Vahap Seçer: "Bugün kentlerimizi yönetiyoruz, yarın kentlerimizi yönettiğimiz gibi Türkiye’yi yönetiriz"

Haber: İleyda ÖZMEN / Kamera: Dursun ALKAYA
(MERSİN)- Mersin Büyükşehir Belediye (MBB) Başkanı Vahap Seçer, Yerel Eşitlik Eylem Planı programında; "Bugün kentlerimizi yönetiyoruz, yarın kentlerimizi yönettiğimiz gibi Türkiye’yi yönetiriz. Bu yetenekteyiz, bu birikimdeyiz, bu deneyimdeyiz, bu liyakattayız, bu azimdeyiz, bu kararlılıktayız ve bu vatanseverlikte, bu yurtseverlikteyiz. Yurtseverlik, vatanseverlik, milliyetçilik dendiği zaman şu söz aklıma gelir; vatanın en çok seven, vazifesini en iyi yapandır Mustafa Kemal Atatürk. Benim aklıma o gelir. Biz de vazifemizi en iyi şekilde yapıyoruz. Atamızı seviyoruz, Atamızın yolundan gidiyoruz" dedi.
MBB Başkanı Vahap Seçer, eşi Meral Seçer ile birlikte Yerel Eşitlik ve Eylem Planı İzleme ve Değerlendirme Programı'na katıldı. MBB Kongre ve Sergi Sarayı Meclis Salonu'nda gerçekleştirilen programda açılış konuşmasını yapan MBB Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanı Şerife Hasoğlu Dokucu, daire olarak şu ana kadar yaptıkları faaliyetleri sunum üzerinden anlattı. Dokucu, "Her pazartesi günü kadınlarla birlikte Pazartesi Toplatısı yapıyoruz. Karşılıklı olarak yaptığımız çalışmaları birbirimize anlatıp, değerlendiriyoruz. Ve yapacağımız çalışmaların kararlarını birlikte alıyoruz" dedi.
Vahap Seçer: "
Vahap Seçer ise şunları söyledi:
"Şerife Hanım Yerel Eşitlik Eylem Planı'nın hikayesini anlattı ama bir cümle eklemem lazım; kadın, çocuk, aile kavramı biz 2019’da belediye seçimlerini kazanıp yönetime geldikten sonra bizim kafamızda yazılan, derç edilen bir konu değil. Bunu aslında siyasi bir ders niteliğinde söylemek istiyorum: Bu konu 2019 seçim kampanyası döneminde bugün daire başkanımız olan Şerife Hanım’ın bir fikri ve önerisiydi ve aylarca Meral Hanım'la beraber ben bazı geceler seçim kampanyasında geç saatlerde eve geldiğimde salonda masanın üzerinde ikisinin çalıştığını çok gördüm. Biz seçimi kazanacağız, Mersin’i yöneteceğiz, Mersin’de güzel işler yapacağız, toplumcu belediyecilik yapacağız, halkçı belediyecilik yapacağız, Mersin üzerindeki o ölü toprağını ortadan kaldıracağız, Mersin’i özgürlükler kenti yapacağız, mutluluk kenti yapacağız; kadın, çocuk, dezavantajlı grupların kenti yapacağız’ deme inancıyla biz çalıştık.
Hiçbir başarı tesadüf değildir. Hiçbir emek sonuç itibarıyla başarısızlıkla sonuçlanmaz. Çalışmadan asla başarı olmaz. Biz çalışıyoruz, kendimizden de son derece eminiz. Kendimizden emin olduğumuz için de halkla barışığız, halka da o enerjiyi veriyoruz. Yüreğimizde samimi, berrak ve duru sevgiyi veriyoruz. Onun için sadece biz halkımızı sevmiyoruz, halkımız da bizi seviyor, bize güveniyor, bize inanıyor. Bunu açık yüreklilikle ifade ediyorum. Çok teşekkür ediyoruz Mersin halkına bu ilgisi, alakası, güveni bizi daha çok ve daha disiplinli çalışmaya sevk ediyor ve bizim enerji kaynağımız oluyor. Yerel Eşitlik Eylem Planı bir belge midir, bir yol haritası mıdır, bir pusula mıdır? Yerel Eşitlik Eylem Planı'nın çizdiği yolda biz Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak yürüyor muyuz yoksa Yerel Eşitlik Eylem Planı bizim uygulamalarımıza göre mi yazılıyor? Kafanız karışmasın her ikisi de var. Biz 2019 yılında Yerel Eşitlik Eylem Planı çalışmalarını başlatırken zaten az önce Şerife Hanım'ın sizlere sunduğu bir çok hizmet hatta sunmadığı bir çok hizmet, proje zaten hayata geçmişti ama Yerel Eşitlik Eylem Planı'yla disiplinize oldu. Yeni projeler katıldı. Belediyeler beş yıllık stratejik planlarını yaparlar, yatırım programlarını belirler. O disiplinle kenti yönetir. Tıkır tıkır işlerini yapar, tıkır tıkır verdiği sözleri tutar. Çünkü planı, projesi, her şeyi, hangi gün, hangi saatte, hangi kaynakla, hangi düşünceyle yapacağı bellidir. Şimdi ikincisini yaptığımız bugün de izleme ve değerlendirmesi yapılacak olan bu toplantıda Yerel Eşitlik Eylem Planımız aslında bütün bu hikayenin; yani hem yaptıklarımızın hem bu süre içerisinde edindiğimiz deneyimlerle yapmayı planladıklarımızın bir özeti niteliğinde. Bu çalışmada emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum, emeğinize, yüreğinize sağlık.
