TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu... Fatih Karahan'dan 'rezerv yeterliliği' sorusuna yanıt: "Piyasa koşulları el verdiğince rezerv bir biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz"

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu... Fatih Karahan'dan 'rezerv yeterliliği' sorusuna yanıt: "Piyasa koşulları el verdiğince rezerv bir biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz"

(TBMM) - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyonların ardından Merkez Bankası'nın piyasaya müdahalesi ve rezerv satışına ilişkin, "Yurt dışı bankalarının Türk bankalarına koyduğu limitler kısa sürede olunca ani bir yükseliş yaşandı ama o gün döviz işlem hacmi yani günlük işlem hacmi tarihsel ortamların çok üstündeydi. Daha önce de söylediğim gibi yurt dışı kaynaklı bir gelişmeydi. Bunu takip eden birkaç günde de yine yüksek döviz talebi seyrekti ama bizim aldığımız önlemler sayesinde 19 Mart'takine benzer bir hareket yaşanmadı. Piyasadaki oynaklığı kontrol altına aldık" dedi. MB rezervlerinde son dönemde bir miktar azalmanın olduğunu belirten Karahan, "Kısa vadeli borç oranına baktığımızda rezerv seviyesi yeterli seviyede değil. Kendi değerlendirmemiz açıkçası rezerv yeterliliğinin tam olarak olmadığı yönünde dolayısıyla önümüzdeki dönemde piyasa koşulları el verdiğince rezerv bir biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş, başkanlığında toplandı. TCMB Başkanı Fatih Karahan, komisyonda Merkez Bankası’nın faaliyetlerine ilişkin küresel ekonomi ve ticaret politikaları, finansal piyasalar, enerji emtia fiyatları, iktisadi faaliyetleri hakkında sunum yaparken enflasyon ve yerel gelişmelerin döviz rezervleri üzerindeki etkilerine yönelik bilgi verdi. Karahan’ın sunumunun ardından komisyon üyesi milletvekilleri, görüş ve önerilerini paylaşarak Karahan’a sorular yöneltti.

Karahan, Merkez Bankası’nın bir devlet kurumu olduğunu vurgulayarak, bu bağlamda kararlarını fiyat istikrarına ulaşacak şekilde aldıklarını kaydetti. Karahan, “Dezenflasyon için talep ve beklenti yönetimi yaparak dezenflasyonu patikamızla uyumlu bir şekilde tesis edecek parasal sıkılığı sağlıyoruz. Bildiğiniz gibi birkaç yıla yayılan bir süreçten bahsediyoruz. Yüzde 75’ten tek haneye inmesi öyle bir yıl içinde çok mümkün olmuyor” ifadelerini kullandı. “Hem anlık hem de geleceğe yönelik tüm riskleri hesaba kattıklarını” kaydeden Karahan, "Merkez Bankası olarak hamlelerimizi yaparken de elimizdeki tüm para politikası araçlarını en etkin biçimde kullanmaya gayret ediyoruz” dedi.

"Döviz kurunun seviyesine yönelik herhangi bir hedefimiz yok"

Karahan, Merkez Bankası’nın rezerv müdahaleleri, rezerv yeterliliği, görünümü ve şeffaflıkla ilgili soruları şöyle yanıtladı:

"Döviz kurunun seviyesine yönelik herhangi bir hedefimiz yok. Bunu daha önceki sunumlarda söyledik. Fakat kur politikamızı döviz kurunda aşırı oynaklığı engelleyecek şekilde belirliyoruz. Arz talep dengesizliğinin çok yüksek olduğu dönemler oluyor. Bu dönemlerde biz rezervlerimizi döviz likiditesini piyasaya sağlamak için kullanıyoruz. Bunu iki yönlü de kullanıyoruz. Geçen sene çok fazla döviz arzı olup, döviz talebi az olduğunda alım yönlü müdahalelerle; son dönemde de talebi çok fazla arzı öz olduğunda, aşırı oynaklığı her zaman engellemek için satım yönlü yönler müdahalelerde de bulunduk, bulunuyoruz.

