İmamoğlu’nun ''lisans diplomasına'' yönelik iddialara avukatlarından yanıt: “Ekrem İmamoğlu'nun hileli veya hukuka aykırı bir davranışı yok”

İmamoğlu’nun ''lisans diplomasına'' yönelik iddialara avukatlarından yanıt: “Ekrem İmamoğlu'nun hileli veya hukuka aykırı bir davranışı yok”

Haber: Oktay YILDIRIM - Kamera: Umut Emre GÖKBULUT

(İSTANBUL) - Hakkında ''resmi belgede sahtecilik" suçlamasıyla soruşturma başlatılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatları, basın toplantısı düzenledi. İddialara belgelerle yanıt verildi. Prof. Dr. Adem Sözüer, ''Bir kere daha anladık ki ilan verildiği tarihte ilana bakıyor Ekrem İmamoğlu ve o ilan da belirtilen belgeleri üniversiteye veriyor. Üniversitenin ilgili komisyonu ve yönetim kurulunda 'evet bu belgeler gerçektir' diyor. Belgelerinde gerçekliği konusunda bir tartışma yok. Nitekim bu araştırma raporu da onu söylüyor. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu'nun hileli veya hukuka aykırı bir davranışı yok. Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu'nu ifadeye davet ediyor. Fakat niye davet ettiği yazılmıyor. Demek ki onlar da pek karar verememiş. 'Burada suç var mı yok mu' diye. Ama bir suç tespit edilemediği için olacak anlaşılan yine de çağıralım demişler. Bakın böyle hukuka uygun işlemler yapan birisine yaptığı işlemleri sorgulama yeri değildir savcılıklar” dedi.

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasıyla ilgili iddialara yanıt vermek üzere avukatı Mehmet Pehlivanlı ve Profesör Doktor Adem Sözüer’in katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi. Profesör Doktor Adem Sözüer ve avukatı Mehmet Pehlivan bir açıklama yaptı.

Basın toplantısına Profesör Doktor Adem Sözer başladı. Sözüer şunları söyledi:

"34 yıl geçmiş böyle bir soru gündeme getirildiğinde ne yapılır"

"Bugün burada nerede neden bulunuyorum? Benden ve başka arkadaşlarımdan bir bilimsel mütalaa istendi. Bu bilimsel mütalaanın iki yönü var. Biri ceza hukuku yönü, biri de idare hukuku yönü. Bildiğiniz gibi ben ceza hukuku yönüyle ilgileniyorum. Fakat ceza hukuku deyince aslında bugün basında da her gün konuşulan bu raporu ben de okuyunca şaşırdım. Çünkü Ekrem İmamoğlu'nun ceza hukuku sorumluluğuyla ilgili hiçbir şeyi yok o yüzden ben de düşünüyorum ne mütalaa yazacağız diye. Belki bugün sizin sorularınız olursa hani hiçbir hukuka aykırı davranışı olmayan bir insanla ilgili nasıl oluyor da bir soruşturma açılıyor? Sizin sorularınız olursa cevap vereceğim. Tabii ki konu ceza hukukunu ilgilendiriyor ama idari hukukunu da ilgilendiriyor. Bir de uygulamacıları var. Şimdi ben hem hukuki boyutunu tabii ki bir önemli ölçüde Ceza Hukukuna gayet iyi, hakimim. Fakat bir de uygulama yönü var. Bu konuda da dün Profesör Doktor İzzet Özgenç'le konuştuk. Biliyorsunuz biz onunla birlikte komisyonlarda da bulunduk. O da uzun yıllar YÖK Başkan Vekilliği yaptı. Hatta birlikte Kıbrıs'taki bazı üniversiteleri denetlemek üzere de gittik. Rektörlerimizle konuştum uygulamacı olanlarla, dekanlarımızla konuştum. Dolayısıyla hani konunun uygulama yönünü de bilgilerimizi tazeleyerek geldik. Ben de her yatay geçişte bir komisyon olur. O komisyonlarda görev yaptım. Fakülte yönetim kurulları kararı verilen orada da görev yaptım. Ayrıca da İstanbul Üniversitesi'nde çok uzun yıllar soruşturma komisyonu başkanlığı da yaptım. O yüzden konunun uygulamasının da içindeyim. Ben bu konu gündeme taşınınca hep şunu sordum. 1990 yılında aradan 34 yıl geçmiş böyle bir soru gündeme getirildiğinde ne yapılır? Hemen o zamanki yönetmeliğe bakılır. O yönetmeliğe göre işler doğru mu yapılmış? Yapılmamış mı ona bakarım. Peki burada nedense soruşturulan Ekrem İmamoğlu, o yönetmeliğe bakıp acaba Ekrem İmamoğlu bu yönetmeliğe aykırı bir iş mi yapmış mı diye ona bakarız.