"Allah hiçbir siyasetçiye sokağa çıkamayacak, insan yüzüne çıkamayacak bir görev nasip etmesin"
Bir belediye başkanı gözüyle yerel eşitlik nedir, kadın nedir, çocuk nedir, dezavantajlı nedir bunlardan bahsetmek istiyorum. İzlenimlerim nelerdir? Bir kere şunu söyleyelim; bütün bu konuşmalarımız Yerel Eşitlik Eylem Planı, siyaseten, şekil şartını yerine getirmek için yapılmış iş ve eylemler değil. Bu bir irade, bu bir dünya görüşü, bu bir bakış açısı. Bunun altını çizmek istiyorum. Bütün belediyeler Yerel Eşitlik Eylem Planı yapıyor, bütün belediyeler sosyal politikalar, projeler üretiyor; biz de ‘Yaptı’ desinler, ‘Mersin Büyükşehir Belediyesi de yapıyor’ desinler diye değil; bir projenin yapılması, hayata geçirilmesi ama asıl önemlisi nedir, sonuç almak. Siz sonuç alabiliyor musunuz, halkta onu görüyor musunuz? Sosyal olarak, ekonomik olarak, mutluluk olarak bunu alabiliyor musunuz, mesele olan budur. Ben belediye başkanı olarak sokağa çıktığım zaman işte bunun neticesini görüyorum. Zaman zaman pazar gezileri, çarşı gezileri, bazen kapalı dört duvar arasında çalışmaktan hani insan sıkılır ya, kendimi bir dışarı atayım, bir sokakta yürüyeyim’ der. Şimdi onu da söyleyeyim, Allah hiçbir siyasetçiye sokağa çıkamayacak, insan yüzüne çıkamayacak bir görev nasip etmesin. Öyle kolay değil.
Şimdi çarşıya, pazara gittiğimiz zaman bir kadın alışveriş ederken yolumu kesip bazı teşekkürleri oluyor, bazı talepleri oluyor. Ama aldığım teşekkürlerden bir ya da birkaçını söyleyeyim. Diyor ki; ‘Başkanım çok teşekkür ederim. Annem üç ay önce vefat etti. Annem size çok dua etti.’ Neden dua etti?. ‘Çünkü hasta yatağında belediyenin şefkatli elleri geldi, anneme baktı, temizliğini yaptı. Zaman zaman güncel işlerine katkı sundu. Gelenler onun evladı gibi davrandı. Daire’den arandı, soruldu. Bu doğru bir iş olduğu gibi doğru bir proje olduğu gibi uygulaması da iyi bir çalışmadır. Çünkü o kadın mutlu olmuştur, o kadın aslında bana dua etmiyor, kime dua ediyor biliyor musunuz? Bizim Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik, o sosyal yazıyor ya, sosyal hukuk devletine teşekkür ediyor. Bizler aracıyız. Ben yurttaşlarıma hep bunu söylüyorum. ‘Teşekkür ederiz’ diyorlar. Sağ olun da sizin kesenizden. Önceki gün iftarda Toroslar'da yanımda bir kadıncağız oturuyor dedi ki; ‘Başkanım kesene bereket.’ ‘Senin kesene bereket’ dedim. Hepimizin kesesine bereket, hepimizin vergileri ile bunlar oluyor ya da bir kadın yine yolumu kesip ‘Şu anda çocuğum üniversitede okuyor, müsaade edersen bir arayıp görüştürebilir miyim?’ Neden? ‘Sizin eğitim merkezlerinde üniversiteye hazırlandı ve çok şükür öğretmen olacak, avukat olacak, doktor olacak, mühendis olacak, üniversiteyi kazandı.’ Proje budur, sonuç almak budur, toplumu memnun etmek budur.
