psikolojik desteği var mevcut öğretmenlerin.
Özel eğitim öğretmenliği bölümleri güçlendirilmeli, kontenjanlar artırılmalı, eğitim fakültelerinde engelli hakları ve farklı engel türleri ile çalışma becerileri zorunlu ders hâline gelmeli, okullarda farklı engel gruplarına uygun altyapı, materyal ve rehberlik sistemleri yaygınlaştırılmalı. Sadece öğretmeni değil, okul yöneticisini, personeli ve tüm eğitim sistemini kapsayacak bir duyarlılık politikasını hayata geçirmek durumundayız. Çünkü bu mesele sadece bir eğitim politikası değil, insanlık onuru meselesidir. Eğitim hakkı herkese eşit sunulmadıkça biz bu Meclis'te eşitlik üzerine ne kadar konuşsak boştur.
Engelli bireyler için gündüz bakımevleri bir lütuf değil, bir hak olmalıdır. Bu bakımevleri yalnızca engelli bireylerimize rehabilitasyon, eğitim ve sosyalleşme imkânı sunmaz, aynı zamanda annelere bir nefes, babalara bir omuz, kardeşlere biraz çocukluk hakkı verir. Evladını kimseye emanet edemeyen anneler, uykusuz gecelerle mücadele eden babalar, işinden, sosyal yaşamından, kendi sağlığından vazgeçmiş aile bireyleri... Türkiye'de her ilde, uygun olan ilçelerde en az bir gündüz bakımevi kurulmalıdır. Engellinin de ailesinin de hayata tutunabileceği bir liman olmalı bu merkezler. Bu çağrım bir siyasi polemik değil, bir insanlık çağrısıdır çünkü bu ülkenin medeniyet seviyesi engellisine verdiği değerle ölçülür."
Engelli bireylerle ilgili güncel ve sağlıklı verinin bulunmadığına dikkat çeken CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala da engellilerin kaliteli sağlık hizmetine ulaşamadığını belirterek, şu açıklamayı yaptı:
"'Ülkemizde ne kadar engelli var, hangi engel grupları var, yaş grupları nedir' diye güncel bir veri tabanımız yok. En son 2011 yılında yapılmış kapsamlı bir araştırma var. Bu araştırmaya baktığımızda, tüm yaş gruplarında engellilik oranı yaklaşık yüzde 7. Ancak 50 yaşına geldiğimizde bu oran çok ciddi bir şekilde artıyor, 70 yaş civarında ise neredeyse her dört kişiden 1'inin engelli olduğu bir toplum dilimi karşımıza çıkıyor. Sağlık profesyonellerinin engelliler ile engelli olmayan hastalara aynı kalitede sağlık hizmeti sunması beklenirken ülkemizde yapılan araştırmalar bunun da maalesef söz konusu olmadığını gösteriyor. Ayrıca bu alanda bazı etik düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu da burada söylemem gerekir çünkü bir engelli yurttaşın eşit bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak insan hakları bağlamında onurlu ve özerkliğini koruyacak şekilde ihtiyaçlarının mutlaka karşılanması gerekir. Sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik bu ihtiyaçların karşılanması gereken en temel alanlardır.
Ülkemizde ciddi sağlık eşitsizlikleri var, bunu zaman zaman gündeme getiriyoruz; engelli yurttaşların karşı karşıya kaldığı sağlık eşitsizlikleri daha da yüksek. Burada yapısal faktörler var kişinin engellilerin olması, damgalanması ve maalesef ayrımcılığa uğraması yüzünden. Ayrıca sağlığın sosyal belirleyicileri açısından sorun var; doğduğu, yetiştiği, büyüdüğü, eğer iş bulabilirse çalıştığı ve yaşadığı koşullar engelliler açısından engelli olmayanlara göre sağlık eşitsizliklerini maalesef daha da büyütüyor. Çalışma hayatına ilişkin ciddi sorunlar var; eksik istihdam söz konusu, çalışma ortam ve koşullarının engellilere özgü düzenlenmemiş olması söz konusu ve burada, son yasal düzenlemede ısrarla dile getirdiğimiz gibi emeklilik haklarında var olan hakların bile maalesef geriye götürülmüş olması söz konusu. Umuyorum ki en kısa zamanda bunu düzeltme olanağı buluruz."