"Yine burada bir olmayan kanun uygulamasıyla mı karşı karşıyayız"

Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti'nden Türkiye'ye geçiş yapıyor. Orada İngilizce işletme okuyor. Buradaki İngilizce işletme bölümüne geçiyor burada bir sorun yok. O zamanki mevzuata göre çalışkan öğrenciler için bu imkan var. Hani bir ÖSS puanına da gerek yok o da tamam. Ve 1990 yılında ne YÖK’ün ne başka bir kurumun hani biz bunu üniversite olarak görmüyoruz diye bir yazısı da yok. Zaten buna aslında biz komisyondayken bakardık. Bu bir üniversite mi? Programıma aynımı derdik ona göre o komisyonlar karar verirdi orada da bir sorun yok. Ekrem İmamoğlu başvururken not ortalamasını veriyor. Bu belgede bir sorun var mı? Ben baktım orada da sorun yok. Biraz daha sonra Sayın Mehmet Bey ben bunlara ayrıntıları değinecek. Orada da bir sorun yok, başvuruda da sorun yok, koşullarda da sorun yok. İlan olmuş, başvurmuş. Daha sonra fakülteye başlamış derslere devam etmiş. Sınavları başarıyla geçmiş, diplomasını almış, yüksek lisansını almış. O zaman bu nasıl oluyor da Ekrem İmamoğlu bakımından bir ceza soruşturması, savcılık soruşturması haline geliyor. Ben de bu rapora baktım. Bu raporda da diyor ki, evet Ekrem İmamoğlu koşulları sağlanmış, başvurusunda başvuru yok. O halde Ekrem İmamoğlu'nun soruşturulacak ceza hukuku meselesi yapılacak, ceza hukuku sorununu doğuracak hiçbir durum yok ki bu savcılık meselesi yapılıyor. O yüzden ben de sordum hani İzzet'te de sabah konuştuk. Ya da burada Ceza hukuku meselesi olmadığı halde ne mütalaa yazacağız? Olan kanunlara baktığımızda bir sorun yok. Ama son zamanlarda hep olmayan kanunlar uygulanıyor. Yine burada bir olmayan kanun uygulamasıyla mı karşı karşıyayız? O yüzden bakalım belgeler ne diyor? Orada da sevgili avukatı Mehmet Pehlivan konuyu gayet iyi araştırdı belgeler de onda. O da göstersin hep birlikte bakalım. Daha sonra soru ve cevaplarınızda ilerleyelim."

Profesör Doktor Adem Sözer’den sonra İmamoğlu’nun Avukatı Mehmet Pehlivanlı söz aldı. Pehlivan, şunları söyledi:

''Bu yatay geçişten faydalanmak istiyor ve müracaatını yapıyor''

''İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diploması ile ilgili tartışmalar ve manipülatif haberler aslında bugünün konusu değil. Yani yeni değil. Bu konu ilk olarak 31 Mart 2019’daki seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanmasıyla başlıyor. Bugün yeni bir tartışma gibi ısıtılıp, ısrarla kamuoyu gündemine sokulan bu konu, siyasi saiklerle YÖK’ün de devreye sokulduğunu düşündüğümüz bir duruma evrilmiştir.