Burada döviz kuru riskine karşı koruma sağlayan son dönemde bu müdahaleler dışında bir de Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başladık. Bu da kurumsal talepte ilk günlerde gördüğümüz döviz talebinin oldukça önüne geçmiş oldu. Türk lirası da reel değerlenme politikamızın dezenflasyon politikamızın sacayaklarından biri. Bu son dönemde attığımız adımlarla da enflasyon görünümüne dair ortaya çıkan, belirginleşen yük riskleri özellikle yukarı yönlü riskleri bertaraf etmiş oluyoruz."

"Rezervlerde son dönemde de belli bir miktar azalma söz konusu"

Rezerv yeterliliğine ilişkin konuşan Karahan, “Merkez Bankası olarak olası şoklara karşı gerekli döviz likiditesini bulundurmak amacıyla biz rezerv tutuyoruz. Son dönemde de belli bir miktar azalma söz konusu. Mevcut durumda tabii ki yeterlilik ölçütlerine baktığımızda birden fazla yeterlilik var. Burada kısa vadeli borç oranına baktığımızda rezerv seviyesi yeterli seviyede değil. Kendi değerlendirmemiz açıkçası rezerv yeterliliğinin tam olarak olmadığı yönünde dolayısıyla önümüzdeki dönemde piyasa koşulları el verdiğince rezerv bir biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bunu yaparken de ama en önemli öncelik olarak aktarım mekanizmasını ve likidite koşullarının olumsuz etkilenmemesine dikkat edeceğimizi vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası'nın 19 Mart ve sonrasında piyasalara müdahalesi

Merkez Bankası’nın 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonun ardından müdahale etmede geciktiğine ilişkin soruya Karahan, şu cevabı verdi:

“Aslında yurt dışı bankaların, Türk bankalarıyla yapabilecekleri işlem limitleri var. Bunlar bizim dışımızda koyulmuş limitler. Yurt dışı bankalarının Türk bankalarına koyduğu bu limitler kısa sürede de olunca ani bir yükseliş yaşandı ama o gün döviz işlem hacmi yani günlük işlem hacmi tarihsel ortamların çok üstündeydi. Daha önce de söylediğim gibi yurt dışı kaynaklı bir gelişmeydi. Bunu takip eden birkaç günde de yine yüksek döviz talebi seyrekti ama bizim aldığımız önlemler sayesinde 19 Mart'takine benzer bir hareket yaşanmadı. Piyasadaki oynaklığı kontrol altına aldık. Aşırı oynaklık gözlenen piyasa koşullarında oynaklığı düşürücü müdahalelere devam edeceğiz ve döviz piyasasındaki likidite koşullarını yakından izlemeye devam edeceğiz. Genel politika duruşumuzla ilgili bir kere her zaman hedefimiz enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarıdır.

Burada biz neden indirime patikasındayken yukarı yönde hareket ettik? Çünkü son dönemde yaşanan gelişmeler enflasyon görünümü açısından risk oluşturdu. Yukarı yönlü riskleri arttırdı. Biz de burada sıkı parasal duruşu destekleyici tedbirleri ivedilikle aldık. Tedbirli bir faiz artışı olduğunu söyleyebiliriz. Burada piyasadaki oynaklığı sınırlamak üzere Türk lirası ve döviz likiditesine yönelik başka tedbirler de aldık. Genel olarak böyle dönemlerde finansal piyasanın etkin işlemesi oldukça önemli. Biz de bu konuda üzerimize ne düşüyorsa yapmaya gayret ettik ve proaktif bir şekilde yani bozulma olmadan, makro finansal istikrar bozulmadan bu önlemlerimizi hızlı bir şekilde aldık. Bundan sonra da politika faizini atacağımız adımları her zaman enflasyon görünümüne odaklamaya devam edeceğiz.”