"Yüzden fazla sosyal politikalar içerikli projemiz var"
Yüzden fazla sosyal politikalar içerikli projemiz var. Bir belediye başkanı görev olarak sadece ana caddeleri güzel yapsın, pırıl pırıl olsun. Zaten yapıyoruz, Mersinliler memnun, gayet güzel yapıyoruz. Güzel parklar olsun zaman geçirecek alanlar, onları da yapıyoruz. Sinekle mücadele etsin ya da diğer rutin işleri yapsın tabii ki bunları yapacak. Ama halkçı belediyecilik sosyal belediyecilik. Hele hele Türkiye gibi gelir dağılımında adaletsizliğin arşa ulaştığı bir ülkede aşağıdakiler, yukardakiler, çok zengin çok fakir, Mersin de böyledir. Gelir dağılımında adaletsizliğin, yoksulluğun en derin yaşandığı yerlerin başında Mersin ve Adana gelir. Bu kadar derinden burada yoksulluk hissedilir. İşte böyle kentlerde sosyal politikalar onun önüne geçer. Dost sohbetlerinde deriz ya ‘Sağlığın nasıl? Önce sağlık, zenginlik şöyle dursun, odalar dolusu paran olsa şanlın şöhretin olsa olsa makamın olsa son model arabaların olsa sağlığın yoksa mutluluğun yoksa neyleyim malı neyleyim mülkü. Eğer vatandaşımın karnı doymuyorsa, acısı dinmiyorsa, çocuklarını çaresiz bırakıyorsa, eğitimini veremiyorsa neyleyim yolu neyleyim parkı neyleyim konseri. Belediye Başkanı bütçesini yaparken önce vatandaşının mutluluğuna bakacak. Karnı aç mı, acısı var mı, çocuklarının eğitim ne durumda, yaşlısı ne durumda özel çocuğu ne durumda?
"Sosyal politikalara ayırdığımız payı yüzde 80 arttırdık. 1,5 milyar TL’ye çıkardık"
Bizim geçtiğimiz yıl sosyal politikalara destek olarak harcadığımız para 830 milyon TL'ydi. Bu yıl geçen yıla göre genel bütçemizi daha kontrollü yaptık, açıklanan resmi enflasyon oranında artırdık ama sosyal politikalara ayırdığımız payı yüzde 80 arttırdık. 1,5 milyar TL’ye çıkardık. Neden? Keşke gerek olmasaydı. Ama hiç olmadığı kadar Cumhuriyet tarihinde toplumda derin yoksulluk yaşanıyor. Ailelerde travma yaşanıyor. Siyasi makamlarda halka en yakın iki makam vardır. Bir muhtar, bir de belediye başkanı. Ne bakan ne milletvekili ne cumhurbaşkanı ne atanmış bürokratlar. Halkın gerçek sorunlarını, ailelerin içerisinde nelerin yaşandığını bu iki makamdan daha iyi bilemez. Önce muhtar bilir, sonra belediye başkanı bilir. Ailelerde kriz, bunalım, depresyon, travma her şey yaşanıyor. Muazzam bir gençlerde çocuklarda bağımlılık var. Bu toplumsal çok derinlere giden ve gerçekten önü alınamazsa toplumu çürütecek en önemli sorunların başında geliyor. Yoksulluk, sosyal medya kitle iletişim araçlarının gelişmesi toplumu çok farklı mecralara götürür. İyi kullanırsanız iyiye götürür, kontrolsüz hele hele travmatik süreçlerin, krizlerin yaşandığı bir ülkede çok farklı boyuta götürür.