Sayın İmamoğlu’nun yüksek öğretim sürecindeki tüm işlemlerinin yasalara uygun olduğunu gösteren süreci resmi evraklarla size anlatacağız. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 5 Eylül 1988’de Girne Amerikan Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne giriyor. Sayın İmamoğlu bu üniversitede 1 yıl hazırlık 1 yıl da İngilizce İşletme Bölümünün 1. Sınıfını okuyor. Şimdi, Sayın Ekrem İmamoğlu ne oldu da Girne’den İstanbul Üniversitesi’ne geçiş yaptı. Kimilerinin iddia ettiği gibi bu kişiye özel yani torpilli bir geçiş miydi? Bu sorunun gerçek yanıtı çok aleni. Sayın İmamoğlu’na burada yapılan özel bir uygulama yok. Aksine, isteyen ve şartları taşıyan herkes geçiş yapabilsin diye İstanbul Üniversitesi 30 Temmuz 1990’da Milliyet Gazetesi’ne ilan veriyor. İlanda şöyle diyor: “Yüksek Öğretim Kurumları Arasında Ön Lisans Ve Lisans Düzeyinde Yatay Geçiş Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca üniversitemiz eğitim programlarına 1990-1991 eğitim öğretim yılında yatay geçiş yoluyla kabul edilecek öğrencilerde aranılacak nitelikler, gerekli belgeler, son başvuru tarihi ve kontenjanlar aşağıda gösterilmiştir.” Bu ilanda İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi de bulunuyor. Bu ilanı gören Sayın Ekrem İmamoğlu; ailesi ve iş hayatı İstanbul’da olduğu için bu yatay geçişten faydalanmak istiyor ve müracaatını yapıyor.

''Üniversite bu kriterleri tutturamayanlara torpil yapamaz''

Şimdi bundan sonra bakmamız gereken; Sayın İmamoğlu’nun eğitim başarısı ve durumunun üniversitenin ilanda verdiği kriterleri karşılayıp karşılamadığıdır? Birinci kriter; başvurunun 14 Eylül 1990 tarihine kadar yapılması. Şu an ekranda gördüğünüz resmi evrak Sayın İmamoğlu’nun başvuru evrakı. Görüldüğü üzere başvuru tarihi 29 Ağustos 1990. Yani ilk kriter tutuyor. İkinci kriter; öğrencinin okuduğu ve ayrılacağı kurumdaki bütün sınavlarını başarmış olması. Gördüğünüz bu 6 sayfalık transkriptte Sayın İmamoğlu’nun tüm derslerinden geçtiği belirtiliyor. Yani üniversitenin aradığı 2'inci kriter de tamamlanmış. Üçüncü kriter de not ortalaması durumu. Not ortalamasının en az 60 olması gerekiyor. Şu an ekranda gördüğünüz evrakta yazdığı gibi; Ekrem İmamoğlu 1988 Güz döneminde girip, 1990 yılı yaz döneminde ayrıldığı okulundaki not ortalaması 4 üzerinden 2,5. Yani Türkiye sisteminde 100 üzerinden 62,5 not ortalamasına sahiptir. Bu önemli çünkü bazı gazeteciler ısrarla yatay geçiş şartlarında İmamoğlu’nun 60 puanlık barajı tutturamadığını 59 puanda kaldığını iddia etmiştir. Bu resmi evrakta da görüldüğü üzere Sayın İmamoğlu’nun yatay geçiş sırasında not ortalaması 62,5'tur. Yani başvuru için yasal mevzuatta gerekli her kriter yerine getirilmiş durumda. Peki İstanbul Üniversitesi bu kriterleri kendi kendine mi belirliyor? Hayır! Bu kriterleri, 1982 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan Yükseköğretim Kurumları Arasında Ön Lisans Ve Lisans Yatay Geçiş Esaslarına Dair Yönetmelik belirlemiş. Yani bu kriterler tüm üniversitelere geçişte aynı. Bu şu demek: Üniversite bu kriterleri tutturamayanlara torpil yapamaz.