Enflasyonun ana eğiliminde düşüş vurgusu

Enflasyonun ana eğiliminin düştüğünü aktaran Karahan, “Enflasyonun sürekli düşüyor olması bu son ay yaşanan çalkantılara rağmen olumlu bir verinin gelmiş olması, enflasyon görünümünün çok ciddi bozulmadığını gösteriyor” şeklinde konuştu. Talepteki dengelenmenin önemine dikkat çeken Karahan, şöyle devam etti:

“Hem hani halkının hem de reel sektörün beklentileri önemli. Reel değerlenme de tabii ki bir saç ayaklarından bir tanesi. Bu da enflasyondaki düşüşü destekliyor. Geldiğimiz noktada mal enflasyonu zaten bir süredir düşük seviyelerde ama hizmet enflasyonundaki düşüşün belirginleşmesi oldukça olumlu. Sadece kira ve eğitim tarafında bir miktar daha yüksek katılık devam ediyor.”

Karahan, para politikasına ilişkin sorulara, “Kısa dönemli bir yavaşlama olabileceğini söyledik. Geçen senede ikinci ve üçüncü çeyrekte zaten bir miktar ekonomi büyümenin yavaşladığını gördük. Şu anda talepte talepte dengelenme oluyor. Dolayısıyla büyüme bir miktar eskiye göre daha düşük olsa da iç taleple dış talebin katkısı daha dengeli” diyerek yanıt verdi.

"Farklı bir iş istediğini söyleyen insanlar atıl iş gücünde sayılıyor"

İşsizlik ve atıl iş gücü arasındaki farkın önemli olduğunu dile getiren Karahan, şu değerlendirmeyi yaptı:

“İşsizlik oranı, son dönemde baktığımızda yüzde 7,9 yani oldukça düşük seviyelerde. Ama atıl iş gücü de aynı sürede artarak şu anda yüzde 28,8 seviyesine gelmiş durumda. Bir kere her şeyden önce iş gücü piyasasının manşet göstergelerini ima ettiğinden daha az sıkı olduğuna işaret ediyor. Biz para politikasını belirlerken, enflasyonu etkileyebilecek geniş bir veri setini dikkate alıyoruz. Geniş tanımlı işsizlik neden işsizliğin tersi yönünde? Burada popülarite kazanan iki sav var.

Birincisi; iş bulabileceğinden ümidini kesen insanların iş bulmayı bırakmış olması. İkincisi; yarı zamanlı çalışan ama daha tam zamanlı çalışmak isteyen dolayısıyla işinden memnun olmayan insanların artmış olması. Bu nedenle işsizliğin düşük olduğu ama atıl iş gücünün yüksek olduğu iddiası var.Biz bunları epey bir süredir mikro verilerden yaptığımız analizle detaylı olarak inceledik. Aslında bu iki savında asıl nedenler olmadığını değerlendiriyoruz. Atıl istihdam için de zamana bağlı eksik istihdamdakinin yüzde 60’ı tam zamanlı çalışıyor. Farklı bir iş istediğini söyleyen insanlar atıl iş gücünde sayılıyor. Bu geniş kapsama göre işsiz sayılıyor. Bunların zaten çoğu yani yüzde altmışı tam zamanlı işte çalışıyor. Bu da aslında pandemi döneminde ortaya çıkan ve yaygınlaşan çalışma koşullarını değiştirme isteğinin bir yansıması.”

"TCMB sahipliğindeki altın miktarı 50 ton arttı"

Karahan, enflasyona göre asgari ücretin belirlendiğine ilişkin kamuoyunda yer alan iddiaları reddederek, “Bu bir gazete haberinde yer almıştı ama o zaman da gerçek değildi. Şimdi de gerçek değil. Gerçek olan şu yüksek enflasyondan dolayı ücretler eriyor. Bizim yapmamız gereken enflasyonu kalıcı olarak düşürmek. Bunu başardığımızda alım gücünde de kalıcı düzelme olacağını değerlendiriyoruz” dedi.

Merkez Bankası’nın 2024 yılında yurt içi ya da yurt dışında altın satışı yapmadığını vurgulayan Karahan, “TCMB sahipliğindeki altın miktarı tam tersi 50 ton arttı. Neden böyle bir azalma haberi söz konusu oldu? Çünkü bizim likidite yönetimi amacıyla daha önce yaptığımız swaplar vardı. Bize ait olmayan ama bizde duran ve karşılığında TL verdiğimiz. Biz geçen sene bu işlemleri kapattık. Bu nedenle emanet tuttuğumuz altın 65 ton azaldı” şeklinde konuştu.