"Hükümetin bu karardan dönmesi lazım"
Bu yıl aile yılı ilan edildi. Aile yılınız kutlu olsun. Aileyi güçlendireceğiz, aileyi koruyacağız. Aile yılı ilan etmekle aile ne korunuyor, ne güçleniyor. Bir taraftan aile yılı ilan ediliyor, bir taraftan da tasarruf tedbirleri kapsamında halk eğitim merkezlerinde kadınların meslek edindirme kurslarına son verdik, öğretmenler hadi bakalım biz sizlerin maaşını ödemiyoruz. Bu çok yanlış bir karardır. Hükümetin bu karardan dönmesi lazım. Bu konuda Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığımızda bir çalışma yapıyor. Yakın zamanda kamuoyuyla da bunu paylaşacağız. Kadınlar zincirleri kıracak, ayağındaki prangaları kırıp atacak. Tartışmasız. Kadınların oturduğu yerde gelsinler bize yerel eşitlik her alanda eşit olalım. Karar alma noktasında nüfus yüzde 50, yüz 50 ise bizde yüzde 50 parlamentoda belediye meclislerinde, başkanlıklarda ya da başka siyasi makamlarda ya da diğer alanlarda. Erkeklerin böyle bir niyet olduğunu düşünmüyorum. Hele hele günümüzde örnekleri var. Bazı yöneticilerin kadınlara yönelik beyanatları uygulamaları bunları gördükçe de bu umudumuz zaten tamamen ortadan kalkıyor. Kadın taş olacak, başaracak. Kendisi kendi hakkını alacak, kendisi koparıp alacak, her noktada olacak. Kadınlar çalışmak, üretmek, ayakta kalmak istiyor. Kadına yönelik şiddet işte yasalar çıkıyor parlamentoda kadın erkek eşitliği komisyonu yıllardır süre giden fırsat eşitliği komisyonu, komisyonlar toplanır, çalışır, dağılır parlamentoda yasalar gerçekleşir ama uygulama yok. Böyle bir şey yok. Onun için görev sizde. Kadınlar ayakta kalırsa her şey ekonomiye dayanır. İkincisi eğitimdir, ekonomi varsa eğitim vardır. Ekonomi varsa sanat vardır. Ekonomi varsa demokrasi vardır, ekonomi varsa hukuk devleti vardır. Önce kadınlar ayaklarının üzerinde duracak. İşte onun için diyoruz ki biz devletin bir kurumu olarak evde gizli bir şekilde oturmuş o işgücünü, o potansiyeli gerçekten o engelleri aşan, enerjisi olan inancı olan kadınların o enerjisini açığa çıkarmak için biz marş motoru vazifesi yapalım. Sistemin işlemesine ilk hareketi biz verelim. Kadınlarımız çalışsın, üretsin.
"Yardım kelimesini de sevmiyorum, hazetmiyorum"
Yardım değil. Yardım kelimesini de sevmiyorum, hazetmiyorum. Kimsenin kimseye yardıma ihtiyacı yoktur. Devlet yardım yapmaz, devlet katkı yapar, devlet proje yapar, devlet mekanizmayı işletir. Biz belediyeler olarak da böyle çalışmak durumundayız. Belediyemiz böyle çalışıyor. Çok teşekkür ediyoruz. Ben de oturduğum yerden biraz sonra yapılacak olan sunumları aktarımları izleyeceğiz. Beraber olacağız, iş birliği yapacağız. Kentlerimizi yönetirken iş birliği yapacağız. Sorunlarımızı çözerken de iş birliği yapacağız. Bütün engeller aşılır. Hiç enseyi karartmayın. Bugün böyle yarın düzen değişir. Mahkeme kadıya mülk değil, herkes görevini en iyi şekilde yaparsa problem ortadan kalkar. Bugün kentlerimizi yönetiyoruz, yarın kentlerimizi yönettiğimiz gibi Türkiye’yi yönetiriz. Bu yetenekteyiz, bu birikimdeyiz, b deneyimdeyiz, bu liyakattayız, bu azimdeyiz, bu kararlılıktayız ve bu vatanseverlikte, bu yurtseverlikteyiz. Ben yurtseverlik, vatanseverlik, milliyetçilik dendiği zaman şu söz aklıma gelir; vatanın en çok seven, vazifesini en iyi yapandır Mustafa Kemal Atatürk. Benim aklıma o gelir. Biz de vazifemizi en iyi şekilde yapıyoruz. Atamızı seviyoruz, Atamızın yolundan gidiyoruz."
Program Sosyal Politikalar Ofisi ve Yerel Eşitlik Eylem Planı İzleme ve Değerlendirme sunumlarıyla devam etti. Ardından Yerel Eşitlik Eylem Planı Hedef Gerçekleşmeleri İzleme ve Değerlendirme Toplantısı yapıldı.