''Fakülte yönetim kurulunun kararıyla Sayın İmamoğlu’nun geçişi onaylanıyor ve resmiyet kazanıyor''

İlk bölümünde başvuru kriterlerinin neler olduğunu ve Sayın İmamoğlu’nun bu kriterleri yerine getirdiğini belgelerle anlattık. Yani Sayın İmamoğlu yatay geçiş talebinde bulunan bir öğrenci olarak üzerine düşenleri yaptı. Şimdi sıra üniversitede. Başvuru kabul edilecek mi, edilmeyecek mi bu karar artık üniversitenin. Ekrem İmamoğlu gibi yatay geçiş talebinde bulunan 51 öğrencinin durumuna o tarihte karar verecek tek mercii yasal mevzuat gereği fakültenin yönetim kurulu. Bu yetkinin sadece fakültede olduğu 1982 tarihli Yönetmeliğin 2'inci maddesinde açıkça yazılmış. Dolayısıyla İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçiş yapmak isteyen 51 öğrencinin dosyası bu yönetim kurulunca inceleniyor ve karara bağlanıyor. Başvurular üzerine ilk olarak fakültede yatay geçiş komisyonu kuruluyor. Bu komisyon yatay geçiş başvurularına ön inceleme yaparak yönetim kuruluna alt hazırlık yapıyor. Şu an ekranda gördüğünüz evrak, yatay geçiş komisyonunun Sayın İmamoğlu ile ilgili kararı. Evrakta da gördüğünüz gibi komisyon oybirliği ile yatay geçişin kabulünü yönetim kuruluna öneriyor. Daha sonra 12 Eylül 1990 günü İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu toplanıyor. Toplantı sonucu zabıt altına alınıyor. Gördüğünüz resmi evrakta aralarında Sayın İmamoğlu’nun da bulunduğu öğrencilerin yatay geçişi onaylanıyor. Yani daha önce de belirttiğimiz gibi, yatay geçişe onay vermeye tek yetkili makam olan fakülte yönetim kurulunun kararıyla Sayın İmamoğlu’nun geçişi onaylanıyor ve resmiyet kazanıyor.

''İmamoğlu’nun diploması kadar yatay geçişi de hem sahici hem de yasal”

Tam burada dikkatiniz çekmek istiyorum. İstanbul Üniversitesi rektörü veya herhangi bir dekanı değil karar veren. Her üniversite gibi İstanbul Üniversitesi'nin de bu konuda kurduğu Yatay Geçiş Komisyonu'nun önincelemesi üzerine kararı Yönetim Kurulu vermiştir. Yine bir kişi için değil, tam 51 kişi için bu kararı veriyor! Çünkü ilana bir kişi değil, tam 51 kişi başvurmuş! Bu onayın ardından da Ekrem İmamoğlu 2 Ekim 1990 tarihinde İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne kaydını yaptırarak İstanbul Üniversiteli oluyor. Ekranda da öğrenci durum belgesini görüyorsunuz. İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümüne 2. Sınıf talebesi olarak başlıyor. Ekrem İmamoğlu’nun okul notlarını, öğrenci arkadaşları ile fotoğraflarını, üniversite futbol kulübünden geçmişini bu toplantıya aktarma ihtiyacı hissetmedik. Basında önce ‘diploması sahte’ diye başlayan tartışmaların daha sonra diploması sahte değil gerçek ama geçişi usulsüz iddialarına evrildiğini gördüğümüz gibi, hiç kimsenin de İmamoğlu’nun okul hayatı olmadığına dair endişesi ya da iddiası yok. Okul takımında kalecilik yaptığını da, arkadaşları olduğunu da herkes biliyor. Bu alan 'bazıları' için 'gizemli' olsa da Sayın İmamoğlu için o gizem burada yok. Bu yüzden bu bölüme başka belge koyma ihtiyacı duymadık. Gördüğünüz gibi İmamoğlu’nun diploması kadar yatay geçişi de hem sahici hem de yasal. Tüm evraklarla bu ortaya kondu.

''Başvuru şartları arasında ÖSS puanı kriteri yok''

Peki bu zamana kadar bu konu hangi yönleriyle istismar edildi? Mesela puan ortalaması istismarından bahsettik. Gerçekleri açıkladık. İkinci bir istismar konusu da İmamoğlu’nun mühendislik fakültesinden işletme fakültesine geçtiği yönündeydi. Ama resmi belgelerde de gördüğünüz gibi Sayın İmamoğlu Girne’de de İngilizce İşletme okuyordu. Yani mühendislikten işletmeye geçti iddiası da doğru değil. Gerçekten bu süreçte adına ‘iddialar böyle’ denilerek bazı sözde bilgiler kamuoyuyla paylaşıldı. Onlardan biri de bir gazetecinin ‘İmamoğlu İstanbul Üniversitesi rektörü ile gece yarısı 3 kez görüştü’ iddiasıydı. Oysa bunu iddia kılıfına saklanarak yazmak yerine İmamoğlu’ndan ya da basın danışmanından bu bilgiyi teyid etmek son derece kolaydı. Her nedense bir telefon açıp bu iddia doğru mu diye sormak yerine, birbirini hiç tanımayan 2 kişinin gece yarıları buluştuğu iddia edildi. Tüm bu kamuoyunu alenen yanıltmaya dönük yazılarla ve açıklamalarla ilgili de hukuki haklarımızı sonuna kadar kullanacağız. Bir başka spekülasyon ise ÖSYM puanı ile ilgili. Puanı tutmadığı halde İmamoğlu yatay geçiş yaptı iddiasında bulunanlar var. Belirtmek gerekir ki, yatay geçiş başvuru şartları arasında ÖYS puanı ile ilgili bir kriter bulunmamaktadır. O resmi kriterleri az evvel gösterdik. Yatay geçiş için ÖYS Puan şartı aranmaması Sayın İmamoğlu gibi her başvuran için de geçerlidir. Yani bir istismar, bir haksızlık söz konusu değil. Sonuçta bu yönetmeliği hazırlayan da Sayın İmamoğlu değildir. O yüzden puan tartışması abesle iştigaldir.

"İstismar konusu yapılan belge budur ve işin bam teli de burada kopuyor"

Buradaki basın mensupları gibi, ekranları başından bizi takip eden izleyicilerin en merak ettiği konu ise YÖK tarafından, Sayın İmamoğlu ile ilgili bir rapor hazırlanıp hazırlanmadığıdır. İşte, YÖK Raporu da diğer elimizdeki belgeler gibi bu mavi klasörün içindedir. Yani bir rapor vardır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine hazırlanan YÖK Raporu öncelikle şunun altını çiziyor. Ekranda da gördüğünüz gibi Ekrem İmamoğlu’nun yatay geçiş yaptığı dönem itibarıyla, yatay geçişe ilişkin tüm şartları taşıdığını belirtiyor. Yani YÖK, birilerinin iddia ettiği gibi, 'not ortalaması yetmiyor, ÖYS puanı yetmiyor' demiyor tam aksine yatay geçiş şartlarını sağlıyor diye rapor veriyor. Peki YÖK, hazırladığı raporda Sayın Ekrem İmamoğlu aleyhine hangi veriyi ortaya koyuyor ki, bu konuyu istismar edenler devamlı YÖK raporuna atıf yapıyor?

Şu an ekranda gördüğünüz evrak 18 Kasım 1991 tarihli YÖK Yönetim Kurulu Kararı. Bu kararda 'Girne Amerikan Üniversitesinin bağlı olduğu ABD’deki üniversitenin YÖK tarafından tanınırken, Girne’deki kampüsünün tanınmadığı' belirtiliyor. İşte istismar konusu yapılan belge budur ve işin bam teli de burada kopuyor. YÖK’ün rapora sunduğu bu belgeye dair yorumumuzu paylaşmadan önce hukukçular olarak altını çizmemiz gereken bir durum var. Bir yatay geçiş işleminin hukuka uygun olup olmadığı geçişin yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuata göre incelenir. Buna 'geriye yürümezlik ilkesi' denir ve evrensel nitelikteki bu hukuk prensibine aykırı bir değerlendirme yapmak söz konusu olamaz. Sayın İmamoğlu’nun yatay geçiş müracaatı Ağustos 1990’da. Yani YÖK’ün istismar edilen bu kararından 1,5 yıl öncesinden yapılan bir müracaattır.

''6 yıl sonra getirilen bir kuralı geriye yürütmeyi hukukla açıklamak mümkün değildir''

Sayın İmamoğlu'nun yatay geçiş yaptığı dönemde, mevzuatta yatay geçiş için tanıma ve denklik şartı getirilmiş değildir. Diğer bir ifade ile o dönemde ne 2547 sayılı YÖK Kanunu'nda ne de Yatay Geçiş Yönetmeliğinde tanıma ve denkliğe dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu başvurunun uygunluğu değerlendirilirken tanıma ve denklik açısından bir kriter/şart aranması hukuken mümkün değildir. Zaten hal böyle olduğu için İstanbul Üniversitesi yatay geçiş ilanında denklik ya da tanınma kriteri bulunmamaktadır. Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Üniversitesi'nin, Sayın İmamoğlu’nun başvurusundan 1.5 yıl sonra YÖK’ün vereceği kararı tahmin etmeleri mi bekleniyordu? Hukuk güvenliği, kural ve kaidelerin geçmişe yürümeyeceğine dair ilkeler birden ters yüz mü edilmeli? Bunu mu anlamalıyız? Madem ki Sayın İmamoğlu’nun ve o dönemde geçiş yapan birçok insanın yatay geçişi, tanıma ve denklik üzerinden istismar edilmekte, biz de burada YÖK’ün tanıma ve denklik işlemlerinin yasal mevzuattaki karşılığını anlatalım. Belki böylece kamuoyunu manipüle etmek üzere yapılan bu asılsız iddiaların son bulmasına vesile oluruz. YÖK’ün tanıma ve denklik işlemlerinin yasal bir dayanağa kavuşması ancak 14 Temmuz 1996 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliğiyle olmuştur. Yani YÖK’ün tanıma ve denklik kuralı İmamoğlu’nun yatay geçiş müracaatından tam 6 yıl sonra getirilmiştir. 6 yıl sonra getirilen bir kuralı geriye yürütmeyi hukukla açıklamak mümkün değildir. Bunun açıklaması siyasetin konusudur diye düşünüyorum.

“YÖK'ün bu yönde bir düzenlemesi veya tespiti varmış gibi yorum yapılması son derece yanlıştır”

Peki, 1996 yılında yayımlanan bu yasal düzenleme öncesinde tanıma ve denklik işlemleri, neye göre yapılmakta ve ne amaçla yapılmaktaydı? Buna da cevap olması açısından şunları söylemekte fayda vardır. Tanıma ve denklik işlemleri, 25 Ağustos 1983 tarihli 83.47.531 sayılı Yükseköğretim Yürütme Kurulu Kararı ile kurulmuş ve herhangi bir yasal dayanağa tabi olmadan işlemlerini yürüten YÖK Denklik Birimince yapılmaktaydı. Daha sonra 1996 tarihinde yayımlanan Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliğiyle YÖK’ün tanıma ve denklik işlemleri yasal bir dayanağa kavuşmuştur. Yönetmeliğin adından da anlaşılacağı üzere YÖK Denklik Birimi tarafından yapılan denklik incelemesi, yalnızca yurtdışından alınan yükseköğrenim diplomalarının Türkiye’de geçerli olup olmadığına yöneliktir. Yani tanıma ve denklik yasal mevzuata kavuşsa da bu mevzuat yatay geçiş işlemlerine yönelik değildir. Alınan diplomaların tanınması ve denk sayılmasına dair bir düzenlemedir.

Tekrar YÖK Araştırma Raporuna gelirsek. Raporda, "İlgili Üniversitenin tanınırlığının 1993 yılında karara bağlanmış olması" şeklindeki ifadenin daha önceki dönemde tanınmadığından dolayı yatay geçiş başvurularının kabul edilemeyeceği sonucunu doğurmaz. Tekrar vurgulayalım ki, yatay geçiş başvurusunun yapıldığı tarihte, ortada ne tanınırlık kararının yatay geçiş için aranmasını şart koşan bir düzenleme bulunmakta; ne de tanınan veya tanınmayan Üniversitelerin listelendiği bir karar bulunmaktadır. Hal böyle iken araştırma raporunda, 'sanki başvuru yapıldığı dönemde YÖK'ün bu yönde bir düzenlemesi veya tespiti varmış' gibi yorum yapılması son derece yanlıştır. Önemine binaen bir kez daha vurgulanması gerekir ki, İstanbul Üniversitesinin 1990 tarihli yatay geçiş işlemleri sırasında, Girne Amerikan Üniversitesinin tanınmadığına dair bir karar yoktur, o halde tanınırlık şartının aranması mümkün değildir.

''İmamoğlu'nun üniversiteye kaydı Fakülte Yönetim Kurulu ve Komisyon Kararı uyarınca yapılmıştır”

Ayrıca açık kaynaklardan tespit edildiği üzere, başvurunun yapıldığı dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Girne Amerikan Üniversitesi öğrenim belgeleri Türk Vatandaşlarının askerlik tecil işlemlerinde kabul edilmesi de Girne Amerikan’ın eş-değer eğitim programı olduğunu ispatlayan unsurlardan biridir. Aksi halde Ekrem İmamoğlu’nun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yüzyıllık tarihi olan İstanbul Üniversitesinin ve uluslararası eğitim veren Girne Amerikan’ın içinde olduğu bir organizasyonu bir araya getirerek sahtecilik yaptığı fikri daha mı inandırıcı? Böyle saçma bir iddiayı akıl ve mantıkla açıklayabilecek hiç kimse yoktur. Sonuç olarak tekrar etmek gerekirse, Ekrem İmamoğlu'nun yatay geçiş işleminin hukuka uygunluğu, araştırma raporunda yapılmaya çalışıldığının aksine yatay geçiş tarihinde yürürlükte olan yasal düzenlemelere göre tetkik edilmelidir. Başvuru yapılan tarihte yatay geçiş başvuruları yönetmelikte belirlenen şartlar uyarınca fakülte yönetim kurulları tarafından değerlendirilmektedir. Ekrem İmamoğlu yönetmelikteki tüm şartları karşılamış olduğu için Fakülte Yönetim Kurulu ve Komisyon Kararı uyarınca üniversiteye kaydı yapılmıştır. Konu bundan ibarettir."

"Böyle hukuka uygun işlemler yapan birisine yaptığı işlemleri sorgulama yeri değildir savcılıklar"

Tekrar söz alan Profesör Doktor Adem Sözüer gazetecilerin sorularını yanıtlamadan önce şunları söyledi:

"Bir kere daha anladık ki ilan verildiği tarihte ilana bakıyor Ekrem İmamoğlu ve o ilan da belirtilen belgeleri üniversiteye veriyor. Üniversitenin ilgili komisyonu ve yönetim kurulunda 'evet bu belgeler gerçektir' diyor. Belgelerinde gerçekliği konusunda bir tartışma yok. Nitekim bu araştırma raporu da onu söylüyor. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu'nun hileli veya hukuka aykırı bir davranışı yok. Peki o zaman benim elimde şimdi bir belge var. Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu'nun ifadeye davet ediyor. Fakat niye davet ettiği yazılmıyor. Demek ki onlar da pek karar verememiş. 'Burada suç var mı yok mu' diye. Hani normalde böyle bir davet olduğunda kanuna göre neyle suçlandığınız yazılıyor. Ama bir suç tespit edilemediği için olacak anlaşılan 'yine de çağıralım' demişler. Bakın böyle hukuka uygun işlemler yapan birisine yaptığı işlemleri sorgulama yeri değildir savcılıklar. O yüzden ben dedim ki 'burada ceza hukuku bakımından ne mütalaa yazılacak ki?' Burada Ekrem İmamoğlu açısından o başvuru tarihinde o ilana, o yönetmeliğe göre Ekrem İmamoğlu'nun verdiği ne belgelerde bir sorun var, araştırma raporu da bunu söylüyor ne koşullarında bir sorun var? Durum böyle olunca biz de ceza hukuku bakımından herhangi bir sorun olmayacağını rahatlıkla söyleyebileceğiz. Çünkü Ekrem İmamoğlu'nun idare hukuku bakımından da yaptıklarında bir sorun yok. Onları da idari hukukçusu arkadaşlar raporlarında açıklayacaklar."